İnsan, ruhuyla değil (ne ruhu?) bitmez tükenmez hırslarıyla tanınır.
Yoksa nasıl anlaşılır kapitalizm, sanayileşme ve artık değer-kâr uğruna milyonlarca insanın erken yaşta yok olup gitmesi! Dünyayı ve de tabiatı esir alma güdüsü iklimleri, toprağı, bitki ve hayvan nesillerini çürüttü de insana ne yaptı? Burası hiç konuşulmaz.
Marks'ın kankası Engels'in yazdığı belki de tek kitaptır, İngiltere'de Emekçi Sınıfların Durumu. Rezalettir. İnsan endüstri devrimi denen şeyden utanır! Kapitalizmin ilk yıllarında ayılmasınlar, 18 saat çalışsınlar diye işçilere sabah kahvaltısı diye verilen içine ekmek doğranmış biranın onları erken yaşta gri bir balon haline getirdiği zaten bilinir...
Gelişme-ilerleme denen şey insan kemiklerinden yapılmış dağların zirvelerine konan bir kuştur desek yakışık almaz. Bir akbabadır desek, bak bu olur. Olur da bilmiyorum kaç gizli açık kapitalist meftun bizi kara listeye yazar? Bırakınız yazsınlar, bırakınız biz de lafımızı sakınmayalım.
İlerleme o kadar da matah bir şey değildir. Onu diyorum...
Alın bakın şehirlere, suyu çekilen göllere, topraktaki bozulmaya. Alın bakın Batılıların kurduğu üniversitelerdeki şımarıklığa, kapılarında dizilen şaşaaya, yıllık verilen ücretlerin bir gariban aileyi bir yıl kurtaracak dolar olarak karşılığına!
Kapitalizm aç gözlülüktür. Galeyana gelmiş kâr hırsıdır. Aristoteles yaşasaydı şöyle söylerdi eminim: İnsanlıktan çıkmış, doymaz bir yırtıcıdır o. Daha çok para için kafalar gitmiştir!
Eski zenginler yeni zenginler. Nusret zibidisinin önünde kuyruğa girenler. Beğendikleri ünlü kadınlara orada burada villa-cip hediye edenler, paran kadar konuşçular. Dört eşliler, harem sahipleri. Yatlarda olan biten pedofili. Deli haberler yağıyor üstümüze.
Haberler, sanki zangır zangır bir kıyamet sıtması...
***
Ekonomi politik denince akla hemen komünizm şu bu gelir. Oysa her ekonomi, politiktir. Bir seçim, bir tercih!
Türkiye'nin kapitalizmi yumuşatma, yaralarını sarma tecrübesini yaşıyoruz. Sosyal yardımlarda dünya şampiyonuyuz. Altyapıyı, tren ağları hariç tamamladık. Asgari ücrette devrimler yapılıyor. Yapılıyor da insan kılığında birtakım sırtlanlar yeni asgari ücreti bekliyorlar. Her şeye zıngadanak zam yapacaklar. Dişleri sararmış bir çakal ideolojisi...
Boş lafı bırakalım. Kapitalizm sakat bir hadise! Bunu kabul etmeliyiz. Etmeliyiz de yerine ne koyacağız?
Önce peygamberlere bakmak lazım. Tecrübelere. Ve elbette bütün hakikati kendinde toplayan Nur-u Muhammediyye'ye.
Ne yapmış o sevgili, oraya bakmalı. Tekrar söylerim, hiç bıkmam, Medine Sözleşmesine bakmalı! Selefiler hem sosyolojinin 6. Yüzyıla dönmesini arzularlar hem de nedense kapitalizme hayrandırlar. Bu da İbn Teymiye'nin her ne kadar kitap sahibi olsa da ilim sahibi olmadığını gösterir. En bön çırağı Abdülvehhap maalesef kutsal toprakların kök ideoloğudur. BAE'de kumarhaneler açıldığını bilmek belki biraz bizi ayıltır.
***
Mevzu ekonomi politik ise Anadolu'nun iktisat politikalarına bakılmalıdır. Tasavvuf bu konuda çok şey söylemiştir. Yüzlerce yıl sürmüş bir merhamet teorisidir Ahilik. Fütüvvet, fedakârlık olarak da geçer. Ahi Evran bu konuda yüz Marks'ı cebinden çıkarır.
"Helâl Lokma ve Bereket ve Tevekkül ve Kanaat ve Şükür ve Cömertlik ve İnfak."
Ahiler, serbest ticareti savunmuşlardır. Tıpkı bizim gibi. Serbest ticarete ahlâk giydirmişlerdir. Ahlâk mühim, bırakın şimdi 'etik tetik' şeylerini.
Ahlâk bize peygamber mirasıdır. Yasalar, hukuk filan bunun ardını toplar. Ahiler çalışır ve kazanırlardı evet ama istif etmezlerdi. Ailesine yeteri kadar ayırır ve paylaşırlardı. Biriktirmezlerdi! Kendi ticaret kültürlerini ve sosyal yardımlaşmalarını kurmuşlardı.
Çalış kazan biriktirme dağıt!
Ne zor felsefe bugünden bakınca. Banka hesaplarıyla şişindiğimiz şu saçma sapan rüyada...
Meraklısına:
Sufilerin İktisat Anlayışları ve Uygulamaları. Tolga Keskin. İlâhiyât Yay.