Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BÜNYAMİN BEZCİ

Saadet, Deva ve Gelecek Partilerinin Seçim Stratejileri

Parlamenter sistemlerde küçük partileri doğuran iki neden vardır; biri pratik diğeri ise ideolojiktir. İdeolojik olarak marjinal grupların temsili hiçbir yere sığmadığından birçok küçük parti oluşur. İkincisi ise, siyaset pratiği içinde büyük partilerde yaşanan politik çekişmelerin kaybedenleri küçük olsun bizim olsun mantığı ile yeniden partileşirler ya da büyük partilerde alan bulamayan yeni siyasiler kendilerini ispat için partiler kurabilir.

Bugün varoluşlarını Kemalist vesayetçiliğin karşıtlığı üzerine oturtan küçük partilerin bizatihi CHP payandalığına soyunduğu bir siyasi sürece tanık olmaktayız. Muhalif siyaseti bu seçeneksizliğe getiren de aslında Kılıçdaroğlu'nun stratejisi olmuştur. CHP listelerinde küçük partiler için grup kuracak kadar milletvekili adaylığı şayiası çıkarılıp, pazarlık gücü yitirildiğinde üçe beşe razı edilmeye çalışılmaktadır. Artık Bor'un pazarı geçti ama Niğde'ye gidecek zaman da takat da kalmadı. Zira masanın uzun ve yıpratıcı süreci CHP dışındaki bütün ortakları eritti. Oysa zamanında masadan kalkmasını becerenler muhtemelen 2028'nin kazananı olacaktı. "Seccade krizi" sonrasında muhafazakâr seçmenle bağı zayıflamamış olsaydı Kılıçdaroğlu'nun sessiz gazabından küçük partilerin hiçbiri kurtulamayacaktı. Dini değerlere duyarsızlığın faturası CHP'ye küçük partilere taviz olarak yansımıştır. Muhtemel odur ki CHP vermeyi düşündüğünden fazlasını verecek ama küçük partiler de hayallerinden azına razı olacaklar.

Masa siyasetine dahil olanların her birinin motivasyonları farklıydı. CHP Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanlığı adaylığının onanmasını isterken, İYİP yeniden diriltilmeye çalışılan Kemalist seküler merkezin çekici gücünün kendisini büyüteceğini zannediyordu. Küçük partilerin hesabı ise muhtemel iktidarın bileşenlerine dahil olarak bir sonraki seçimde potansiyellerini korumaktı. Diğer taraftan CHP için küçük partiler İYİP'i masada dengeleme ve ikna etmeye yarıyordu. İYİP için küçük partiler masanın ideolojik ağırlığının milliyetçi muhafazakarlığa kaymasına neden oluyordu. Böylece CHP'nin radikal sol ve Kürt siyasetine selam çaksa da sağa eğilimli olmaya mahkûm olacağı zannediliyordu. Fakat masanın tek kazananı olarak CHP, sağa selam çakan ama sola kayan bir konsept oluşturdu.

DP gibi toplumsal tabanı erimiş bir partiyi saymazsak Deva, Gelecek ve Saadet partilerinden oluşan liberal muhafazakâr İslamcı bloğun masa stratejileri CHP payandalığında eridi gitti. Küçük partilerin masaya otururken iki temel motivasyonu vardı; ilki stratejik ikincisi ise ilkeseldi. Stratejik iddiaları politik arenada kalıcı olmak ile ilgilidir. İlkesel iddiaları ise temsil ettikleri ideolojilerle alakalıydı. CHP'nin bayiliğine mahkûmiyet her iki iddiayı da boşa çıkarmaktadır. Elde kalan tek motivasyonları ise farklı nedenlere dayanan öfke ve hınçlarıdır.

