2024 yılı bütçesi (merkezi yönetim bütçesi) mecliste. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin altıncı, "Türkiye Yüzyılı"nın ilk bütçesinin meclis görüşmeleri Ekim ayında başlamıştı. Meclis Plan ve Bütçe Komisyonundaki 1 aylık müzakerelerin ardından, önümüzdeki günlerde TBMM Genel Kurulu'na sunulması bekleniyor.
Türkiye Yüzyılı Vizyonu ile hazırlandığı ilan edilen yeni bütçe, yeni dönemin iki temel ekonomik önceliği; sosyal refah ve sürdürülebilir büyümeyi odağına alıyor. Enflasyonla mücadelenin maliye tarafı ve depremin yaralarının sarılması doğal öncelikler. Reel ekonomik hedefler içinde net ihracatın ve sabit sermaye yatırımlarının ağırlığının artırılması diğer önemli başlıklar.
Başlıca Rakamlar
2024 yılı merkezi yönetim bütçesinde toplam giderlerin 11,1 trilyon TL, toplam gelirlerin ise 8,4 trilyon TL'yi bulması öngörülüyor. Bütçe gelirlerinin 2025'te 10,8 trilyon TL'ye, 2026'da ise 12,9 trilyon TL'ye ulaşması hedefleniyor. Bu verilerle de 2024'te bütçe açığının GSYH'ye oranının %6,4 seviyesinde gerçekleşmesi bekleniyor (2,7 trilyon TL).
Ancak yeni yıldaki bu görece yüksek bütçe açığı, büyük ölçüde artan sosyal harcamalar ve deprem harcamaları kaynaklı. Nitekim 2023 bütçe açığı da GSYH'nin %3,5'i olarak tahmin edilmiş, daha sonra deprem finansmanı harcamaları ile bu oran %5'i aşmıştı. İkiz açıkların diğer bileşeni cari açığın ise 2023'te GSYH'nın %4'üne, 2024 yılı sonunda ise %3,1'ine gerilemesi öngörülüyor.
Bütçe Dengesi ve Faiz Dışı Dengenin GSYH'ye Oranları (2009 bazlı yeni GSYH serisine göre)
Bütçedeki personel giderlerinin 2,9 trilyon TL'yi bulması planlanıyor. Personel giderleri dışında en yüksek pay ise eğitime ayrılıyor. Millî Eğitim Bakanlığı için 2024 yılında 1 trilyon 90 milyar TL (bütçe içindeki payı %14,6) bütçe ayrılırken; yükseköğretim kurumlarına da 346 milyar TL ayrılıyor. Bu sayede bütçeden aslan payını toplam 1,6 trilyon TL ile eğitim harcamaları alırken, deprem harcamaları için de 1 trilyon TL ek harcama (GSYH'nın %2,5'i) öngörülüyor. Faiz giderlerinin ise 2024'te 1 trilyon 254 milyar TL'yi bulması hedefleniyor. 2024 bütçesinde yatırımlara ayrılan pay da 1,6 trilyon TL (bütçenin %14,4'ü). Öte yandan kamunun vatandaşlar ve işletmeler lehine vazgeçtiği, bütçedeki istisna ve muafiyetler kapsamında, örneğin asgari ücret kadar gelirden alınmayan vergiler, ihracat ve üretimin teşviki veya KKM'deki vergi muafiyeti gibi nedenlerle vazgeçilen vergilerin toplamı da 2,2 trilyon TL'yi (toplam gelirlerin %26'sı) buluyor.
Rakamlardan Ne Anlamalıyız?
Bütçe teklifi, Orta Vadeli Program ve Kalkınma Planı gibi orta ve uzun vadeli hedefler ile de uyumlu görünüyor. Yeni dönemin temel ekonomi parametreleri yatırım, istihdam, üretim ve ihracat öncelikleri ile uyumlu. Kamu harcamalarının doğru yönetimi yoluyla, dengeli ve nitelikli bir büyüme sürecinin kazanılması amaçlanıyor.
Bütçe planı, ekonomik büyüme, daha dirençli şehirler, dirençli bir ekonomi, dirençli bir toplum hedefiyle planlanan yeni bir döneme işaret ediyor. Depremde yıkılan şehirlerin yeniden ayağa kaldırılması ve geleceğe yönelik risklerin azaltılmasının temel öncelikler arasında belirlendiği yeni bir dönem Türkiye'yi bekliyor. Bu kapsamda deprem harcamaları için 2023'te 762 milyar TL, 2024'te ise toplam 1 trilyon TL harcama (GSYH'nın %2,5'i) öngörülüyor.
Öte yandan büyümenin, sosyal adaletin ve finansal istikrarın doğru yönetimi, finansmanı ve regülasyonu kamu otoritesinin temel sorumlulukları arasında. Bu kapsamda bir yandan afetlerin yaraları sarılmaya çalışılıyor. Diğer yandan ise daha uzun vadeli olarak afetlere direnç ve kurumsal kalitenin artırılması, Merkez Bankası'nın fiyat istikrarı hedeflerinin de desteklenmesi amaçlanıyor.
Nihayetinde makro-finansal istikrar ve kurumsal kaliteye daha fazla odaklanılması gereken yeni bir dönemdeyiz. Finansal istikrar için önem arz eden döviz girdileri tarafında da ihracat gelirleri, 2023'ün ikinci yarısında yıllık bazda 253 milyar doları aşmış durumda. 2024 yılı için hedef ise 267 milyar dolar. Turizm gelirlerinin de 2023 sonunda 56 milyar doları, 2024'te ise 60 milyar doları bulması bekleniyor.
