Atv'nin reyting rekorları kıran dizisi Ben Bu Cihana Sığmazam, salı günü yeni sezon ilk bölümüyle ekrana gelmeye hazırlanıyor. Dizi çekimlerine muhteşem bir doğaya sahip olan Karadeniz'de başlayan ekip, bölge halkına da istihdam sağladı. Yeni oyuncuların da dahil olduğu BBCS'de yine aksiyonlu, macera dolu sahneler izleyiciyle buluşacak.
Yeni sezon öncesi dizinin başrol oyuncusu Oktay Kaynarca ile bir araya geldik. Karadeniz'de başlayan çekimleri, yöre halkının ilgisini konuşarak başladık sohbete. 30 yıllık meslek hayatında yaşadıkları, kariyer yolculuğu, ülke sınırlarını aşan şöhreti hakkında da konuşan ünlü oyuncu, aşka dair açıklamalar yaptı.
- Ben Bu Cihana Sığmazam'ın yeni sezonuna Karadeniz'de başladınız. Çekimler doğayla iç içe nasıl geçti?
- Gayet güzel geçti. Yoğun bir tempoyla çalıştık. Planladığımız her şey zamanında gerçekleştirdik. Aslında doğa da bize biraz yardım etti. Döndükten hemen sonra yağmurlar başladı. Fakat en önemlisi gittiğimiz aya çürük ayı diyorlarmış, yani her şeyi çürütecek derecede nem vardı, o nemle boğuşmak zorunda kaldık. Ama oranın güzelliği ve doğallığı her şeye değdi ve istediğimiz sonucu da aldık.
- İzleyiciyi yeni sezonda neler bekliyor?
- Bu sene seyirciyi güzel hikâyeler bekliyor; yeni bir açılım, yeni bir hikâye, yeni bir macera. Hem duygusal, hem de aksiyon anlamında. Bildiğiniz Ben Bu Cihana Sığmazam temposunu ikiye katladık.
- Kadroda yeni isimler de var. Dengeler değişecek mi?
- Kadroda önemli değişiklikler yaşandı. Yine çok değerli ve yetenekli arkadaşlarımız kadroya dahil oldu. Güzel bir uyum, güzel bir paylaşım başladı sette. Herkes birbiriyle çok da kaynaştı. Yeni gelen arkadaşlarımızın diziye çok büyük katkısı olacağına inanıyorum ama her zaman olduğu gibi her oyuncu kendi potansiyelini ortaya koyduktan sonra kendi yolculuğunu belirler. Herkesin işle ilgili verdiği mücadele değerlendirilir. Bu hep böyle olmuştur. Ama asıl zor olan senarist arkadaşlarımızın işi. Çünkü her biri birbirinden değerli oyuncuların o potansiyelleri doğrultusunda onlara hikaye ve diyalog yazmak oldukça emek isteyecek zor bir iş. Allah kolaylık versin.
- Kıyafetler bölgeden temin edilen kumaşlarla yapıldı, bölge halkına yemeniler hazırlatıldı. Çalışma sürecinde birçok kişiye istihdam sağlamaya özen gösteriyorsunuz...
- Evet, doğru bu. Öyle ya da böyle önemli bir ekonomi yönetiyoruz aslında. Çok hızlı ve mobil bir fabrika gibi düşünün. Gittiğimiz yerlerde 200-300 kişilik bir hayat kuruyoruz ve bu 200-300 kişi gittiğimiz yerdeki dengeleri değiştiriyor. Yeme, içme, konaklama, alışveriş ve tedarik gibi unsurlar gittiğimiz yerlerin ekonomisine katkı sağlıyor, istihdam sağlıyor. Bu bizi çok mutlu ediyor. Hoşumuza giden bir taraf bu. Biz herkesten memnunuz, umarım gittiğimiz yerlerdeki insanlarda bizlerden memnunlardır.