Masa siyasetini iktidara ulaşmanın yolu olarak gören küçük partilerden en stratejik görüneni Deva'ydı. Başından beri kendi logosuyla seçimlere girmeye hazır gibiydi. Bu nedenle diğerlerinden kendini liberalliği ile ayrıştırmaya özellikle özen gösterdi. Sanki 2023'e değil de 2028'e dönük bir siyaset yapar gibiydi. Masa siyasetinin sıkıştığı bir yerde Meclis dışı kalmak pahasına masadan kalkmaya cesaret edebilseydi ya da kendi logosuyla seçimlere katılma hususunda direnebilseydi stratejisinin bir anlamı olacaktı. Saadet Partisi ise gelenekselliğine güvenerek diğer küçük partilerin kendi logosu altında birleşeceğinden emin gibiydi. Fakat masa sürecinde eriyen oylar ve aynı kulvarda Yeniden Refah Partisi gibi ciddi rakibin ortaya çıkışı geleneğin büyüsünü de bozdu.

Gelecek Partisi masa siyasetinin kriz yöneticisi olarak masadan kalkanları da yeniden oturmaya ikna etmek ve küçükleri birleştirmekle görevli gibiydi. İlkinde başarılı olsa da ikincisinde başarılı olamadı. Liberal Deva'nın İslamcı bir şemsiye yerine Kemalist sol bir şemsiyeyi tercih etmesi küçük partilerin birleşme ihtimalini yok etti. Geri kalanlar da birleşseler de birkaç vekil çıkaracak gücü kendilerinde göremedi. CHP'ye payanda olarak seçilecek üç beş vekille masada kalarak varlıklarını korumaya mecbur oldular. Oysa küçük parti stratejisinin her halükârda kendi logosunu koruma ve güçlendirme üzerine kurulu olması beklenirdi. Bu arada yetmişlerden beri kendi logosundan hiç vazgeçmeyen MSP-Refah-Fazilet-Saadet çizgisi ilk kez seçimlerde görünmez oldu. Kendi seçmenini Yeniden Refah orada dururken CHP'nin altı okuna nasıl razı edeceği de ayrı bir sorundur.

Küçük partileri var kılan bir diğer husus da ideolojik olarak bir marjinaliteyi temsil etmeleridir. Bu konuda en güçlü parti İslamcı ve kalkınmacı Milli Görüş geleneğine yaslanan Saadet Partisiydi. Fakat her iki konudaki tutarsızlıkları kendi genç seçmeninin Yeniden Refah'a kaymasına neden olmuştur. Geleneğin kızıl elması olan Ayasofya'nın yeniden camiye dönüştürülmesi ve kalkınmacı büyük projelerin hayata geçirilmesi karşısındaki umarsızlığı eskilerin saygısını yok ederken yenilerin de umutlarını söndürmüştür. Dahası İslamcı Saadet ve muhafazakâr Gelecek için küresel sistemin dayattığı toplumsal cinsiyet tartışmaları ve ailenin yok oluşunu, zinanın suç olmaktan çıkarılmasıyla kapatmak eskiden olduğu gibi pek mümkün olmayacaktır.

İktidardan kopanlar içinde liberalliği ile en tutarlı olan ise Deva olmuştur. İdeolojik duruşuyla CHP'nin Kürt siyasetine yakınlığıyla barışık, KHK'lılara af siyasetini teşvik edici ve küresel iktidarla uzlaşık olsa da aynı CHP'nin göçmenlere karşı ayrımcı dilini ve Kemalist vesayetçi mayasını sineye çekmek zorunda kalmıştır. Gelecek ise Davutoğlu'nun 2015 Haziran seçimleri sonundaki tanıma ve arayış amaçlı istikşafi görüşmelerini uzlaşı arayışının adresine çevirmeyi başarmıştır. Muhalefet siyaseti nerede sıkışırsa Davutoğlu "uzlaşı danışanı" gibi bir role bürünerek belirleyici olmaktadır. Her ne kadar başörtüsü konusundaki helalleşme siyasetinde olduğu gibi Kılıçdaroğlu üzerinde etkili olduğu anlar olsa da masanın küçük ortaklarını çok istediği halde birleştirmeyi başaramamıştır. Davutoğlu'nun küçük partileri önce İYİP'in de olduğu sağ ittifakta birleştirme gayreti Deva'nın muhafazakâr parti olmadıklarının altını çizerek reddetmesine neden olmuştur. Aynı Deva son birleşme gayretini de logosundan İslamcı Saadet yerine seküler Kemalist CHP lehine feragat ettiğinde çökertmiştir.

