AMER'İN ÇARPICI İŞLERİ
Ghada Amer 1963 yılında Mısır'da doğmuş, Nice ve Paris'te yetişmiş, çok uzun bir süredir de New York'ta yaşayan, dünyanın en büyük galerileri tarafından temsil edilen, Brooklyn Müzesi'nde retrospektif sergisi açılmış, hakkında kitaplar yazılmış bir sanatçı. İşlerini İstanbul'da görmek bir zevk tabii. Zaten o da yapıtlarını pornografi/erotizmzevk/ iktidar ilişkisi üstüne kurmuş ve tam da bu nedenle dünyada feminist sanatın en önemli isimlerinden birisi olarak kabul ediliyor. Amer, pornografi dergilerinden 'aldığı' resimleri, büyük ölçekli tuvallerinde zor bir işleme tabi tutuyor. O görüntüleri büyüttükten sonra üstlerini ipliklerle boydan boya kapatıyor. O iplikleri gergef işler gibi işliyor tuvale. Daha sonra o ikinci dokuyu da saydam bir yapıştırıcıyla yüzeye bağlıyor. Böylece Amer'in bedenini, elini, zihnini kullanarak yaptığı işle kaynağı başka bir yerde olan görüntüler üst üste çakışıyor ve birbirini örterek, birbiriyle kaynaşıyor. İzleyicinin arka planda kalan erotik/pornografik görüntüyü artık bulması, kolaylıkla izlemesi çok zor.
PORNOGRAFİ-EROTİZM: İNCE AYAR
İlk bakışta bu işleri açıklamak kolay. Amer, sanat tarihi boyunca erkeklerin elinde tuttukları bir iktidar alanına hücum ediyor: erotik imge. Gerçekten de antik Yunan, Mısır ve Roma'dan beri, günümüze gelene kadar, bu yapı hiç değişmemiş. Erotik imge erkekler için üretilmiş, kadını bir zevk nesnesine indirgeyen, onu edilgin konuma yerleştiren, erkeklik iktidarının kurulmasına yeniden olanak sağlayan bir düzey. Dolayısıyla Amer, bu maksatla üretilmiş dergilerde yer alan görüntüleri kesip kendi tuvallerine yerleştirince ve bir kadın sanatçının elinden çıkmış yapıtlar olarak onları izleyicinin karşısına dikince söz konusu hâkim iktidar kalıbını eritmeye başlıyor. Bunu da asırlar boyunca kadınlıkla özdeş sayılmış gergef/dokuma/örme işiyle bütünleştirince söz konusu eylem çok daha katılaşıyor. Bu oluşuma başka katmanlar eklemek de mümkün. Örneğin, Amer'in gergefiyle/örgüsüyle/dikişiyle bulanıklaştırılmış imge ortaya gelince izleyici neyi görecek? Çok daha ön plandaki kadınsı emeği mi, daha derine kaçmış, itilmiş pornografik imgeyi mi? İşte o noktada Amer'in kullandığı pornografik görüntüler hızla o niteliklerini yitirip erotik imgeye dönüşüyor. Erotizmle pornografi arasındaki büyük fark odur: Pornografi o kadar çıplaktır ki göstermez, ortaya yayar. Oysa erotizm saklıdır, gizli olanı aramamıza yol açar, dolayısıyla da bir şeyi, mevcut olmasa bile gösterir. Bir şeyin görülmesiyse nötr değildir. Sorgulamayı gerektirir. Amer tam da bunu vurguluyor. İkincisi, pornografinin açıklığı muhayyileye yer bırakmaz. Sadece karşımızdaki imgeye bakarız. O bizim yerimize tahayyül etmektedir; çünkü tahayyül edebileceğimiz her şeyi ortaya sermiştir. Oysa erotizm yukarıda değindiğim özelliği nedeniyle öncelikle muhayyilemize vurur. Onu tahrik eder. Erotizm eksiktir, o eksikliği biz tahayyülümüzle tamamlarız.
DİL, EROTİZM, PORNOGRAFİ
Bu bizi her iki alanın da dille olan ilişkisine getiriyor diyeceğim. Dil, tahayyül edilenin anlatılmasıdır. Anlattığımız şey ya geçmişte olan bir olaydır, biz onu yeniden yaşa(t)maktayızdır, dolayısıyla tahayyül edip kurgulamaktayızdır ya da geleceğe dönük, olmayan bir şeyi, bir düşünceyi, bir tasavvuru ifade etmekteyizdir. Gene bir tahayyül oluşumunun içindeyizdir. Buradan bakarsak Amer pornografinin nesnesi olan kadının belirttiğim nedenden ötürü suskunluğuna uzak ama güçlü bir göndermede bulunuyor. Kadının asırlar boyunca her düzeydeki susturulmuşluğunu, onu kendi yapıtında erotik bir kıyıya taşıyarak ve izleyenin muhayyilesine hücum ederek ona yeni bir dil, bir konuşma kapasitesi kazandırıyor. Serginin en önemli yanını da bence bu özelliği oluşturuyor. Çok zengin bir sergi Amer'in sergisi. Daha ele alınacak çok şey var. Şunu da belirteyim: Bu yılki bienal politik bir zemine oturuyor. Amer'in sergisi ise bana göre son noktasına kadar politik. Hem insan bedeni, hem pornografi, hem erotizm, hem feminizm konuşacağız hem de bu sergiye politiktir demeyeceğiz öyle mi? İnsana gülerler!...