15 Temmuz darbe girişimi Türk siyasi hayatında önemli kırılma noktalarından birisi olarak tarihe geçti. Darbenin üzerinden geçen yedi yıllık süre boyunca hem FETÖ'nün devlet içerisindeki yapılanmasına hem de 15 Temmuz darbe girişimine karşı farklı kulvarlarda etkin bir mücadele yürütüldü. Darbe davalarında darbe girişiminin hazırlık süreci, darbenin icrası, nasıl başarısızlığa uğratıldığı, failler ve eylemleri temel hatları ile ortaya çıkarıldı. Bu yargılamalarda büyük oranda sona gelindi. Darbe davaları dışında FETÖ'nün devlet içerisindeki örgütlenmesine karşı ayrı bir yargı süreci yürütüldü. FETÖ/PDY (Fetullahçı Terör Örgütü / Paralel Devlet Yapılanması) davaları olarak anılan bu soruşturmalar ve kovuşturmalar sonucunda örgütün devlet içerisindeki yapılanması, bu yapılanmayı yöneten mahrem unsurları, bunların çalışma şekilleri ve örgütün kamuya açık yapılanması ile ilişkileri büyük oranda tespit edildi.
Bu yargısal süreçler sonucunda, örgütün yurt içindeki varlığı ve operasyon kabiliyeti neredeyse tamamen ortadan kaldırıldı. Ancak buna rağmen örgütün tamamen dağıldığından ve amaçlarından vaz geçtiğinden bahsetmek mümkün değil. Başta ABD ve Avrupa ülkeleri olmak üzere yurt dışında bulundukları ülkelerde yürüttükleri faaliyetler bu durumun en açık göstergesi. FETÖ yurt dışında Türkiye aleyhine çalışan bütün devletlerle, gruplarla ve terör örgütleriyle bir araya geliyor. Yurt dışındaki varlığı ve yabancı devletlerin sağladığı desteğe güvenerek hala Türkiye'deki eski gücüne dönebileceğini düşünüyor. 15 Temmuz 2016'dan sonra her seçim döneminde, siyasi iklimin değişeceği ve bu sayede FETÖ'ye karşı yürütülen mücadelenin yavaşlayacağı ve önlerinin açılacağını bekliyorlar.
Özellikle seçim dönemlerinde bazı muhalif siyasilerin FETÖ mensuplarının bu beklentilerini beslediklerini vurgulamak gerekir. FETÖ'nün ve darbe davaları sanıklarının 15 Temmuz darbe girişimi konusunda oluşturmak istediği "kontrollü darbe", "senaryo" ve "tiyatro" gibi söylemlerin muhalefet partisi temsilcileri tarafından da kolaylıkla benimsendiği ve desteklendiği görülmektedir. Oysa ki darbe davalarında ortaya çıkan gerçekler bu tartışmaları anlamsız kılmaktadır. Kesinleşen yargı kararları darbe girişiminin bizzat FETÖ'nün yönetimi tarafından nasıl planlandığını ve hayata geçirildiğini somut delillerle açığa çıkarmıştır.
Son seçimlerde dikkat çeken bir diğer husus ise herhangi bir ayırım yapmadan tüm KHK'lıların devletteki görevlerine iade edileceği yolundaki seçim vaatleridir. OHAL KHK'ları ile yapılan işlemlerde hata yapılmış olması mümkündür. Nitekim bunları düzeltmek amacıyla geçmişte OHAL Komisyonu kuruldu ve bu Komisyonun kararlarına karşı idari yargı yolu açıldı. Hem Komisyon kararı ile hem de yargı kararları ile çok sayıda iade kararı verildi. Ancak tüm KHK'lıların hukuksuzluğa uğradığını söylemek ve kamuya iade edileceğini belirtmek FETÖ'ye tekrar devletin kapılarını açmaktır. Nitekim son seçimlerde seçmen bu tehlikenin farkında olarak tercihte bulunmuştur.
Darbe Yargılamalarında Sona Gelindi
Adalet Bakanlığı'nın açıkladığı son verilere göre, darbe davaları olarak bilinen, 15 Temmuz günü işlenen suçları ele alan soruşturmalar üzerine açılan toplam 289 davanın tamamı ilk derece mahkemelerinde karara bağlanmıştır. Yani darbe davalarının tamamı henüz kesinleşmese ilk derece yargılamaları tamamlanmıştır. Bunlardan 176'sı Yargıtay tarafından onanmak suretiyle kesinleşmiş ve 4 tanesi ise istinaf aşamasında kesinleşmiştir. Diğer davalar ise istinaf ve temyiz aşamasında Bölge Adliye Mahkemeleri ve Yargıtay tarafından incelenmektedir.
15 Temmuz sonrası açılan 289 fiili darbe davasında, 1634 terör örgütü mensubu hakkında ağırlaştırılmış müebbet ve 1366 kişi hakkında müebbet hapis cezası verildi. 1891 kişi hakkında ise süreli hapis cezasına hükmedildi. Toplam fiili darbe davalarında mahkumiyet alan 4 bin 891 FETÖ terör örgütü mensubu var. Aynı zamanda bu davalarda 2 bin 870 beraat, 964 de ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verildi.
Yargılamalarda önemli bir aşama kat edildiği söylenebilir. Özellikle çok sanıklı bu türden zor davalar için bu süreler çok başarılıdır. Ancak yargı sürecinin burada tamamlanmayacağını önümüzde öncelikle Anayasa Mahkemesi'ne ve sonrasında AİHM'e bireysel başvuruların olduğunu söylemek gerekir. Yani önümüzdeki beş yıllık sürede bu davalar hala kamuoyunun gündeminde olacaktır.
Son olarak belirtmek gerekir ki, FETÖ gibi bir örgütle mücadele sadece yargıya bırakılmamalı. Son yıllarda hem örgüte hem de darbe girişimine karşı yürütülen mücadeleye ilginin ve desteğin azaldığı görülmektedir. Hatta seçim dönemlerinde örgütün hedeflerini besleyecek söylemlere rastlanmaktadır. FETÖ yurt dışında hala aktif bir örgüt ve amaçlarından vaz geçmiş değil. Bu nedenle uzun vadeli ve ısrarlı bir şekilde farklı kulvarlarda bu mücadelenin devam etmesi gerekir.