Gelinen süreçte listeler teslim edilene kadar yeni bir küçük partiler ittifakı oluşmayacaksa hem stratejik hem de ideolojik olarak flulaşmış bir siyasi durum oluşacaktır. Kendi logosuyla seçimlere girecek olan Yeniden Refah Partisi'nin 2028 için bilinirliği Meclise giren üç beş milletvekilinden daha değerli olabilir. Hiçbir siyasi garantisi olmayan Cumhurbaşkanı yardımcılığı ve bakanlık konusunda ise bugün vekil pazarlığında olduğu gibi nasıl seçeneksiz kaldıklarını görebiliriz. Heyet halinde Cumhurbaşkanı oldukları zehabının seçimden sonra pratik işlerliliği ve yönetilebilirliği zayıf olacaktır. İlk krizde hükümetin dağılacağı zannı, masa dışı kalındığında dağılacaktır. Masadan kalkmanın bedelini seçim öncesinde İYİP'e yaşatan siyasetin seçim sonrasında da masadan kalkmayı umursayacağını düşünmek için yeterince veri bulunmamaktadır. Küçük partilerin varoluşları açısından tek çıkış yolları masanın kaybedip listelerdeki kendi adaylarının kazanmasıdır. En güzeli de seçim öncesi kuramadıkları ittifakı seçim sonrasında Mecliste muhalif bir grup kurarak sağlamaları olabilir. Fakat grup için bile ödünç vekillere muhtaç kalırlarsa tek yolları sol vekiller gibi bolca retoriğe yaslanarak Mecliste çokça gürültü çıkarmak da olabilir.

Artık logo ve kimliklerini yitiren küçük partilere ittifaka rest çekip ayrılmak yerine CHP'ye payanda olmayı tercih ettiren güç ve motivasyon, ideolojik ilkeleri ya da stratejik planları değil sadece iktidara duydukları hınçlarıdır. Zira zora girse de iktidarın değişmesinin halen tek yolu muhalefetin birlikte duruşudur. İktidarın değişmesi uğruna siyasetlerinden ve kimliklerinden bile taviz vermeyi ve siyaseten yok oluşu göze almayı gerektirecek başka bir rasyonalite bulunmamaktadır. Küçük olsun bizim olsun diye başladıkları macerayı bizim olmuyorsa kimsenin olmasın diye bitirmekteler.

Türk siyasetinde yasın ve matemin bir karşılığı olsaydı iktidardan dışlanan küçük partilerin alıcısı da çok olurdu. Fakat Türk siyasetinde güçlü damar umut ve güven üzerine oturmaktadır. Bu konuda da CHP'ye payanda olmuş küçük partilerin muhtemel seçmen kitlesinde umudu canlı tutmaları zordur. Ellerinde siyasi açıdan tek umut kalmıştır; iktidarın nimetlerinden taraftarlarını faydalandırmak. Fakat belediye seçimlerindeki ittifakların bu konuda da başarılı sonuçlar doğurmadığı ortada iken küçük partilerin beklentilerinin boşa çıkma ihtimali daha yüksek görünmektedir. Hele anayasayı değiştirme gücüne ulaşmaları zor olsa da küçük partilerin desteği olmadan olası yönetebilme kabiliyeti yakalayan ittifak için sadece ayak bağı olacaklardır. Bugün sessiz kalan seküler Kemalist taban, liberal Deva'ya karşı olmasa da muhafazakâr ve İslamcı Gelecek ve Saadet'in varlığına pek de dayanamayacaktır. Bu nedenle küçük partiler, yönetmek için kendilerine muhtaç olmayan bir ittifakın seçim zaferinden ise kaybeden ittifakın muhalefetteki vekilleri olmayı akla ters görünse de kazançları sayabilir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA