Türkiye, 14 Mayıs'ta Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri için sandığa gitti. Kesin olmayan sonuçlara göre Cumhur İttifakı'nın adayı ve mevcut Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, en yakın rakibi ve muhalif blokun adayı Kemal Kılıçdaroğlu'na yaklaşık 2,5 milyon oy fark attı. Ancak çok az bir oy eksiğiyle seçimleri ilk turda bitiremedi ve Cumhurbaşkanlığı seçimi 28 Mayıs'ta yapılacak ikinci tura kaldı.
Meclis seçimleri açısından ise yine kesin olmayan sonuçlara göre Cumhur İttifakı 323, Millet İttifakı 212, Emek ve Özgürlük İttifakı 65 milletvekili kazandı. Bu noktada meclis seçimlerini AK Parti ve Cumhur İttifakı, yaşadığı oy kaybına rağmen net bir biçimde kazandı. Öyle ki AK Parti ile en yakın rakibi CHP arasındaki sandalye sayı farkı 99 oldu. Ancak CHP listelerinden seçimlere giren ve seçilen DEVA, Gelecek, Saadet, Demokrat, İYİ Partili 38 isim ile Mustafa Sarıgül'ü bu sayıdan çıkardığımızda CHP'nin vekil sayısı 130'a düşmekte, AK Parti ile CHP arasındaki fark ise 138'e çıkmaktadır. Öte yandan Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı arasında 111, Cumhur İttifakı ile tüm muhalefet bloku arasındaki fark 46 sandalye şeklinde ortaya çıktı.
Meclis Seçimleri ve Sonuçlar
Meclis seçimleri göstermektedir ki Cumhur İttifakı sandalyelerin çoğunluğunu kazanarak, AK Parti ise yine açık ara farkla birinci parti olarak seçimlerin galibidir. Buna ek olarak özellikle AK Parti açısından oyların yaklaşık yüzde 7'lik bir düşüş göstermesi seçmen tarafından yapılan güçlü bir uyarı niteliğindedir. Ancak AK Parti, 2002 - 2018 arası yapılmış 6 genel seçimde olduğu gibi bu genel seçimde de tüm seçim bölgelerinde yarışabilen yegane parti olarak "Türkiye Partisi" hüviyetini sürdürmektedir. Zira AK Parti, bu seçimde de 81 ilin 79'undan vekillik kazanmayı, 58'inde ise birinci olmayı başardı.
Meclis seçimleri bağlamında bir diğer önemli nokta, MHP'nin tekrar bir seçim/sandık partisi olduğunun kanıtlanmasıdır. Öyle ki MHP, geçen seçimde olduğu gibi yine anket şirketleri tarafından oldukça düşük oranlarda gösterildi, ancak yüzde 10 oy oranına rahat bir biçimde ulaştı. Buna ek olarak diğer Cumhur İttifakı bileşenleri Yeniden Refah Partisi ve Büyük Birlik Partisi de beklentileri aştı. Dolayısıyla Millet İttifakı'nın ortak liste stratejisine karşılık Cumhur İttifakı'nda tüm partilerin kendi listeleri ile seçime girmesi sonuç üretti ve geçişken oylar blok içerisinde kaldı.
Meclis seçimleri, Millet İttifakı açısından ise büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı. CHP, yine yüzde 25 bandını aşamadı ve büyük hüsrana uğradı. Zira Millet İttifakı'nın küçük partilerinin CHP listelerinden seçime girmesiyle birlikte CHP'nin yüzde 30'u aşarak birinci parti olmaya yaklaşacağı yine CHP'liler tarafından iddia ediliyordu. Ortaya çıkan sonuç, AK Parti'den CHP'ye oy geçişkenliğini kolaylaştıracağı düşünülen partilerin toplum nezdinde güçlü bir karşılığı olmadığını ve "ortak liste stratejisinin "Altı Ok" amblemi altında çalışmadığını gösterdi. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu, CHP ve Altılı Masa'nın siyasal ve sayısal seçim stratejisi başarısız oldu.
Seçimler İYİ Parti açısından da başarısızlıkla sonuçlandı. Zira İYİ Parti, gelecekte birinci parti olma iddiasını dillendirirken yine yüzde 10'a ulaşamadı. Buna ek olarak üst üste iki seçimde de oy ve sandalye sayısı bağlamında MHP'nin gerisinde kaldı. Dolayısıyla İYİ Parti'nin merkez sağda olduğunu iddia ettikleri boşluğu doldurma ve milliyetçilerin birinci partisi olma hedefleri tekrar başarısız oldu.
Muhalefet blokunun diğer ittifakını oluşturan YSP/HDP ve TİP için de sandık başarısızlık üretti. Seçimlere YSP çatısı altında giren HDP, yaklaşık yüzde 3 oranında oy kaybetti. Bu noktada kayıp oyların bir kısmının TİP'e bir kısmının ise emanet oy olarak CHP'ye döndüğü söylenebilir. Dolayısıyla HDP'nin "Türkiyelileşmek" ve merkez sol siyasete "sol-sosyalist" bir alternatif olma iddiası tekrar çöktü ve tabanı büyük oranda yine Kürt milliyetçiliği ile kısıtlı kaldı. Buna paralel olarak TİP, her ne kadar 4 vekillik kazansa da beklentilerin altında kaldı ve siyasette güçlü bir sol alternatif olamadığını tekrar gösterdi.
