DÜŞÜNEBİLİYOR musunuz?
Gittiniz bir plaja uzandınız.
Soyundunuz dökündünüz.
Şöyle bir kumlara yattınız. Bütün haftanın yorgunluğu bedeninizi sardı.
Hafif de bir rüzgar vardı.
Bikininizi düzeltiniz. Kemikleriniz gevşedi. Tatlı bir kuş uykusu üstünüze şefkatli bir tül gibi örtüldü. Uyuya kaldınız...
Rüyanızda bulutların üstünde gezinirken, birden biri dürttü sizi! Anlamadınız. Bir daha, bu kez daha sert sarstılar.
Gözünüzü bir açtınız, siyahlar giymiş iki izbandut başınızda!
Daha ne oluyor demeden, "Hanfendi!" diye tısladı biri!O sırada bellerinden sarkan copları ve gaz tabancalarını gördünüz. Hayırdır inşallah diye geçti içinizden. Kabus mu bu? Uykudayım herhâlde diye geçirdiniz içinizden.
Mahmur gözlerle başınıza dikilen adamlara baktınız.
Sırtlarında kurşun geçirmez yelekleriyle iki polis! Kendinize çaktırmadan bir çimdik attınız. Etiniz çürüdü! Hayır rüya değildi bütün bunlar.
"Hanfendi" diye daha sert tekrarladı uzun olanı. Zebella gibiydiler. "Lütfen üstünüze bir şey giyin. Biliyorsunuz bu halde denize girmek yasak!" Gayri ihtiyari "hangi halde?" cümlesi çıktı ağzınızdan.Üstünüze başınıza baktınız. "Hangi halde anlayamadım?"
Bu kez sizinle konuşanın yanındaki yüzünü buruşturdu:
"Bayan, yasalarımıza göre böyle bu kıyafetle denize girmek ülkemizde yasak. Bunlara uymalısınız. Lütfen üstünüze bir şeyler geçirin. Biz de işimize bakalım!"
Kulaklarınıza inanamadınız! Etrafa göz gezdiniz. Tanrım nedir bu böyle?
Çevredeki insanlar küçümser edalarla izliyorlardı sizi. Göz göze geldikleriniz yüzünü öte yana çevirdiler.
Boyut mu değiştirmiştiniz? Neler oluyordu?
İster istemez çantanıza uzanıp giysinizi çıkarmaya çalıştınız. Polisin biri çömelip elini çantanıza sokmaya çalıştı. "Lütfen" dediniz, "Ben giyerim, lütfen!" Sırıttı herif. Giysinizi çıkarıp sırtınıza geçirdiniz. İşte o sıra duydunuz etraftan size laf atanları.
"Evini git evine, ne işin var senin burada" diye bağırmışlardı...
"Biliyordum" dediniz kendi kendinize. Şeriat getireceklerdi, getirdiler işte!
'İnsanın en rahat olacağı yerde bile itip kakıyorlarsa, faşizm değil de nedir bu yani?' diye düşündünüz.
'Her şey bitmiş burada' diye yazıklandınız.
Türkiye'nin "aklı, kalemi, vicdanı, ışıltısı" denen Orhan Pamuk, Elif Şafak, Can Dündar gibi isimlerin dedikleri çıktı işte!
Oruç tutmayanları dövüyorlar, açık gezenleri örtüyorlar, içki içenleri tutukluyorlar demişlerdi. Diktatörlük demişlerdi...
"Polis zoruyla plajlarda kadınları taciz ediyorlar. Diktatörlük böyle bir şeymiş demek..."
Hâlâ kulaklarınızda çınlıyordu o sözler: "Defol!"
Kitlesel faşizm! En çok bundan yaralandınız...