Uzun ve tartışmalı bir süreçten sonra YSK 6 Mayıs Pazartesi günü İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı seçimlerini iptal etti ve yeni seçimlerin 23 Haziran'da yapılmasına karar verdi. Henüz Kurulun gerekçeli kararı açıklanmadığı için değerlendirmelerimizi bu kısa kararda yer alan bilgilere ve kamuoyuna yansıyan bazı açıklamalara göre yapacağız.
YSK'nın temel iptal gerekçesi bazı sandık kurullarının ilçe seçim kurulları tarafından kanuna aykırı bir şekilde kurulması ve bunun seçim sonuçlarına müessir olmasıdır. Basına yansıyan bilgilere göre YSK 225 civarında sandık kurulu başkanı ve 3 bin 500 dolayında sandık kurulu üyesinin kamu görevlisi olmadığını tespit etmiştir.
298 sayılı Seçim Kanunu'nda 13.3.2018 tarihinde 7102 sayılı Kanun'la yapılan değişiklik ile sandık kurulu başkanının kamu görevlisi olması zorunluluğu getirilmiştir. Kanunun 22. maddesine göre ilçede görev yapan kamu görevlileri listesini mülki idare amirinden alan ilçe seçim kurulu kura yoluyla sandık kurulu başkanlarını –yedekleri ile birlikte iki katı sayıda– belirler. 23. maddesine göre ise sandık kurulunun memur üyesi de aynı yöntemle belirlenir. Aynı madde üyeliklerin bu yolla doldurulamaması halinde kamu görevlisi olmayanlara görev verilebileceğini düzenliyor. Ancak İstanbul'da listelerde yer alan 90 bin civarında kamu görevlisine sandık görevi verilmediği görülüyor. Bu kadar kamu görevlisi varken bunların atlanarak dışarıdan atama yapılması Kanun'un emredici hükümlerine aykırılık teşkil etmektedir.
298 sayılı Kanun'un olağanüstü itiraz yöntemini düzenleyen 130. maddesi seçim sonuçlarına müessir olayları ve halleri iptal sebebi kabul etmiş ancak bu halleri tek tek saymayarak seçim yargısının takdirine bırakmıştır. YSK 31 Mart seçimlerinde İstanbul'da 3.700 civarındaki sandıkta yapılan Kanun'a aykırı görevlendirmenin toplamda yüz binlerce oyu etkileyebileceğini tespit etmiş ve aradaki oy farkının 13.729 olması sebebiyle bu usulsüzlüğün seçim sonuçlarına müessir olduğu gerekçesiyle iptal kararı vermiştir. Gerekçeli karar açıklandığında usulsüz sandık kurullarının sayısını ve sonuçları nasıl etkilediğini tam olarak görebileceğiz.
YSK kararına yönelik eleştiriler
Geçmiş seçimlerde de memur olmayan üyelerin sandık kurullarında görev aldığı, bu sebeple geçmiş seçimlerin de şaibeli olduğu iddia ediliyor. Oysaki sandık kurulu başkanının memur olması zorunluluğu 13.3.2018 tarihinde 7102 sayılı Kanun'la kabul edilmiştir. Yani önceki referandum ve seçimlerde böyle bir kural söz konusu değildir. Bu düzenleme 24 Haziran seçimleri öncesi kabul edildiği için o seçimlerde bu kurala uyulup uyulmadığı tartışılabilir. Ancak 24 Haziran seçimlerinde hiçbir siyasi parti bu yönde bir usulsüzlük iddiası ileri sürmemiş ve itirazda bulunmamıştır. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan "24 Haziran seçimlerinde benzer usulsüzlük görseydik gene itiraz ederdik" demiştir.
Sadece büyükşehir seçimlerinin iptal edilmesi buna karşılık ilçe belediye başkanlığı, meclis üyeliği ve muhtarlık seçimlerinin iptal edilmemesi de YSK kararına yönelik eleştirilerden birisi. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki YSK resen harekete geçmez, başvuru üzerine inceleme yapar. Yani hangi seçimler için başvuru yapılmışsa onları denetler. Kendiliğinden harekete geçerek tüm seçimlerdeki her türlü hukuka aykırılığı araştırması ve talep olmadan iptal kararları vermesi fiilen de hukuken de mümkün değildir.
YSK'nın sandık kurullarına ilişkin usulsüzlüğü kamu düzeninden görerek, talep olmadan ilçeleri de değerlendirmesi gerektiği düşünülebilir. Nitekim medyaya yansıyan haberlere göre YSK toplantısında ilçeler bazında da –en azından Büyükçekmece ve Maltepe ilçeleri için– değerlendirmeler yapıldığı anlaşılıyor. Ancak YSK ilçeler düzeyinde sandık kurullarındaki usulsüzlüğün sonuca müessir olmadığı gerekçesiyle ilçe seçimlerini iptal etmemiş görünüyor. İlçe seçimlerinin iptali için her bir ilçede Kanun'a aykırı kurulan sandık kurulu ve partiler arasındaki oy farkına bakarak seçim sonucuna etki edip etmediği değerlendirilmelidir.
Son olarak CHP'nin 8 Mayıs'ta yaptığı, ilçeler dahil İstanbul'daki tüm seçimlerin ve 24 Haziran seçimlerinin iptali talebine değinmek gerekir. CHP bu başvurusunun "tam kanunsuzluk" gerekçesine dayandığını ve sürelere tabi olmadığını belirtiyor. Tam kanunsuzluk yasada yer almayan ancak YSK içtihatlarıyla geliştirilmiş ve özellikle seçilme hakkının koşullarına ilişkin bir kavramdır. Geçmişte sadece vatandaşlık, yaş, askerlik, mahkumiyet gibi seçilme engeli olup da bir şekilde seçilen kişiler için uygulanmıştır. YSK böyle bir kişinin seçilme engelinin üç ve yedi günlük itiraz sürelerinden çok sonra ortaya çıkmasına rağmen itiraz edilebileceğini ve bu başvuruları süre sınırlaması olmaksızın inceleyeceğini belirtmiştir. CHP'nin bu başvurusuna koşulları taşımamasına rağmen tam kanunsuzluk demesinin amacı, kaçırdığı süreler sebebiyle başvurusunun reddedilmemesini sağlamaktır. Ancak geçmiş içtihatları itibarıyla YSK CHP'nin başvurusunu içeriğine girmeden ilk incelemede reddedecektir. Çünkü bu başvuru bir olağanüstü itirazdır, süresi yedi gündür ve bu süre geçmiştir. AK Parti'nin İstanbul seçimlerine ilişkin başvurusu ise tam kanunsuzluk yöntemiyle değil süresi içerisinde usulüne göre yapılmış bir olağanüstü itiraz idi. O sebeple bu ikisini karıştırmamak gerekir.