Planlı, programlı ve dengeli bir bütçe yönetimi, sosyal refahın sağlanması ve büyümenin sürdürülebilir kılınması açısından da elzem. Nitekim Türkiye'de bugün, büyümenin ve kalkınmanın altyapısı büyük ölçüde hazırlandı. Yeni bir kalkınma hikayesinin temelleri sağlamlaştırıldı. 2024'te de bu hedeflerle uyumlu ve ekonomik büyümeyi destekleyen bir bütçe planlandığı söylenebilir.
Yeni dönemde, bir yandan iç borçlanmanın ortalama vadesi son 2 yılda ortalama 3 yıldan 3,8 yıla yükseltilirken; diğer yandan da yeni yeşil tahvil ihracı (2,5 milyar dolar) ile dış borçlanma da çeşitlendirilmekte. 2023 yılındaki dış finansman miktarı 7,5 milyar doları bulmuş durumda.
AB Tanımlı Borç Stokunun GSYH'ye Oranı (%)
Öte yandan BIS verilerine göre, Türkiye'de Mart 2023 itibariyle kamu borç stokunun milli gelire oranı %31,1 iken; gelişmekte olan ülkelerde (GOÜ) bu oran 67,4, gelişmiş ülkelerde ise %109,1 seviyesinde. Avrupa Birliği tanımlı genel yönetim borç stokunun milli gelire oranı da pandeminin hemen sonrasına (2021 yılı sonu) oranla 10 puan düşerek, 2022'de %31,7 seviyesine ve 2023 yılının ikinci çeyreğinde ise %34'e geriledi. Bu başlıkta AB ortalaması ise %83,7.
Benzer şekilde 2023'ün ilk çeyreğinde, Türkiye'de hane-halkı borcunun GSYH'ye oranı %11,4 iken, GOÜ ağırlıklı ortalaması %48,4 seviyesindedir. Reel kesim firmalarının borcunun GSYH'ye oranı da aynı dönemde %51,9 seviyesinde kalırken; söz-konusu dönemde GOÜ ağırlıklı ortalaması %111,4 idi. Dolayısıyla Türkiye'nin tüm bu alanlarda, özellikle de borç başlıklarında pozitif anlamda ayrıştığını söylemek mümkün. Hem olası riskleri bertaraf etmek hem de kritik başlıklarda başarılı bir süreç geçirilmesi adına bu ayrışma oldukça önemli ve Türkiye'nin en önemli avantajlarından biri.
Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar
Türkiye'nin yeni dönemdeki en önemli odak noktası, makro-finansal istikrar ve fiyat istikrarına verilen önemin artırılmasıdır. Zira yeni makro-ihtiyati tedbirler ve para politikası uygulamaları ile finansal istikrarın güçlendirilmesi ve fiyat istikrarının sağlanması hedefi oldukça kritik. Bu doğrultuda da 2024'ün ikinci yarısından itibaren sürdürülebilir bir dezenflasyon sürecine geçilmesi temel amaç ve beklenti. Bu doğrultuda para ve maliye politikalarının uyumlu çalışması ile şeffaf ve güvenilir bir iktisadi ortam hazırlanacak, ardından adım adım (özellikle de 2024 yılının ikinci yarısından itibaren) kur ve fiyat istikrarının kalıcı hale getirilecektir.
Öte yandan hem 2023'te hem 2024'te deprem gibi beklenmedik şok dalgaları ve belirsizliklerin neden olduğu yüksek bütçe açıkları ve finansman ihtiyacının mali baskı oluşturması da ihtimal dahilindedir. Ancak mümkün olduğu kadarıyla mevcut durumdaki küresel borçlanma maliyetleri ve sıkı finansman koşulları dikkate alınarak, açıkların içeriden finanse edilmesine odaklanılmalıdır.
Yine bir diğer başlık olarak faiz giderlerinin GSYH'ye oranı ve bütçe içindeki payları gerilerken; borçlanmanın da orta ve uzun vadede iç borçlanmaya döndürülmesinde ciddi faydalar bulunmaktadır. Özellikle de dış finansmanın, bunun alt başlığı olarak da kısa vadeli dış borçlanmanın minimize edilmesi önemli bir öncelik olmalıdır. Bütçedeki faiz ödemeleri de hala önemli bir eksi puan olarak dikkat çekmektedir.
Bu ek olarak ÖTV'den 1,4 trilyon TL ve KDV'den de 2,5 trilyon TL vergi geliri beklenirken dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı da %52'yi aşıyor. Bu yüzden de belki de önümüzdeki dönem, gelir dağılımı adaleti açısından dolaylı vergilerin payının düşürülmesini düşünmek gerekiyor.
Ancak Türkiye olarak güçlü olduğumuz noktalar gelecek açısından oldukça umut vadediyor. Özellikle kamunun faiz giderlerinin GSYH'ye oranı 2002 yılında %14,3 iken; 2022'de bu oran %2,1'e kadar gerilemiş durumda. Faiz giderlerinin bütçe içindeki payı de 2002 yılındaki %43,2 seviyesinden 2022 yılında %10,6 seviyesine kadar gerilemiş durumda. Dolayısıyla gerekli alanlarda doğru adımlar atıldığı takdirde yeni bütçe ile birlikte pozitif bir yılın bizi beklediğini söylemek yanlış olmaz.