Hepimizin ziyadesiyle müşahede ettiği üzere günümüzde suç olaylarında belirgin bir nicelik ve nitelik artışı var. Bu nicelik/nitelik (nicelikten kasıt elbette sayı, nitelikten kasıt ise çeşitlilik) artışında ekonomik parametrelerin gözle görülür etkisi bulunuyor, eyvallah. Gelgelelim meseleyi yalnızca ekonomiye bağlamak bizi yanıltır. Sosyolojik sebepler de var. Zamanın ruhuna uygun biçimde ilk sosyolojik suçluyu, 'şeytanı' hemen bulalım: Sosyal medyanın kötülüğü çoğaltan tarafı…
Şiddet haberlerinin birbirini tetiklediği izahtan varestedir. Sosyal medyanın kullanım biçimi, farklı suç türlerinin yayılmasından bu anlamda sorumludur. 'Yahu; sen de buldun kendine bir şeytan, sosyal medya; her şeyi ona yüklüyorsun' diye düşünmeyin. Gerçek bu. Fazlası var, eksiği yok. Yine de benim savımı ikna edici bulmadıysanız İçişleri Bakanlığı'nın 2023 Türkiye Uyuşturucu Raporu'ndan bir alıntıyla anlatayım meramımı. Zaten kriminolojinin ikinci şeytanı da uyuşturucu. Şöyle diyor raporda:
"Teknolojinin hayatımızda büyük yer kapladığı bir gerçek olmakla beraber, bilinçli şekilde kullanılmadığı düşünüldüğünde zararlı olacağı da kaçınılmazdır. (Sosyal medyanın bizatihi kendisi -yanlış kullanıldığında- uyuşturucuya dönüşür ana fikrini işliyor.)
Çok yakın tarihte gündeme gelmiş olmasına rağmen kitleler tarafından kolaylıkla ulaşılabilen, istenilen her yerde ve her anda akıllı telefonlar, tabletler ve bilgisayarlar vasıtasıyla sosyal etkileşimin mümkün olduğu bir iletişim ağı olan sosyal medya, insanoğlunun yaşam alışkanlıklarını değiştirecek boyutta hayatına giren bir kavram olarak benimsenmiştir. Sosyal medya hesapları üzerinden kimi zaman sözle, yazıyla, resimle, şarkıyla ya da video yayını ile âleni bir şekilde uyuşturucu madde kullanımının özendirildiği, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılması konusunda muhatapların teşvik edildiği, uyuşturucu madde kullanma yöntemleri hakkında bilgi verilerek kullanımının kolaylaştırıldığı bir mecra haline gelmiştir."
'MAHŞERİN BEŞ ATLISI'
Bu alıntıda sosyal medyanın sadece uyuşturucu kullanımına özendirme özelliğinden söz ediliyor. Ancak bunun yanı sıra sosyal medyanın tedarik konusunda da yerine göre belirleyici etkisi var.
6 Ağustos 2023 tarihli 'Komplo değil, komprador gerçek' başlıklı yazımda Türkiye'de yükselen, beş dip dalgaya değinmiştim. Bunların hepsi de Adana'da hayatımın ilk 18 yılında gözlemlediğim olgulardı: Sıcaklık, yoksulluk, suç, uyuşturucu ve deizm.
Bu yazıda İçişleri Bakanlığı'nın 144 sayfalık kapsamlı bir raporundan yararlanarak bunlardan, bir başka deyişle mahşerin beş altısından biri olan uyuşturucuya odaklanacağız. Raporun sunuşunu Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Başkanlığı yazmış. Şöyle diyor sunuşta:
"Bugün dünyada ve ülkemizde tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar çok ve çeşitli uyuşturucu türü bulunmaktadır. Özellikle son yıllarda geleneksel uyuşturucular ile birlikte kimyasal yöntemler kullanılarak üretilen sentetik uyuşturucular sorunun daha kompleks hale gelmesine sebep olmuştur."
Bu satırlarda da uyuşturucu ile mücadeleyi zorlaştıran bir başka faktörün altı çiziliyor: Kimyasallar, hibrit, sentetik uyuşturucular…
Alıntıdan anlaşılacağı üzere Narkotik de dünyada ve ülkemizde tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar uyuşturucu türü ve miktarıyla muhatap olduğumuzun farkında.
'Zamanın Ruhu'nun bu tekinsizliği, Türkiye'de 9 Temmuz 2018 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçildikten sonra Cumhurbaşkanlığı bünyesinde bir Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu'nun (BMYK) oluşturulmasına neden oldu.
