Siyaset bilimci Norman G. Finkelstein, birçok yakın akrabası Naziler tarafından katledilmiş; anne ve babası ise toplama kamplarına gönderilmiş olan Yahudi kökenli bir akademisyen. "Holokost Endüstrisi" de Finkelstein'in, Yahudilerin yaşadığı acı ve mağduriyetlerin Holokost aracılığıyla maddi ve manevi açıdan istismarını tanımlamak için ürettiği bir kavram. Yine kendisi, 2000 yılında yayımlanan aynı isimli kitabıyla dünya çapında büyük yankı uyandırdı. Bu eserinde Finkelstein, Yahudi soykırımının acılarını yakinen yaşamış biri olarak, Yahudilerin Holokost aracılığıyla istismar edilmesine açıkça itiraz etmekte.
Özetle Finkelstein, Nazi soykırımındaki anormalliğin olayın kendisinden değil, onun çevresinde gelişen endüstriden kaynaklandığını ifade etmekte. Bu bağlamda ABD ve İsrail'in bu acı hatırayı sömürü aracı olarak diri tutmaya çalıştığını vurgulamakta. Bu bağlamda özellikle Nazi soykırımının esasında yalnızca Yahudilere karşı olmadığını; örneğin çingenelerin de katledildiğini ve buna karşın söz konusu soykırımın Yahudiler tarafından tekelleştirildiğini ifade ediyor. Daha sonra yalnızca Yahudileri hedef aldığı kabul edilen ve tek kurbanın Yahudiler olduğu varsayılan bu soykırımda; tüm dünyanın nasıl Yahudilere borçlu kılındığı ve bu borcun tazminat davalarıyla nasıl sermaye aracına çevrildiğini detaylı bir şekilde aktarıyor. Bunların yanında Holokost'un ideolojik bir silah olduğunu ve bu silahın eleştirilere karşı da dokunulmazlık kazandırdığını savunmakta. Elbette Finkelstein, işleyen çarkta İsrail'in yanı sıra en büyük payı ABD'ye veriyor.
Bilhassa ABD'nin birçok yerinde düzenli olarak Holokost anma törenleri gerçekleştirildiğine, bunların yanı sıra on yedi eyaletin okullarında Holokost programlarını zorunlu kıldığına veya önerdiğine; birçok kolej ve üniversitede Holokost araştırmalarıyla ilgili kürsüler bulunduğuna dikkat çekiyor. Gazetelerde ise Holokost'la ilgili önemli haberlerin çıkmadığı bir haftanın bile neredeyse olmadığını ifade ediyor. Dolayısıyla Holokost hafızasının birçok kurum ve kuruluş tarafından korunduğunu; bu sebeple de Holokost'un Amerikan yaşamının merkezine sağlam bir şekilde yerleştiğini savunuyor.
Ancak Holokost acısı ve bu acı üzerinden üretilen borçluluk sürekli olarak diri tutulmaya çalışılsa da son dönemlerde günlük yaşama doğal bir şekilde yerleşen Holokost ve İsrail algısının sarsıldığını söylemek mümkün. Nitekim 7 Ekim olaylarından sonra başta ABD olmak üzere dünyanın birçok yerinde İsrail karşıtı toplumsal gösteriler düzenlendi. Her ne kadar bu ülkelerin birçoğu beklenen diplomatik tepkileri gösteremese de toplumsal gösteriler akademi ve medya dünyasında dikkate değer bir değişimi beraberinde getirdi. Bunun en önemli nedenlerinden biri, toplumsal hafıza karşısında Holokost zırhının etkisini yitirmeye başlamasıydı. Özellikle son dönemde gerçekleştirilen bazı araştırmalar, bu durumu daha net bir şekilde ortaya koydu.
The Economist ve YouGov tarafından Aralık ayında gerçekleştirilen bir ankete göre ABD'deki gençlerin yüzde 20'si Holokost'un bir "mit" olduğuna inanıyor [1]. Genç Amerikalıların yüzde 30'u ise Holokost'un bir "mit" olup olmadığını bilmediklerini söylüyor. Ayrıca 18-29 yaş grubundaki katılımcıların yüzde 23'ü Holokost'un "abartıldığını" söylerken yüzde 28'i Yahudilerin ABD'de "aşırı güce sahip olduğunu" düşünüyor. Yaş ortalaması arttıkça bu düşüncelere katılım oranı da düşüş gösteriyor.
