"Mecnun ile bir mektebi-i aşk içre okurduk Ben mushafı hatmettim, o ve'l-Leyli'de kaldı..."
En mühim eserlerinden bir kısmını Osmanlı idaresinde yazan Fuzuli, Leyla ile Mecnun mesnevisinin de edibi. 1556 yılında büyük veba salgını sonucunda hayata gözlerini yummuş. Doğumunun da mezarının da Kerbelâ'da olduğunu söylersek, trajik ruhunu anlayabilir miyiz bilmem.
Fuzuli'yi Türk edebiyatının en büyük simalarından biri yapan samimiyeti, coşkunluğu ve de sadeliği... Fuzuli aşkı, ıstırabı, dünyevi zevklerin boşluğunu, ölüm düşüncesini olağanüstü bir lirizm ve sanat gücüyle ifade etmiş.
Ahmet Hamdi Tanpınar, onun geleneği aşan psikolojik tavırlara sahip bir şair olduğunu söyler. Istırap arayışını 'sado-mazo' görse bile, hüznü yaşamın gayesi yapmasının has, özel bir hâl olduğunu da itiraf eder. Böylece divan şiirinde nadir görülen bir trajedi dili kurulmuş olmaktadır...
O yalnızlığın ve ebedi hasretin ozanıdır... 'Fuzuli' mahlasını alırken, "bütün ilim ve fenleri hatmetmiş bir insan olarak geçiniyordum, haddimi bildim" demiştir...
***
Birçok kişi tarafından da yazılmış olan Leyla-Mecnun hikayesi metaforlarıyla bilinir.***
Fuzuli ve Shakespeare iki baba şair. Fuzuli 1556 yılında öldükten sekiz yıl sonra 'Şekspir' doğmuş. Biri Doğu'nun insanını selamlamış, diğeri Batı'nın. Soru şu: Şekspir Fuzuli'yi okumuş mudur? Romeo ile Jülyet'in trajedisi belki ondan bize tanıdık gelir...***
Fuzuli, "Ey güzelliğinin ortaya çıkışı aşka sebep olan ve aşkıyla kâinat binasını ömürlü kılan! Gerçeğe ulaşmak arzusu ile, mecaz yolunu tutup da hikâye söylemek bahanesiyle sırları açıkladığımda, Leyla vasıtası ile ey Tanrı, senin sıfatlarını anlatmaya başladığımda ve Mecnun'un dili ile sana ihtiyacımı ortaya koyup yalvardığımda, ümidimin gecesini gündüze çevir, talihimi yardımınla kutsa! Sözümü Leyla'nınki gibi gönül aydınlatıcı, şiirimi Mecnun gibi yürek yakıcı kıl" diye yakarmıştır.