Eski bir sonbahardı. Yağmurlu zamanlardı. Uzun saçlı bir çocuktum. Sana ilk kez Attilâ İlhan'ın oturduğu bir dergi yönetiminde karşı masada rastladım...
Sonra meşhur Aktüel dergisi yılları geldi. SABAH'a geldiğimde artık sen dev bir gazete yazarı olmuştun.
Biz o dergiyle Babıali'yi salladık. 100 bin tirajları zorladık.
İlk sayımız 1991, benim yazdığım, ellerinde kalaslarla asayiş düzelten sivil adamların terörü, "Beyoğlu'nda Dayak Mangaları" başlığıyla çıkınca vaveyla koptu! Patron, yöneticiler filan tırstı. Sana, bu iş New York 44. Cadde'de de böyle çözüldü, diye bir yazı yazdırdılar. Denge kurdular. Oradan kırıktım biraz sana.
Fakat sonra! Dergi üst üste her hafta haberleri patlatınca. Adımdan bahsettin ve "Ey Babıali Cem'i görüyor musun?" diye yazdın. Çok şaşırmıştım. Öyle ürkek ve mahcup çocuklardık ki biz, sana şöyle doğru dürüst teşekkür edemedik. Ona yanarım.
Ama sen hiç kompleksiz birkaç kez yaptın bunu. Bizi destekledin.
Demokrat gazetecilik yapılarak dünyanın daha yaşanır bir yere dönüşebileceğini sandığım yıllardı. Ardından, kapak haberleri editörü ve 'Kaldırım Yazıları' adında köşe yazarlığı günlerim geldi. Karanlık 90'lardı. Gladyo mudur nedir, o işte, askeri müdahaleyi hazırlıyor, topraktan faili meçhuller patlıyor, şehirler provokasyonlarla yanıyordu...
94'te gittim, Taksim'de Cumhuriyet Bayramı törenlerine katıldım. Döndüm, "Bu Cumhuriyette Boykot Var" diye bir yazı yazdım. Bu bayramlar eksiktir, çoğalmalıyız, dedim. Müslümanlar, Kürtler, bağımsız sosyalistler ve devletten beslenmeyen milliyetçiler bu kutlamalarda yoktur, diyerekten...
Takdir edersin ki o yıllarda bunu yazmak delilikti. Bugünün pehlivanları o günlerde masanın altına girmişler, düşürdükleri bir şeyleri arıyorlardı. Şimdinin vesayeti alaşağı etmiş muhafazakâr demokrat iktidarında konuşmaya benzemiyordu o vakitler.
***
Sen de ertesi gün köşende bana 'Hain' dedin. O dönemde Hasan Pulur filan o takım tarafından bu kelime Yaşar Kemal dahil herkese ediliyordu...
Ne yalan söyleyeyim endişeliydim. Fakat gerçekten enteresan bir kişiliktin! Yazının çıktığı günün ertesi bir etkinlik vardı. Akşam kafamı dağıtmak için o açılışa gittim. Sen, etkinliği düzenleyenlerle birlikte kolunda manken hanımlar, Şapka Ertekin filan salona müzik eşliğinde büyük bir şaşa ile girince, kendimi tutamadım, güldüm. Tam o sırada seninle göz göze geldik. Ertesi gün köşende, "Öyle bir gülümsedi ki Cem, yazdıklarıma üzüldüm" gibisinden bir özür yayınladın! Ben işte ta o zaman senin çocuk kalbini anladım. Pişmanlık duyuyordun. Ben bir düşman değildim, biliyordun.
Özal şüpheli bir şekilde ölmüş, 28 Şubat süngüsünü uzatmıştı. Genel Kurmay 2. Başkanlığı mı dersin, emniyet müdürleri mi dersin, alayı dergiyi direkt aramaya başlamıştı. Patron Ankara'ya çağrılıp haşlanmıştı. Arkasından köşem elimden alındı, muhabirliğe dön dendi. Ben de tazminatımı yakarak istifa ettim. Ve bugün alacağım emeklilik maaşımı asgariye eksilttim. Neyse.
Öte yandan, aktif gazeteciliği bırakır bırakmaz, hakkımda açılan bütün davalar da düştü. Nedense!
***
Aradan yıllar geçti. Gerçek hayatla barışmak olgunlaştırdı beni. Sivilcelerim geçti.
Sonra işte bu yazılı basına ikinci dönüşümde, yine Allah razı olsun senden, çok iltifat ettin. Arada "siyaset yazmasa, o kalemini harcamasa" diye birkaç şey yazdın ama, o kadar da olurdu. Mahallenin şık kafalı seçkiniydin. Kalbimde yer etmiştin. Benim için artık Hıncal Abi'ydin...
Çok insanı şöhrete, köşe yazarlığına taşıdın. Bence şiirli ve kalabalıkta yalnızdın, onu da söylemeliyim. Herkesin bildiği sos-medyadaki şeyleri toplayıp yazanlara yaptığın eleştirilerde baştan sona haklıydın. Evet, yazılı basın hızla irtifa kaybediyordu.
Ruberu oturabilsek anlatacaklarım vardı sana, olmadı. Çevren benim uzak olduğum bir habitattı. Her gün tam sayfa rengarenk köşe yazmak fakat, senin harbi ustalığındı. Bir yaşam gustosuna sahiptin. Hiçbir zaman eski olmadın, daima yeniydin. Şurası mühim, yerin doldurulamaz bence! Liberal Kemalist damarın da anlaşılabilir bir damardır, benim fikrimce...
Alkışı duydun, çok şeyler gördün Hıncal Abi.
Gene bir sonbahar, saçlarım artık yok. Avcumda kalpten bir Fatiha. Geldim yanı başına.
Benim hakkım helaldir usta. Senin de öyledir inşallah...