24 Şubat'ta başlayan Rusya-Ukrayna savaşının üzerinden 100 gün geçti. Savaş, yarattığı etkiler bakımından sadece iki ülkeyi değil çatışmaların hemen dibinde cereyan ettiği Avrupa'yı ve Avrupa Birliği'ni (AB) de etkisi altına aldı. Bu bağlamda AB üyesi ülkeler arasında ilk günden beri yaşanan siyasi ayrışmaların kurumsal olarak Birlik açısından önemli bir imtihan olduğunu belirtmek gerekiyor. 27 üye ülkenin tamamının söylemde Ukrayna'yla birlikte olduğu fakat icrada kendi çıkarlarını korumaya çalıştığı bir dönemde özellikle Rusya'ya uygulanması planlanan yaptırımlar konusunda hala mutabık kalınamaması, AB açısından ciddi bir prestij ve etki kaybı yarattı. Bu noktada doğalgaz açısından Rusya'ya yüksek bağımlılığı bulunan Almanya ve Macaristan gibi ülkelerin Atlantik'in diğer tarafından (ABD) gelen baskıya rağmen Moskova'ya doğalgaz yaptırımı uygulanması fikrine karşı olması, konuyla ilgili somut bir gösterge olarak duruyor.
AB'nin Ukrayna savaşıyla birlikte karşı karşıya olduğu ikinci önemli imtihan Ukrayna'nın AB üyelik süreciyle ilgili. Ukrayna'nın AB üyeliği mevzusu yeni bir konu olmasa da savaşın başlamasını müteakiben üyelikle ilgili geniş kapsamlı bir gündem oluştu. Kiev açısından bakıldığında Ukrayna'nın ivedilikle AB üyesi olması gerektiğine dair bir inancın var olduğu görülüyor. Bir zamanlar Sovyet baskısına maruz kalan eski Doğu Avrupa ülkeleri de Ukrayna'nın uzun süren üyelik müzakerelerine tabi olmadan acilen üye olması gerektiği fikrine destek veriyor. Birliğin kurucu ülkeleri arasında yer alan Almanya, Belçika, Fransa ve Hollanda ise Ukrayna'nın hızlı üyeliği fikrine tamamen karşı çıkıyor. Nitekim bu ülkelerdeki siyasi elitlerinin açıklamalarına bakıldığında Ukrayna'nın yakın zamanda üyelik beklememesi gerektiğine dair mesajların hakim olduğu görülüyor. Daha önemlisi Birliğin lokomotif ülkesi Almanya'daki sol koalisyon hükümet, Ukrayna'dan ziyade Batı Balkan ülkelerinin üyelik süreçlerine öncelik verilmesini istiyor. Dolayısıyla üye ülkeler arasında konuyla ilgili mutabakat olmadığı için Ukrayna'nın AB üyeliği süreci sürüncemede kalacak gibi duruyor. Bu da savaş sonrası dönemde AB-Ukrayna ilişkilerini problemli bir sürece itip Brüksel'i Ukrayna'yla üyelik ve ortaklık ekseninde bir tercihe zorlayabilir.
Son olarak Rusya-Ukrayna savaşının üzerinden geçen 100 günün ardından AB'nin ve üye ülkelerin karşı karşıya oldukları bir diğer önemli imtihan sayıları her gün artan Ukraynalı sığınmacılarla ilgili. AB'nin sınır güvenliğinden sorumlu Frontex'in en son 2 Haziran'da açıkladığı verilere göre aradan geçen süre zarfında savaş nedeniyle 5,3 milyon Ukraynalı AB üyesi ülkelere sığındı. Yine Frontex'in verilerine göre Ukraynalı olmayan fakat savaştan kaçan kişilerle birlikte bu sayı toplamda 7,1 milyonu aşmış durumda. Bu kişilerin yarıdan fazlası Ukrayna ile sınırdaş olan Polonya, Macaristan ve Romanya gibi üye ülkelerde geçici olarak hayatlarına devam ederken, kalanlarsa AB'nin devreye soktuğu geçici koruma mekanizması kapsamında diğer üye ülkelerde bulunuyor.
AB üyesi ülkelerin 2015'te tecrübe ettikleri sığınmacı krizinden çok daha geniş kapsamlı bir insani hareketliliğe maruz kalmasına yol açan Ukraynalı sığınmacı akınının, Avrupa kamuoyunda en azından şu anda ciddi bir mesele olarak görüldüğünü söylemek mümkün değil. Tam tersine Avrupalı siyasetçilerin söylemlerine bakıldığında Ukraynalı sığınmacılara yönelik ucu açık bir misafirperverliğe hazır olduklarına dair bir atmosferin hakim olduğu görülüyor. Bununla birlikte AB'nin Ukraynalı sığınmacıların ihtiyaçlarının karşılanması için çeşitli projeler ve fonlar kapsamında üye ülkelere şimdiye kadar 20 milyar avrodan fazla kaynak tahsis ettiğini belirtmek gerekiyor.
2015'teki sığınmacı krizinin aksine AB'nin ve üye ülkelerin Ukraynalı sığınmacılara yönelik böylesi bir yaklaşım sergilemesinin arka planındaki en önemli sebep, bu kişilerin savaşın ardından ülkelerine geri dönecekleri inancıyla ilgili. Ancak Rusya'nın Ukrayna'da yarattığı ağır tahribat dikkate alındığında savaşın hemen ardından Ukraynalı sığınmacıların evlerine geri döneceğini düşünmek aşırı iyimser bir yaklaşım gibi duruyor. Dolayısıyla Ukraynalı sığınmacılar mevzusu AB ve üye ülkeler açısından şu an için ciddi bir mesele olarak görülmese de savaşın gölgesinde sayıları artması beklenen Ukrayna menşeli sığınmacılar konusu, savaş sonrası dönemde AB ve üye ülkeler için ciddi bir imtihana dönüşebilir.