Yine Aralık ayında yapılan Harvard/Harris anketinde ise gençler arasında benzer bir eğilim olduğu görülüyor [2]. Ankette katılımcılara "Yahudilerin bir sınıf olarak zalim olduklarını düşünüyor musunuz?" sorusu yöneltilmiştir. Katılımcıların yüzde 27'si de bu fikre katıldıklarını ve Yahudileri zalim/ezen olarak gördüklerini söylemiştir. Ancak yaş dağılımına göre incelendiğinde 18-24 yaş arasında yer alan gençlerin yüzde 67'si Yahudileri "zalim" olarak gördüğünü belirtmiştir.
Bunun yanı sıra yine bu yaş grubundaki gençlerin yüzde 42'si Hamas'ın "Yahudilere karşı soykırım yapma hedefinin olmadığını" belirtmiştir. Hamas'ın "terör örgütü" olarak kabul edildiği ve soykırım girişiminde olduğuna yönelik yoğun propagandalar düşünüldüğünde bu oranın aslında oldukça yüksek olduğu söylenebilir. Dahası, gençlerin yüzde 76'sı Hamas'ın barışı sağlamak için müzakere edilebilecek bir örgüt olduğunu düşünmektedir. Elbette bu ankette Hamas'a yönelik olumsuz tutum, yaş oranı arttıkça yükselmektedir. Yine İsrail'in Gazze'de soykırım yaptığını düşünen gençlerin oranı (18-24 yaş) yüzde 60'a çıkmaktadır. Yaş oranı arttıkça bu oran düşüş göstermekte ve 65 yaş üzerinde yüzde 17'ye gerilemektedir.
Tüm bu rakamlar bize gösteriyor ki Holokost Endüstrisi, eskiye kıyasla ve özellikle de gençlere yönelik eskisi kadar başarılı değil. Nitekim Holokost anısını çeşitli araçlarla ve hatta eğitim müfredatlarıyla canlı tutmaya çalışan ABD'de bile gençlerin önemli bir kısmının Holokost'a ve İsrail'e yönelik bakış açısının değiştiğini anketler üzerinden görmek mümkün.
Bu değişimin akla gelen ilk sebep genellikle anti-semitizm oluyor. Ancak bu da yine "Holokost Endüstri"si bağlamında geliştirilen ezbere bir refleks. Zira söz konusu araştırmalar gösteriyor ki her ne kadar İsrail ve uluslararası Yahudi lobisi, anti-semitizm ile anti-Siyonizm'i aynı kefeye koysa da yeni nesil arasında buna karşı bir direnç var. Bunun ilk sebebi de haber alma kaynaklarının artması ve İsrail'in Filistin'de sebep olduğu yıkımın rasyonel bir izahının olmaması. İkinci olarak Batı'nın ifade özgürlüğü başta olmak üzere kendi ürettiği değer dünyasında İsrail'i istisna tutarak ona tepki vermemesi. Buna ek olarak verilen tepkileri de açık veya gizli şekilde baskı altına alarak organize bir şekilde engellemek istemesi.
Dolayısıyla İsrail ve ABD'nin bir sömürü aracı haline getirdiği ve insanların acıları üzerinden ekonomik ve politik menfaatler devşirdiği Holokost Endüstrisi'nin, toplumsal hafızanın doğası ve gelişimi gereği aşınmaya başladığını söylemek mümkün. Bu bağlamda gençlerin, toplumsal hafıza için önemli bir halka ve taşıyıcı olduğunu hatırlamak gerekiyor. Bunun yanı sıra özellikle 7 Ekim olaylarından sonra İsrail'in tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleştirdiği ve bir noktadan sonra mantıklı bir gerekçe dahi sunmaya tenezzül etmediği katliamlar; aşırı dinci söylemleri, kendisine yönelik en ufak itirazın dahi antisemitizmle suçlanması ve artık insanların düşünce özgürlüğüne müdahil olmasının da bu durumda etkili olduğunu söylemek gerek.
[1] The Economist, "One in five young Americans thinks the Holocaust is a myth", 7 Aralık 2023.
[2] Harvard Harris Poll, https://harvardharrispoll.com/wp-content/uploads/2023/12/HHP_Dec23_KeyResults.pdf , 13-14 Aralık 2023.