Büyük afetler, büyük imtihanlar…
'Erdemli İnsan' bu noktada ortaya çıkıyor. İnsan kılığındaki keçi bacaklı fitne fücurlar da…
***
Kahramanmaraş, benim üç ay 'Yazar Atölyesi' yaptığım vakur insanlar şehri. İlk anda oradaki öğrencilerimle ilişki kurdum. Felaketin boyutları ortaya çıkıncaya kadar bir network oluşturmaya çalıştık. Ama sonra depremin derinliği anlaşılınca, hele ikinci zelzele vurunca, 130 atom bombalık büyük bir yıkımla karşı karşıya olduğumuzu anladık. Olay, ilkin çaresiz boşluk, hemen ardından dev bir dayanışmaya dönüştü…
Hatay gibi, Malatya, Antep, Diyarbakır, Adana, Adıyaman. Ve dümdüz olan Maraş şehrinin iletişimde olduğum insanlarındaki onurlu duruşa ve dirayete hayran oldum! Benim başıma gelse o genç insanlar kadar metin olabilir miyim, diye sordum kendime! Ne yalan söyleyeyim, bu soruya tatmin edici bir cevap bulamadım. Ve hiç panik yapmadan yıkımın ortasında yardım örgütleyen, AFAD ile başından beri organize olan bu Anadolu Bacılarına, bu yiğit kadınlara saygım hürmetim perçinlendi. Güçlü kişilerdi…
Kimisi evini kaybetmişti, kimisi enkazdan bebeğiyle çıkmış, anne babasının yattığı yıkıntının başında. Bir vakar, bir nurlu duruş. Ben böylesini görmedim…
***
Serdar Çakmakçı yüzyılın en büyük depreminde facebook'ta, provokasyonlara karşı sesini yükselten insanlardan biriydi. Bazı düzeltmeler yaparak aktarıyorum:
"6.500 yıkılmış binadan bahsediliyor. Her bir binayı ortalama 4 kat 8 daireden kabul edip her bir ekibin üç vardiya çalıştığını (10'ar kişi) kabul etsek yıkılan bina başına 30 kişilik profesyonel ekip yapar. Bu sayı 200.000'i aşar. Dünyadaki ülkelerin toplamında yoktur bu kadar profesyonel kadro. Neden bilmediğiniz her şeye biliyormuş gibi yorum yapıyorsunuz? Hangi devlet 10 tane ilinde yıkım aynı anda olabilir diye bütçe ve kadro ayırabilmiş? Sıralayabilirim en gelişmiş ülkelerde bile neler olduğunu. Mesela Avustralya, aylarca söndüremedi yangını. Mesela ABD, haftalarca söndüremedi yangınları. Mesela Japonya (Kobe depremi) on binler öldü. Hâlâ cesedi bulunamayanlar var. Oralarda öyle üst üste iki büyük deprem, 3 metre yürüyen toprak olmadı. On ilde 13 Milyon kişiyi etkileyen de olmadı!"
***
Yunanistan'dan Arnavutluk'tan Azerbaycan'dan, her yerden koşan insancıklar. AFAD, UMKE, itfaiye, 112, polis ve jandarma ve de gönüllüler. Ya onlar? Muazzam yardım tırları, bağış yağdıranlar, iyilikte yarışanlar. Ya onlar? Nasıl muazzam bir ülkede yaşadığımızın zümrütten kolyeleriydiler. Ciğerparelerimizdiler...
Her kurtuluşta "Hay babam!" sesleri, "Hay anam!" sesleri. Alkışlar. Harabelerden birer mucize gibi çıkan bebekleri kucaklarına alıp ağlayan dev adamlar. Her kurtarmanın sevinçli sonunda, yürekleri yakan o "Allahuekber" …
***
Ve kalpleri kararmış insanlar. Onları da gördük…
Beyinsiz youtuber'ları, Oğuzhan Uğur'ları, İsmail Saymaz'ları. Barış Atay'ları, Fatih Altaylı'ları. Kendisine muhalefet lideri diyen kötü yürekliliği…
Enkaz altında kalanlarla dalga geçebilenleri, geleceğin psikopat katillerini...
Hepsini buraya yazmak boşuna israf. Bunları adam yerine koyup programlarına koşturanlar için de mahcup olduk desek, yeri midir? Evet yeridir…
***
Binlerce insan evlerini açtı, binlerce kahraman enkazlarda bir hayat kurtarmak uğruna boğuşuyor.
Rozetler, kimlikler, laflar hikâye. Böyle anlarda kim insan kim değil? O ortaya çıkıyor. Asıl ders, asıl imtihan 'İnsan' olmakta.
Geçenlerde korkunun üstüne cesaretle, bir ata biner gibi binen kahramanlardan bahsetmiştim. İşte onların ülkesindeyiz.
Biz bu felâketi aşarız, aşacağız. Öyle bir milletiz.
Asıl söylemek istediğim başka. Göçükten ilk gün çıkan delikanlının onu kurtaran kişiye, "Ben seni bir yerlerden tanıyorum!" deyişi var ya…
İşte öyle derinden.
Ben sizi koca kalbinizden tanıyorum kardeşler, demek istiyorum.
O koca kalbinizden, o derviş direncinizden…