Adalet, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler, Çevre ve Şehircilik, Gençlik ve Spor, Hazine ve Maliye, İçişleri, Milli Eğitim, Sağlık, Tarım ve Orman, Ticaret, Ulaştırma ve Altyapı Bakanları ile Cumhurbaşkanlığı Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu Başkanvekilinin katılımıyla oluşturulup geliştirilmiş bir kurul bu.
Bu kurulun oluşturulma tarihi 2020-2022 Kovid-19 Pandemisi'nden öncesine denk geliyor.
SURİYE VE RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI'NIN ETKİSİ
İçişleri Bakanlığı'nın raporunda Kovid-19 Pandemisi'nin de uyuşturucu türlerinin yaygınlaşmasında, satışının metamorfoz (evrim) geçirmesinde etkili olduğunu değerlendirmesi var. Bir diğer polisiye, istihbari değerlendirme Suriye ve Rusya-Ukrayna gibi bölgesel çatışmaların uyuşturucu suçlarına müsait bir zemin hazırlıyor olması. Bu tez raporda şu cümlelerle yer bulmuş:
"Bölgesel çatışmalar ve istikrarsızlıklar diğer suçlarda olduğu gibi yasa dışı narkotik bağlantılı suçlar için uygun bir zemin ve koşul hazırlamaktadır. Örnek vermek gerekirse Suriye'de 2011 yılından bu yana devam eden çatışmalar, ülkenin başta Captagon olmak üzere amfetamin tipi uyarıcıların üretimi ve
kaçakçılığında küresel boyutta önemli tedarikçi ülkeler arasında yer almasına neden olmuştur.
Devam eden istikrarsızlık durumu yasa dışı uyuşturucu üretiminin sınır ülkelerine de yayılmasına neden olmuştur. Benzer durumun 2022 Şubat ayında Rusya Federasyonu ve Ukrayna arasında başlayan savaştan dolayı ortaya çıkabileceği değerlendirilmektedir. Halen devam eden savaşın Balkan rotasının kollarından biri olan ve Ukrayna deniz sınırını da kapsayan Karadeniz rotası üzerinde yasa dışı uyuşturucu trafiğinde değişimlere neden olması ihtimal dâhilindedir. Savaştan dolayı bölgede yaşanan askeri hareketliliğin, kaçakçıları alternatif rota arayışlarına yönelteceği değerlendirilmektedir."
DEVLETLER ZAYIFLAYINCA UYUŞTURUCU ARTIYOR
Bu kısımda anlatılan küresel -ve haritayı Google Map'te parmaklarımızla büyütürsek- bölgesel gelişmelerin/çatışmaların uyuşturucu kaçakçılığına müsait bir zemin sağladığı bir gerçek. Başka bir deyişle zayıf devlet, çok uyuşturucu demek. Tabii devletlerin kendisi uyuşturucu kaçakçılığı yapmıyorsa…
1970'lerin, 80'lerin CIA operasyonlarındaki gibi…
Öte yandan alkolü yasaklamak ve vergi üzerine vergi koymak da soruna çözüm olmuyor. Mesela 1920'lerde Amerika Birleşik Devletleri'nde mafya alkol yasağıyla güçlendi. Al Capone, bunun müşahhas bir emsalidir.
Bir de işin göç boyutu var. Göçler, sosyolojik dinamikleri denetim altında tutmayı her daim zorlaştırır. Farklı etnik, mezhebi, kültürel yapılar çoğu zaman bir gerilime de dönüşen dinamiklerle bir arada bulunabilirler. Dolayısıyla suçun ve uyuşturucunun artmasının sosyolojik sebeplerinden biri de yoğun göçler.
İmdi… Yazıyı artık toparlayabiliriz:
Suç türlerinin çeşitlenmesinde, suç sayılarının artmasında ekonomik sebepler hep göz önünde tutulur, tutulmalıdır. Enflasyon da suçu artırır, ona şüphe yok. Yoksullukla suç arasında akrabalık olduğunu görecek kadar çok şey yaşadım. Bunu daha önceki yazılarımda da işledim. Evet, yoksulluk kötülüklere davetiye çıkarır. Ama tüm sebepleri ekonomik yaklaşımla açıklayamayız.
Zaten meseleye sadece ekonomik yaklaşırsak o zaman inanç, ahlak, feraset gibi ulvi kavramların sosyolojik önemini/değerini görmezden gelmiş oluruz. Öte yandan eğer sadece milletimizin inancına, ahlakına, ferasetine güvenip hiçbir tedbir almazsak da bu potansiyel büyük milli güvenlik sorununu aşamayız.