- Yöre halkının ilgisi nasıl?
- Yöre halkının ilgisi malum, Karadeniz benim için çok önemli bir bölge. Benim çok ilgi gördüğüm, beni kendilerinden biri gibi gördükleri bir yer. Gittiğim her evde öyle hissettiğim bir yer. Çok yoğun bir ilgi vardı ama dengeliydi, işimizi yapmak doğrultusunda rahat da bıraktılar. Sağ olsunlar, çok ince davrandılar, yardımcı oldular. Orada bir kere daha gördük ki gerçekten bizim memleketimizin toprakları, insanları çok değerli. İşte bu yüzden birliğimizin ve beraberliğimizin önemini ortaya çıkıyor. Bizim insanımız her şarta rağmen hâlâ aynı samimiyetinde yaşamaya devam ediyor.
- Dizinin yapımcılık kısmında da vardınız. Hem başrolde yer almak hem de yapımda yer almanın zorlukları ya da dezavantajları oldu mu?
- Evet işin yapımcısı benim ama bu sefer aktif olarak sadece ofise geçtiğim zaman yapımcılık kısmıyla ilgileniyorum. Sette sadece oyuncu olacağımı bütün ekip arkadaşlarıma söyledim. Sete girdiğim andan itibaren yapımcı Oktay Kaynarca değil, oyuncu Oktay Kaynaca olduğumu söyledim. O yüzden bu sene içime sinen ve rahat bir sezon olacak.
- Cezayir onu yıllarca bekleyen eski eşine geri döndü. Gerçek aşk her zaman kazanır mı?
- Aşk biraz netameli bir konu. Biz ne dersek diyelim herkesin kendine göre bir aşk bakışı var. Kendi açımızdan anlatmaya çalışacağız. Bizim aşk anlayışımızla başkasının aşk anlayışı farklı olabilir. Diyeceğim o dur ki, aşkla ilgili kim ne derse desin aslında herkesin içindeki yoğunlukla ilgili bir durum. Ama aşk denilen şey çok da uzun süremez. Çünkü aşkın yapısı itibariyle, karakteri itibariyle böyle bir şey mümkün değil. Mutlu aşk yoktur önemli olan aşkı sevgiye evirmektir.
KENDİNİ KONTROL EDEBİLMEK ÖNEMLİ
- Ülke sınırlarını aşan bir şöhret. Peki ün ve ego size ne ifade ediyor?
- Şöhret denen şeyin büyüsüne hayatım boyunca kapılmak istemedim. Yorucu bir durum, evet avantajları var gibi gözüküyor ama dezavantajları daha çok bence. İnsanın hayatını çerçeveleyen ve normal akışının tersine çeviren bir durum. Zaman zaman hatalarım olmuş olabilir ama hayatım boyunca bu sorumluluğu taşımaya çalıştım. Yaptığınız iş ünlü olmanızı gerektiriyor. Aslında ün meselesi benim umurumda olmadı. Ben sıradan insanlar gibi yaşamayı çok seviyorum. Onlarla birlikte aynı şekilde, aynı standartlarla, aynı sınırlar içerisinde yaşıyor olmak benim için değerli. Çünkü benim malzemem insan. Onları gözlemlemem, onlarla konuşmam, onların dilini biliyor olmam, onların bakış açılarını görüyor olmam, oyuncu olarak çok değerli ve önemli. O yüzden de hiç kimse beni böyle bir star havalarında göremez. Egoya gelince bana göre ben egosantrik bir adam değilim. Ama zaten ego ünle gelen bir şey de değildir. Ego sahibi olabilmeniz için illa ünlü olmanız gerekmiyor. Kendini kontrol ediyor olabilmek çok önemli. Bilmiyorum benim görmediğim belki egosal şeylerim olabilir ama iyi dostlarım, iyi arkadaşlarım var. Böyle bir şey olması durumunda beni uyarır ve bunu düzeltmemi sağlarlar.
