Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BÜNYAMİN BEZCİ

Akşener Ne Kazandı, Ne Kaybetti?

Muhalefet geçen hafta sonu masa siyasetinin türbülansı ile sarsıldı. Masadaki ilk anlaşmazlık değildi, muhtemelen sonuncusu da olmayacak. Ancak masada iyice köşeye sıkıştığını gören Akşener için hayal kırıklığı ile geçen bir hafta sonu oldu. Deneyimli bir siyasetçi olarak Akşener de biliyordu ki; masa Kılıçdaroğlu'nu aday yapmak için kurulmuştu. Siyasette bile bile lades denilen durumlardan biriyle Akşener, 2018 Cumhurbaşkanlığı Seçiminde olduğu gibi muhalefetin uzlaşmaz görünen parçası olmamak adına masaya oturmakta beis görmemişti. Doğrusu masadan kalkmaya niyetli miydi bilinmez ama koltuğunda en rahatsız olan olduğunu her daim vurguladı. Zaman zaman kurmayları aracılığıyla masayı hizaya getirmeye de çalışmadı değil. Karşılığında da CHP kurmayları tarafından had bildiren tavırlara da muhatap oldu. En hafifinden nezaketsizlikle suçlandı. Partilerinin desteğini almadıkça aday olamayacak olan iki belediye başkanını cumhurbaşkanı adayı olarak zikrederek aslında olmayacak duaya amin diyordu. Hafta sonu masa siyasetinin son oyun günüydü. O güne kadar İyi Partililerin her türlü kışkırtmasına rağmen Kılıçdaroğlu, Akşener'e masadan kalkacak bir etik fırsat vermemişti. Son güne bırakılan kalkış da bu nedenle siyaseten bir meşruiyet yaratamadı. Zira masanın mağduru olmak için fırsat kollayan Akşener değil, Kılıçdaroğlu'ydu.

Kabul edelim ki; masa siyasetinde en büyük parti olmasına ve masanın doğal olarak kendi lehine olmasına rağmen Kılıçdaroğlu'nun mağdur algısını yaratması bir siyasi başarıdır. Nitekim bu siyasi iletişim başarısını gölgeleyen gazeteci Yılmaz Özdil'i de affetmedi. CHP siyasetini anlamayanlar için bu başarı olağanüstü sayılsa da aslında olağan bir Kılıçdaroğlu başarısıdır. Kılıçdaroğlu siyaseti danışmanlarının "sessiz güç" olarak pazarladığı "güçsüzlüğün dayanılmaz cazibesinden" beslenmektedir. Karizmatik bir lider olan Deniz Baykal sonrasında parti içindeki birbirlerini deviremeyecek olan hiziplerin her birinin kontrol edeceğini zannettiği sıradanlıkla genel başkan seçilmişti. Girdiği ilk seçimde kendisini koltuğa davet edenleri, sonrasında Baykal'a yakın siyaset yapanları, daha sonra da kendisine rakip olabilecek Sarıgül ve İnce gibi parti içi liderleri gücüyle değil kurduğu yeni ittifaklarla siyaset dışına attı.

Kimisi partiden bile ayrılan Kılıçdaroğlu mağdurlarının sayısı içeride kalan milletvekillerinin sayısını da aştı. İlk seçimi hariç hiçbir seçimde parti oylarında en ufak bir gelişme olmamasına rağmen parti içi siyasi dengeler gereği koltuğunu korumayı da başardı. Genelde CHP geleneğine uygun bir şekilde kurultaylarda politik enerjisini tüketen Kılıçdaroğlu, ana muhalefet lideri olmasına rağmen iki dönemdir seçimle gelen Cumhurbaşkanlığına adaylığını koymaya dahi cesaret edememişti. Bu sefer muhalefeti masa siyaseti ile kötürümleştiren Kılıçdaroğlu zor da olsa kendi adaylığını kabul ettirdi. Fakat masada kazananın sahada kazanacağına dair halen güçlü bir sinyal de oluşturamadı. Zorlama ile yanına aldığı ama seçim sonrasında hiçbir şey vadetmediği belediye başkanlarının ya da masaya dönmek zorunda bıraktığı Akşener'in gönüllü olarak çalışacağı motivasyonu da kırmış oldu. Artık bedenleriyle meydanlarda kendisine eşlik eden ama ruhları orada olmayanlarla seçim kampanyası yapmak zorunda.

