Gelişmekte olan Türk savunma ve havacılık ekosistemi önemli ölçüde 2000 sonrası icraatlar ile şekillenmiştir. Günümüzde ise "bazı" kesimlerce sektörün politize edilmesi ve nihayetinde itibarsızlaştırılması gibi oldukça sakıncalı bir sürece doğru gidilmektedir. Milli stratejik bir değer olmasına karşın politize edilmesi, gelişmekte olan sektör açısından birçok riski ve tehdidi bünyesinde barındırıyor. Geçtiğimiz süreçte Arap ülkelerine yönelik sektör firmalarının faaliyetleri üzerinden ekosistemdeki varlıkların itibarsızlaştırılması için kampanya yürütüldüğü görüldü. Firmaların yurt dışı pazarına, bilhassa Arap Yarımadasına, yönelik faaliyetleri ise SATIŞ olarak lanse ediliyor. Bu noktada firmaların yurt dışı faaliyetlerine anlam kazandıracak birkaç hususun altını çizmek ve oldukça tehlikeli olan politize etme çabalarını geç olmadan sonlandırmak gerekiyor.
Yurt Dışı Faaliyetleri Neden Gerekli?
Öncelikle insan kaynağı her sektörde olduğu gibi savunma ve havacılık sanayiinde de oldukça önemli ve öncelikli varlıktır. Bu bağlamda Türk savunma sanayii ekosistemi tarafından yurt içinde teknik ve nitelikli insan kaynağı ihtiyacına yönelik ilkokul seviyesinden doktora seviyelerinde birçok faaliyet yürütülmektedir. Tüm bu başlıca faaliyetlere tamamlayıcı nitelikte yurt dışındaki üniversiteler vs. ile imzalanan iş birliği protokolleriyle insan kaynağı ihtiyacına yönelik çözümler geliştirilmektedir. TUSAŞ yakın zamanda Malezya'dan ve Azerbaycan'dan üniversiteler ile protokol imzaladı. Bu üniversitelerin parlak beyinleri ülkemizde staj yapabilecekler ve uygun görülürler ise istihdam edilecekler. Diğer bir deyişle ülkemize beyin göçü yapacaklar. Yurt dışı ofislerine yine TUSAŞ örneği üzerinden bakalım; yeni açtığı Malezya ofisi ile varlık gösterdiği Malezya'nın jet uçağı ihalesini yakinen takip ederken bir yandan ülkedeki yerel aktörlerle iş birliğini derinleştirmeye çalışıyor. Sektörde zirveyi hedefleyen bir oyuncunun da tam olarak yapması gereken: mevcut pazarını koru, çeşitlendir ve potansiyel pazarlara nüfuz et.
Yabancı Ortaklık eşit değildir SATILDI
Ülkemizin önde gelen kara araçları üreticilerinden FNSS; Nurol Holding A.Ş. (%51) ve BAE Systems (%49) ortaklık girişimidir. FNSS, İngilizlere satılmış gibi absürt bir ifade duymuyoruz ancak BMC şirketi Katar'a satıldı söylemi sistematik olarak dile getiriliyor. İki şirket (BMC, FNSS) kara aracı üreticisi ve yurt içi ve dışı faaliyetleri ile iki önemli sektör paydaşıdır. BMC ortaklığında Arap ülkesi, Katar'ın olması hedef haline getirilmesine sebep oluyor. Sürekli Katar üzerinden hedef alınması ise firmanın yurt içinde ve dışında itibarsızlaştırılması gibi çok tehlikeli bir süreci tetikliyor. Türkiye'de bu örnekler dışında da yabancı ortalıklı sektör paydaşları mevcuttur. Yabancı yatırımlar hakkında bilinen ancak görmezden gelinen husus, ilişkinin en temelde ticari form olmasıdır. Halk deyimiyle kara kaşa kara göze bakarak, geleceği olmayan bir girişime milyonlarca dolar yatırımlar yapılmıyor. Benzer durum Türk sektör temsilcilerinin yurt dışı faaliyetleri için de geçerlidir. Getiri sağlamayacak bir yatırım kara kaş kara göz için yapılmaz. Sektör paydaşlarınca yabancı ortaklıklara sahip olunması; yanal organik bağlar ile mevcut pazarlarda derinleştirme ve potansiyel pazarlarda iş/ihracat imkânları sunmaktadır. Doğru stratejiler ile ortaklıkta bulunan yabancı firmanın ve hatta ülkesinin imkân ve kabiliyetleri de değerlendirilerek daha rekabetçi bir yapıya sahip olunabiliyor.
Yurt Dışı Faaliyetleri: Katar
Sektör paydaşları yurt dışı şubeleri, iştirakleri ve ofisleri ile mevcut ve potansiyel iş birliklerine yönelik takip ve yönetme faaliyetleri icra ediyor. Örneğin, ASELSAN 70'ten fazla ülkede kullanılan çözümleriyle sektörün önemli bir aktörüdür. Yurt dışında Azerbaycan, Ukrayna ve Malezya'da yüzde yüz pay oranı ile iştirakleri mevcut. Buna paralel olarak 2015 yılından bu yana Ukrayna pazarındaki varlığını genişleten ASELSAN, Eylül 2020'de "ASELSAN Ukraine LLC." şirketini kurdu ve günümüzde derinleşen iş birliğini daha da ilerletmek için Ukrayna'da bakım, onarım ve yenileştirme (MRO) merkezi kurma kararı aldı. Bu gelişmelere karşın Aselsan Qatar ve Aselsan Katar MRO markaları tescil ettirilmek istendiğinde sistematik olarak "satıldı" söylemleri dolaşıma sokuldu. Arap ülkelerinden biri bahse konu yurt dışı faaliyetinin tarafı olduğunda maalesef bu tarz ithamlar yapılıyor. Bu süreçten MKE A.Ş. de nasibini aldı. Katar Milli Günü'nün MKE'nin sosyal medya hesabından kutlanması üzerinden kuruma sistematik bir saldırı yapıldı ve kurum itibarsızlaştırılmaya çalışıldı. Oysa küresel ölçekte sektör aktörleri mevcut ve potansiyel pazarlara yönelik kamuoyu faaliyetlerini desteklemek için ulusal ve özel gün tebrik mesajları yayımlamaktadır.
Sonuç Yerine
Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir'in de ifade ettiği gibi Türk savunma ve havacılık ekosistemi ve bu sistemi besleyen tüm unsurlar milli bir değer olarak karşılanmalı ve öyle davranılmalıdır. Bu nedenle milli değerleri gözetmesi gereken, toplum nezdinde söylemleri yankı uyandıran kişilerin bahse konu yurt dışı yatırımları, ulusal gün tebriki gibi olağan gelişmeleri algı politikası haline getiren açıklamaları oldukça kaygı verici olmaktadır. Ulusal güvenlik açısından stratejik bir değerin daha politik menfaatlere alet edilmesi, toplumun bahse konu değere inancının zedelenmesi, farklı politik görüşlere sahip insanlarımızın bin bir emekle inşa etmeye çalıştığı yapının ulusal ve uluslararası ölçekte itibarsızlaşmasına sebep olmaktadır. Günün sonunda ise kurumlar ve diplomatik ilişkiler zarar görmekte, kaybeden ülkemiz olmaktadır.