BAŞROL OYUNCUSU İŞİN KARAKTERİNİ BELİRLER
- Rol aldığınız her projede genç oyuncular sizin desteğinizden bahsediyor...
- Genç oyuncular benim için çok önemli. Üslup, tarz, karakter, duruş biçimi oluşturmak zorundasınız. Biz de setimizde bunu göz önünde bulunduruyoruz. Bizimle çalışan genç arkadaşlarımıza bunu mümkün olduğunca anlatmaya, yaşatmaya ve bunu kendileri için yolculuk haline getirmelerine çalışıyoruz. Bizim setimiz çok eğlencelidir. Bir yandan okul gibidir, dostlukları çok kuvvetlidir. Bu böyle de devam edecek. Genç arkadaşlarımın starlık peşinde koşmamaları, önemli olan işlerini doğru yapmaları, sevgi ve saygı çerçevesinde yapıyor olmaları bizim düsturumuzdur. Şükürler olsun ki bugüne kadar bizimle çalışan bütün arkadaşlarımız bu duruş biçimini gösterdiler. Bu da benim için çok mutluluk verici.
- Babacan tavrınızı herkes biliyor. Sizin bulunduğunuz bir setin ortamı nasıl olur?
- Hep söylediğim ve inandığım şey setin başrol oyuncusu, setin yönetmeni ve yapımcısı işin karakterini belirler. Özellikle sette başrol oyuncusunun insanlarla ilişkisi, tavrı, biçimi, durduğu yer önemlidir, etkilidir. Set oradan beslenir, herkes dönüp oradan örnek alır. Bende hayatım boyunca yaptığım işlerin içerisinde hep ortada, mesafesiz, saygılı ve sevgili olmaya çalıştım. Ekibimi korumayı, kollamayı seviyorum. Bunun da karşılığını çok aldım. Benimle çalışan arkadaşlarımın kanısı da büyük ihtimalle böyledir.
MİNİK BİR HAYALLE YOLA ÇIKTIM
- Oktay Kaynarca bir marka. Mesleğe ilk başladığınız yıllarda böyle bir başarı yakalayacağınızı öngörebiliyor muydunuz?
- Bir işe başlarken şuraya geleceğim, benim ilk hedefim bu demezseniz ve bir hedefiniz yoksa başarısız olursunuz. Bu sorunun cevabı: "Evet geleceğim yeri tahmin ediyordum." Ama bu geleceğim yer hâlâ burası değil, hep üstü, hep üstü, hep üstü var. Bu herkes içinde böyle olmalı diye düşünüyorum. Hep bir üstünü düşünmelerini, hep bir üstünü hayal etmeleri gerekiyor. Biraz evvel söylediğim gibi bizim işimiz hayal kurmak. Hayal edebilenler başarıyor, hayaliniz yoksa başkalarının hayalleriyle idare edersiniz. Ben hayal kurmayı ve hayallerimin peşinden koşmayı çok seviyorum. Geriye dönüp baktığımda ufacık bir hayalden buraya gelebileceğimi gördüm mü, evet gördüm.
- 10 parmağında 10 marifet olan isimlerdensiniz. Bu denli başarılı olmak mükemmeliyetçiliği de beraberinde getiriyor mu?
- Bir oyuncunun 10 parmağında 10 marifet değil 20 marifet olması gerekiyor. Çünkü oyuncu entelektüel, zeki, pratik, yetenekli ve dünyadan haberi olmak zorunda. Eğer işi hakkında bilmediği bir şey varsa oturup öğrenmek zorunda. O yüzden de yani 10 parmağındaki 10 marifet hikâyesinin daha fazlası olmak zorunda. Mükemmeliyetçiliğe gelince o da olmak zorunda. Elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalışmalısınız. İki tane yol var zaten ya en iyisini yapacaksın ya da hiç kimsenin yapmadığını yapacaksın.