Akşener ise hafta sonu yaşanan türbülansın en büyük kaybedenidir. Başbakan adayı olarak kalktığı masaya sıradan bir cumhurbaşkanı yardımcısı adayı olarak dönmek zorunda kaldı. Akşener, bir zamandır muhalefetin en büyük partisi olmak adına giderek sola kayarak Kemalist seçmenlerinde şüphe uyandıran CHP'den seçmen tırtıklamaktaydı. Aslında masadan kalkarken hesaplayamadığı da bu sosyal medyaya hakim Kemalist seçmenlerin linçiydi. Bu anlamda duyguları yönetemediği seçmenlerinin tepkisi karşısında soğukkanlı kalamadı. Birkaç gün daha bekleseydi ne olurdu bilinmez ama masaya dönüşü linçin yarattığı telaşla oldu.

Akşener'in partisinin yarısından çoğu Erdoğan'nın politikalarına kızan eski Ülkücü MHP'liler ile yarısından azı da Kılıçdaroğlu'ndan ümitvar olmayan Kemalist CHP'lilerden oluşmaktaydı. Erdoğan'ın politikalarına kızanların bir kısmı özellikle "açılım politikalarını" sorunsallaştırırken diğer kısmı da yetmişli yıllardaki geleneksel Ülkücü-Akıncı karşıtlığından beslenmektedir. Fakat her iki kesim için de masada kızdıkları politikaların orijinal sahipleri oturmaktadır. Bir taraftan Anayasadaki "Türklüğü" sorunsallaştıran Deva Partisi, diğer taraftan Akıncı hareketin sahibi Saadet Partisi ile masa ortağı olarak ittifak durumu sözkonusudur. Masada küçük bir ağırlığa sahip olanlara takılmadan asıl olarak kendi politik desteğini CHP'nin Kemalist seçmenleriyle güçlendirmeye çalışan İyi Parti bizatihi onların yarattığı sosyal medyatik gürültü ile paniklemiştir. Nihayetinde "duygusal tepkilerin" partisi İyi Parti'yi bitiren de Akşener'in sinirlerinin gerilimi kaldıramaması olmuştur. Masa dışında kalarak kaybettiği zehabıyla Akşener, ancak iki belediye başkanının hukuken mümkün olmayacak olsa da cumhurbaşkanı yardımcısı yapılması vaadi gibi bir siyasi kılıfla masaya dönebilmiştir.
Masaya dönmek partisini kurtarmış gibi görünse de Akşener kaybetmiştir. Muhtemelen masada kalmak zaman olmuş olsa toparlanması için fırsat oluşturabilirdi. Fakat seçimlere iki ay kalmışken Akşener'in kendisinin Kılıçdaroğlu'nun partisinin de CHP'nin gölgesinden kurtulması artık mümkün değildir. Bu durumda kendisini başbakanlığa taşıyacak oyu kazanması zor görünmektedir. Her ne kadar parlamenter sisteme geçildiğinde yeni bir seçim yapılacağını ifade etse de imzaladığı mutabakat metninde yeni seçim öngörülmemektedir. Bu nedenle masa siyasetinde CHP'nin bugünkü avantajlı konumuna razı olmak zorunda kalacaktır. Yani Akşener'in başbakanlık iddiası artık gerçekçi değildir, dahası cumhurbaşkanı adayı ya da cumhurbaşkanı yardımcıları adayları arasında öncelikli de değildir. Tarih olmasa da tarih yazabilmiş de değildir.