Muhalefet blokunda kendini "üçüncü yol" olarak ayrıştırmaya çalışan Zafer Partisi ile Memleket Partisi de istediği oy oranlarına ulaşamadı. Memleket Partisi, İnce'ye paralel olarak popülaritesini kaybetti ve yüzde 1'e ulaşamadı. Zafer Partisi ise hazine yardımı almak için gerekli olan yüzde 3 hedefine ulaşamadı. Dolayısıyla söylem bazında özellikle sosyal medyada popülarite kazanan söz konusu iki partinin sahada güçlü bir karşılığı olmadığı görülse de toplamda yüzde 3'lük oy oranını aşması merkez siyaset açısından bir uyarı niteliği taşımaktadır.
Sonuç olarak meclis seçimlerinin kazananı Cumhur İttifakı, kaybedeninin ise muhalefet bloku olduğu söylenebilir. Bu bağlamda seçmenin terör riskini hala en güçlü tehdit olarak gördüğü, bu yüzden ideolojik ve kimlik bazlı oy verme davranışının bu potansiyel tehdit ile pekişerek ekonomik kaygıları en azından belli oranda ikinci plana ittiği net bir biçimde ortaya çıkmıştır. Buna paralel olarak gerek "yerli ve milli" ve değer odaklı, gerek geleneksel, gerekse modern ve seküler milliyetçiliğin bir yükseliş trendi içinde olduğu söylenebilir.
Cumhurbaşkanlığı İlk Tur Sonuçları Ne Anlatıyor?
Cumhurbaşkanlığı ilk tur sonuçları kabaca incelendiğinde Recep Tayyip Erdoğan'ın 21 yılın ardından hala en güçlü alternatif konumunda olduğu açıktır. Üstelik bu durum, hepsi son beş yılda gerçekleşen ve her biri siyasi iktidarları değiştirebilecek etkiler doğurmuş enflasyon, Suriye'deki iç savaş ve terör, pandemi, Rusya-Ukrayna savaşı ve 6 Şubat depremleri gibi krizlere rağmen böyledir. Dolayısıyla Erdoğan, toplum nezdindeki popülaritesini tüm bu büyük krizlere rağmen çok büyük oranda korumayı başarmış, üçüncü kez seçimleri ilk turda kazanmaya çok yaklaşmış ve alternatifleri arasında en güçlüsü olarak ilk turdan çıkmıştır.
Diğer taraftan baktığımızda ise muhalefet, Erdoğan'ın son beş sende yaşadığı bu krizlere ve 21 yıllık iktidar olmanın getirdiği doğal yıpranmışlığına rağmen yine Erdoğan'ın gerisinde kaldı. Öyle ki Kılıçdaroğlu liderliği altında kurulan ve HDP'nin de dahil olduğu büyük koalisyon, ilk turda Erdoğan'ı geride bırakmayı başaramadı. Bu noktada Kılıçdaroğlu, iki ittifakın ortak adayı ve onun dışında kalan birçok siyasi partinin desteğine rağmen yaklaşık 2,5 milyon oy fark ile Erdoğan'ın gerisinde kaldı.
Cumhurbaşkanlığı ilk tur seçimlerinde asıl sürprizi, seçim süreci başladığında seçmen nezdinde bilinirliği zayıf ancak süreç içerisinde yaşananların ardından özellikle milliyetçi/Atatürkçü, iktidar ve muhalefete tepkili seçmenlerin oylarını almayı başaran Sinan Oğan oldu. Zira Oğan, diğer aday Muharrem İnce'nin popülaritesini süreç içerisinde yitirmesi ve uğradığı itibar suikastı sonrası adaylıktan çekilmesinin de etkisiyle yüzde 5,2'lik bir oy oranına ulaşmayı başardı. Bu noktada Erdoğan'ı uyarmak isteyen seçmenler ile Kılıçdaroğlu-HDP birlikteliğine yönelik tepkinin oluşturduğu milliyetçi reaksiyoner oyların Oğan'da toplandığı söylenebilir.
Sonuç olarak ikinci tur öncesi ortaya çıkan tabloda Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, rakiplerinden net bir farkla öndedir. Bu durum ikinci tur öncesi Erdoğan için büyük bir avantaj oluşturmakta, muhalefet ve Kılıçdaroğlu için olumsuz bir çerçeve üretmektedir. Öyle ki Erdoğan ikinci tura giderken Meclis çoğunluğu, 2,5 milyon oyluk bir fark, muhalefetin "güçlendirilmiş parlamenter sistem", "ortak liste ve aday", "altılı masa" stratejilerinin çöküşü gibi sebepler ile açık ara moral üstünlüğüne sahiptir. Dolayısıyla Erdoğan ve Cumhur İttifakı blokunun beklenmeyen bir hata yapmadığı ve kendi seçmenini tekrar sandığa götürmeyi başardığı senaryoda ikinci turda cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanması kuvvetle muhtemeldir. Bu noktada "şapkadan tavşan çıkarması" gerekenler Kılıçdaroğlu ve muhalefet blokudur.