Peygamber Efendimizin (sav) Mekke'den Medine'ye yolculuğunun gün gün sanatsal anlatımını yerinde görmek için Suudi Arabistan'ın Dammam kentine uçuyorum. Kutsal topraklarda olmanın heyecanını uçaktan indiğiniz ilk an hissediyorsunuz. İnanılmaz yüksek bir enerjili bir atmosfer içindesiniz. Peygamber Efendimizin (sav) Mekke'den Medine'ye göç edişinin ardından yaşananların İslam tarihinde çok önemli gelişmelere yol açtığı hikayeleri dinlemek, böyle bir yolculuğun sergisini hayata geçme fikri gerçekten çok etkileyici.
SANATÇILARI BİRLEŞTİRİYOR
Bu yolculuğu gün gün filmde izlemek ya da sanat eserlerinde görmek ayrıca heyecan verici. Peygamber Efendimizin (sav) Mekke'den Medine'ye yolculuğunun araştırmaya dayalı sanatsal bir yeniden anlatımı olan Hicret: Peygamberin Ayak İzlerinde sergisi, Kral Abdülaziz Dünya Kültürü Merkezi Ithra'da açıldı. Ithra, İslam mirasının bu temel taşını yeniden tanıtmak için Krallık, bölge ve dünyanın dört bir yanından sanatçılar, akademisyenler ve kültürel kurumlarla iş birliği yaptı. İslam tarihinin başlangıcını belirleyen bu yolculuktaki bilinmeyen boşlukları doldurarak çağdaş ve İslami sanatı bir araya getiren sergi, sürükleyici ve çok disiplinli bir deneyimi arkeolojik eserler, film, performans ve daha fazlasıyla birleştiriyor.
SERGİ; EMPATİ VE HOŞGÖRÜYÜ TEŞVİK EDECEK
Ithra Direktörü Abdullah Al Rashid, "Hicret tarihinin ve topografisinin en ayrıntılı çalışmalarından biri olan bu sergi, Ithra'nın sanat, miras, kültür ve araştırma yoluyla dünyada dönüm noktası oluşturan öyküleri anlatma yönündeki geniş misyonunun bir örneğidir. "Sergi, bu olayın tarihi ve mirasına bilim, fiziksel coğrafya, maddi kültür, teoloji, sanat ve kültürel bellek dahil farklı bakış açılarından bakıyor. Bu serginin İslam tarihi hakkındaki akademik araştırmalarda önemli ilerlemeleri temsil etmesinin yanı sıra yolculuğun etrafındaki insan öyküsüne ve ortak insan değerlerimize odaklanması da daha fazla anlayış, empati ve hoşgörüyü teşvik edecektir" ifadelerini kullandı.
AMERİKALI YÖNETMENİN GÖZÜNDEN HİCRET
Sergi sonrası bu eşsiz yolculuğun belgesel filmini çeken Amerikalı yönetmen Ovidio Salazar ile bir araya geliyoruz. Salazar, film yapımında 40 yılı aşkın deneyime sahip ödüllü yönetmen. BBC için Faces of Islam dizisinin yapımcısı olmadan önce birkaç yıl boyunca Mekke ve Medine'deki İki Kutsal Cami Projesinin Genişletilmesi Projesi'ni hayata geçirdi. IMAX yapımının bölümleri de dahil olmak üzere Hac üzerine birçok film yönetti, Mekke'ye Yolculuk-İbn Battuta'nın Ayak İzlerinde, Hac-Bir Ömür Boyu BBC Yolculuğu ve Tanrı'nın Evi'ni Dolaşmak... Sohbetimizde Türkiye'ye geldiğinde yerde bir Kabe fotoğrafı gördüğünü, ne olduğunu araştırdığımda ise hikayeden çok etkilendiğini ve bunun bu topraklara gelme isteği uyandırdığını söyledi. Sergi, üç dört yıllık bir çalışmanın sonucu ortaya çıkmış. "Çekimler elbette kolay geçmedi ama sonuçtan çok mutluyum" diyor. Türkiye'ye sıklıkla gelen yönetmen en son Konya'yı ziyaret etmiş ve çok etkilenmiş. "O zaman bir Mevlana ile ilgili bir film geliyor sizden" diye sorduğumda ise gülümsüyor: "Mevlana ve Şems Tebrizi'yi ziyaret ettim, evet orayla ile ilgili bir senaryom hazır. Filmin çekilmesi için çalışmalara başlandığın müjdesini veriyor.
270 BİNDEN FAZLA KİTABI OLAN KÜTÜPHANE
Ithra'nın kütüphanesi Newyork Guggenheim Müzesi'nden ilham almış. Gezerken kendinizi adeta bir labirentin içinde gibi hissediyorsunuz, en çok okunan kitaplar bölümü dijital bir ekranda, inanılmaz inovatif bir kütüphane. Keşif ve bilgi arayışı dört katta sezgisel olarak düzenlenmiş ve olağanüstü bir dizi tema, konu ve türü kapsayan Arapça ve İngilizce 270 binden fazla kitaptan oluşan bir koleksiyonla, bölgedeki en büyük halk kütüphanelerinden biri.
VR GÖZLÜKLE SÜLEYMANİYE CAMİSİ GEZİLEBİLİYOR
Ithra'da en etkilendiğim bölümlerden biri de İslam sanatları bölümü, sergi alanını gezerken Türkiye'den halılar görmek, ya da Süleymaniye Camisi'ni VR ile gezmek eşsizdi. Doğrusu Biz senin yüzünün göğe çevrildiğini gördük. İslam sanatının şimdiye kadar üretilmiş en iyi şaheserlerinden birçoğu burada. 1000 yıllık bir tarihin üzerinde stiller ve dönemler. 100.000'den fazla ürünle kurum, dünyanın en büyük İslam sanatı koleksiyonuna ev sahipliği yapıyor ve bu, bilimsel olarak küresel olarak en iyi 10 İslam sanatı koleksiyonu arasında yer alıyor. Bu sergi, bir Mısır ve Suudi müzesi arasındaki ilk ortaklığı temsil ediyor.
FANTASTİK AL AHSA
Suudi Arabistan seyahatimde gittim Al Ahsa'dan etkilendiğim kadar dünyada çok az şeyden etkilenmişimdir. Öyle büyüleyici öyle anlatılması güç ki... Bölge 2018 yılında bir Dünya Mirası olarak ilan edilmiş. Bazı tarih kitaplarında tarihçiler ve seyyahlar tarafından zikredilen "El-Mushaqqar" ismiyle kastedilenin El-Kara Dağı en ziyaret edilen yerlerin başında geliyor. Geleneksel bir vaha tarihi bölgesi burası Basra Körfezi kıyılarından yaklaşık 60 km içeride yer alıyor. UNESCO bölgeyle ilgili şunları vurguluyor: "Şehir, bir nesilden diğerine aktarılan hem kültürel hem de sosyal uygulamalar olarak kabul edilen eski bir el sanatları geleneğine sahip. El-Ahsa'nın palmiye ağaçları, çömlekçilik, dokuma ve doğramacılık gibi doğal zenginliklerine tanıklık eden 50 civarında zanaat ve halk sanatı ifadesi kentin tarihi boyunca varlığını sürdürdü. Dünyanın en büyük palmiye ağaçlarından birine de sahip olan Al-Ahsa, haftada 36 açık pazara ve yılda birkaç festivale ev sahipliği yapmaktadır
SUUDİ KADIN SANATÇI GHAMDİ, KARDEŞLİĞE DİKKAT ÇEKİYOR
Venedik Bienali ve British Museum'da işleri sergilenen başarılı Suudi sanatçı Zahrah Al Ghamdi'nin eseri sergide en ilgimi çekenlerden oldu. Ghamdi eserin hikayesini şöyle anlattı: "Hicret kıssasını araştırdıktan sonra Muhacirler, Peygamber ile birlikte Mekke'den hicret edenler ile ensar arasında gelişen 'kardeşlik' kavramını ifade eden bir sanat eseri üretmek istedim. Bu eserde hem muhacirlerin göç ederken yaşadıkları zorlukları, hem de ensarın muhacirleri evlerine kabul etme ve sahip oldukları her şeyi paylaşarak onlara destek olma nezaketini ve özverisini ifade etmesini istedim. Bu nedenle, bu bağı ve köklerinin verimli bir ilişki yaratmadaki gücünü vurgulayan büyük bir yerleştirme yapmaya çalıştım. Doğal malzemeler kullanarak (Hicret'in doğal manzarasını selamlayarak), kumaşların esnekliğini kilin yumuşaklığıyla birleştirdim. Kumaşları çamura batırıp farklı boylarda düğümledim. Bu düğümler demek Ensar ve Muhacirlerin arasındaki fedakarlık ve sevgi bakımından zengin yakın ilişkileri belirtmek ve farklı renkte birleşen iplikler, büyük bir ağacın köklerinin büyümesini ve gücünü temsil eder. Bu eserle hayata anlam katan bu kardeşlik anlayışını yeniden canlandırmaya ve yaşatmaya çağrıda bulunuyorum."
SERGİ DÜNYAYI GEZECEK
Hicret: In the Footsteps of the Prophet, Suudi Arabistan'da ve ardından beş yıl boyunca dünya çapında sergilenecek. Ardından Hz. Peygamber'in Mekke'den Medine'ye yolculuğunun hikayesine dair yeni bakış açıları ve bulgular paylaşılacak.