Akşener'i masaya döndüren kendi duygusal paniği kadar partisinin sınırlarını da görmesi olmuştur. Uzun zamandır masada olduğundan dolayı Akşener'i yücelten medya organları bir anda eleştirinin dozunu artırmıştır. Akşener'in adaylık için güvendiği isimler maceraya atılmaya çekinmiş ve seçmen desteği azalmıştır. Masadaki sağ ve liberal partiler de kendisine hak vermemiş ve CHP'nin milletvekili vaatlerine razı olmuşlardır. Seçim barajı yüzde yediye düşmüş olmasına rağmen Akşener, masaya sırtını dönen bir siyasi hareketin barajı geçemeyeceğini görmüştür. Doğrusu masaya dönmesine rağmen artık Kemalist CHP seçmeninin güvenini koruması da zor olacaktır. Hatta İnce'nin Memleket Partisi'nin İyi Parti'ye kayan Kemalist oyları toplayacağı söylenebilir. Özellikle seçime doğru artması muhtemel olan CHP-HDP temasları ve pazarlıkları Kemalist Milliyetçi CHP'liler için daha ziyade masa içi yeni adres arayışını da beraberinde getirebilir. HDP ile yürütülen siyasi pazarlıklar dolayısıyla masa dışına çıkacak seçmenlerin ne kadar olacağı aslında seçimin de sonucunu belirleyebilir.

Gerçekten de hem Ülkücü MHP'lilerin hem de Kemalist CHP'lilerin terörle arasına mesafe koymamakta ısrarcı olan HDP'ye katlanma dereceleri nefret ve kine dayalı duygusal siyasetlerinin derinliğine bağlıdır. İdeolojik anlamda bindikleri dalı kesip kesmeyeceklerini sandıktan önce anlamak mümkün olmayacaktır. Zira tutumları sorulduğunda masadan vazgeçmemiş gibi görünenlerin CHP-HDP yakınlaşmasının alenileşmesinden sonra karar anında nerede duracağının kestirilmesi kolay olmayacaktır. HDP'nin stratejik aklı güçlü olsa da uzun zamandır siyaseten dışlanmışlığını aşmanın cazibesine boyun eğmeleri zor değildir. Masa seçmenlerini irrite edecek hatalar için seçim sahasında bolca nedenler ve imkanlar olacaktır.
Masa içi pazarlıkların milletvekilliği üzerinden devam edecek olması da bir başka handikaptır. İki aylık bu hengamede masanın umut verecek sinyallere zamanı ve hali kalmayacaktır. Deprem gibi büyük bir yıkımın etkilerini henüz aşamamışken masanın geçen hafta sonundaki kavgacı ve havanda su döven görüntüsünün parlamenter sistem açısından da yaşlılara hatırlatıcı ve gençlere öğretici bir etkisi olmuştur. Geldiğimiz noktada Akşener, masadaki öncelikli konumunu kaybederken partisinin sahadaki desteğinin de azalmasına sebep olmuştur. Kendisi için A planı olan masadan ahlaki ve mağdur bir şekilde kalkarak cumhurbaşkanı adaylığı mümkün olmadığı gibi B planı olan anaç bir görüntüyle Ekrem İmamoğlu gibi tecrübesiz bir siyasetçiyi aday yaparak lalası olma şansını da yitirmiştir. Kılıçdaroğlu'nun adının tek başına üste yazıldığı ve en ön figür olarak resmedildiği bir Yeşilçam film afişinde adınının alta ve diğer yardımcı adaylarla dahası kendi taşıdığı belediye başkanlarıyla aynı puntoyla yazılmasına razı olmak zorunda kalmıştır. Akşener, artık Kılıçdaroğlu'nun baş aktörü olduğu filmin yıldız aktrisi değil sadece karakter oyuncusudur.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA