Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FERHAT ÜNLÜ

Beyoğlu, küçük İstanbul; İstanbul, küçük Türkiye

Bundan çok değil, yalnızca bir ay önce görsel medyada para sayma makineleri, efendime söyleyeyim, yazar kasalar falan haber görüntülerinde sık kullanıldığında tedirginliğe sebep olurdu. Ekonomik kriz koşullarından ötürü…

Bugün; yani 6 Şubat depreminin üzerinden takriben bir ay geçtikten sonra; benzer, hatta daha yaşamsal bir tedirginliğe sebep olan görsel malzeme ise sismograf, bir diğer deyişle 'depremyazar' cihazının görüntüsü.

Afet bölgesinde meydana gelmeye devam eden 5 büyüklüğün üzerindeki depremler bile artık rutinleşti. Artçılar şöyle dursun; afet bölgesinin periferisindeki orta ve küçük büyüklükteki fay hatlarının da hareketlenmesiyle meydana gelen sıfır kilometre depremler de oluyor.

Üzerinde yaşadığımız dünyanın, doğanın; eğer onun hilafına yerleşip yayılırsak bize afetlerde pek de merhametli davranmadığını maalesef acı tecrübelerle müşahede ettik. Bundan sonra, sistematik biçimde ilk konuşmamız ve aynı zamanda yapmamız gereken şey; kentsel dönüşüm.

Kentsel dönüşüm ise sanıldığı kadar kolay değil. Bir gazeteci olarak bile meselenin içine kısmen girdiğimde sorunun ürkütücü diyebileceğim ölçüde çok sayıda parametreye bağlı, çok aktörlü bir mesele olduğunu ve tam anlamıyla uzlaşmaya imkân tanımadığını gördüm. Evet; zor ama imkânsız değil, mümkün. Hatta post-deprem sürecinde fırsat bu fırsat deyip kentsel dönüşüme başlamalı ve bir an evvel tamamlamalıyız. Bunun için en uygun zaman dilimindeyiz çünkü.

Sizler için İstanbul'u, küçük Türkiye, Beyoğlu'nu da küçük İstanbul farz ederek kapsamlı biçimde kentsel dönüşümü araştırdım. Afet bölgelerindeki kentsel dönüşüm meselelerini de mercek altına aldım.

DÖNÜŞÜM KARARI ALDIĞI GÜN DEPREMLE YIKILAN BİNA

Afet bölgelerinden İskenderun'daki Eda Apartmanı'nın, depremin gelişinden bir gün önce kentsel dönüşüme evet kararı aldığı halde yıkılmış olması bile başlı başına trajik, ders alınması gereken bir örnek.

Afet bölgelerindeki SABAH ekipleri ve Ankara'daki çalışma arkadaşlarımız, Eda Apartmanı emsalini iyice hafızamıza kazımamıza vesile olacak diğer kentsel dönüşüm öykülerinin haberlerini de yaptılar. Ankara istihbarat şefimiz Halit Turan'ın yaptığı '5 mahalleyi mezara çeviren karar' haberi önemliydi mesela.

Devletin; İskenderun'da 5 mahallenin dönüşümü için iki kez karar aldığını, ancak bunun; hem seçim çalışmalarında kentsel dönüşüme hayır kampanyası düzenleyen CHP teşkilatları, hem de kurulan derneklerin itirazları üzerine Danıştay kararıyla iptal edildiğini bu haber sayesinde öğrendik. 1000'den fazla vatandaşımıza mezar olan depremde enkaza dönen 185 binayı alakadar eden bir karardı bu. Hatta Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın mahkemeye itirazında "Afet ânında can ve mal kaybı olur" uyarısı yaptığını da gördük.

Bunları; kentsel dönüşümün siyasilerin sık kullandığı deyimle siyaset üstü bir mesele olduğunun, özellikle biz vatandaşlar açısından öyle olması gerektiğinin altını çizmek için yazıyorum. Bu konuda ideolojik değil, pragmatik bir tutum takınmalıyız.

120 kişinin hayatını kaybettiği Eda Apartmanı ile ilgili trajik nüansı da bölgedeki muhabirimiz Muharrem Doğantez'in, 'Kıl payı ölüm' manşetiyle verdiğimiz haberi sayesinde öğrendik. 42 yıllık binanın yıkılıp yeniden yapılması için nihayet karar alınmıştı, ancak deprem bu kararın üzerinden 24 saat geçmeden, 10 ilimizi ve en az 50 ilçemizi vurduğu gibi İskenderun'u da vurunca acı tablo ortaya çıktı.

İSTANBUL'DA DEĞİŞMESİ GEREKEN BİNA STOKU ORANI

Şimdi gelelim İstanbul'a… Güneyinden, Marmara Denizi boyunca uzun bir fay hattı geçen İstanbul'un bina stokunun yüzde 70'inin depreme yeterince dayanıklı binalardan oluşmadığı söyleniyor. Eğer doğruysa yüzde 70, büyük oran. En azından şunu biliyoruz: Güneydeki fay hattına çok da uzak mesafede olmayan Büyükçekmece, Avcılar, Esenyurt, Küçükçekmece, Bakırköy, Ataköy'den sahil boyunca; karşıda Kartal, Maltepe ve Kadıköy ilçelerinde dönüştürülmesi gereken binlerce bina var. Sahilden uzaktaki eski kadim ilçeler Fatih ve Beyoğlu'nu da buna ekleyin. Diğer ilçeleri saymıyorum bile.

Dolayısıyla devasa bir iş var devlet-millet olarak yapmamız gereken. Ve maalesef önüne pek çok engelin de çıktığı bir işten bahsediyoruz. Mukayese etmek istemiyorum ama yeri geldiğinde teşbihle anlatımda yarar vardır: Kentsel dönüşüm; Türkiye için en az terörle mücadele kadar önemli bir milli güvenlik meselesidir. Ve yer yer daha karmaşıktır.

OKMEYDANI'NDA DİKEY-YATAY MİMARİ MESELESİ

Evet, karmaşık ve zor bir iş. Beyoğlu emsali bunu bize ziyadesiyle anlatıyor. Başlı başına Fetihtepe örneği bile bize kentsel dönüşümün önündeki zorlukları gösteriyor. Konuya yakından bakalım:

2020 senesinde, pandeminin etkilerinin şiddetlendiği dönemde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız'a Fetihtepe'den başlayarak Okmeydanı'nın mahallelerinde yürütülecek kentsel dönüşüm planının bir an evvel hayata geçirilmesi talimatını verdi.

Beyoğlu Belediye Başkanı, Fetihtepe için ilk etapta 937 daire sahibi ile konuştu. Bir kısmı kentsel dönüşüme baştan razıydı; ama bir kısmı değildi. Yıldız, Ankara'ya gitti ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile projeler bazında pazarlık yaptı. Bakanlık, son olarak en fazla "850 daire teslim edebiliriz" deyince masadan kalktı.

Bu daire sayısındaki eksiklik ise dikey mimari-yatay mimari meselesinden kaynaklanıyordu. Toplamda 937 daire elde edebilmek için, binalar dokuz katlı olmak zorundaydı, zira çevrede yatay inşaya geçilecek genişlikte bir arazi yoktu. Ve her daire sahibi haklı olarak kendi metrekaresi ölçüsünde ve aynı konumda daire istiyordu.

Devlet, Erdoğan'ın İstanbul'la ilgili yatay mimari açıklamalarına yansıdığı üzere en fazla altı katlı binalardan yana olmasına rağmen, 937 hak sahibinin hakkının verilmesi için projenin dokuz kat binalar olarak devam ettirilmesi talimatı verildi.

Tabii bütün bu süreçler, İstanbul Büyükşehir Belediye meclisinde AK Partili ve CHP'li üyeler arasında yoğun tartışma, yerine göre müzakerelerle ilerleyebiliyordu. Yine teşbih yapacağım, bir zamanların Çözüm Süreci gibi zor, kapsamlı, nüanslı bir süreçten söz ediyorum. Beyoğlu Belediye Başkanı, bundan sekiz ay önce İBB Meclisi'nde kentsel dönüşümle ilgili bir konuşma yapmış, onu da dinledim.

Özetle herkes deprem gerçeğinin farkında, kentsel dönüşümün zaruri olduğunun da farkında, ancak bu zor işin üstesinden gelinmesi için pek kimse elini taşın altına koymuyor. Koyanlar da yerine göre muhalefetin göz yummasıyla Türkiye Komünist Partisi gibi marjinal siyasi yapıların, hatta DHKP-C gibi terör örgütlerinin sabote edebildiği bir engelleme süreciyle karşılaşıyor.

Kentsel dönüşüme marjinal muhalefeti ispatlamak için öyle derin bilgi, belgeye de ihtiyaç yok. BirGün Gazetesi'nin 9 Haziran 2022 tarihli nüshasında yer alan haberin başlığını alıntılamak bile yeter:

"Fetihtepe'deki kentsel dönüşüm zorbalığında 3. Gün."

Buyur burdan yak. Zorbalık dedikleri; devletin ve yerel yönetimin oradaki bütün hak sahiplerini, kimin kaç dairesi var ayrıntısına kadar bildiği ve gereğini yapacağı rıza eksenli bir dönüşüm. Devlet, 18 ay kira yardımı ve taşınma yardımı yaparak Emlak Konut'a inşa ettirecek bu binaları.

Velhasılı… En sonunda herkes her konuda anlaşıyor ama sonra bu kez de yukarıdaki paftada oturanlar "Ben yerimi muhafaza ederim", aşağıdaki paftada oturanlarsa, "Ben şuradan yer isterim" minvalinde konuşmaya başlıyor. Gene kilit... İstanbul trafiği gibi mübarek…

Sırf Okmeydanı'nın bu bölgesindeki değişimin neredeyse 20 yıllık hikâyesi var, son 11 yılda da somut adımlar atılmış, hesap edin. Bunlar yaşandı, bundan sonra da yaşanacak, alışkın olmalı, bu konuda bağışıklığımızı güçlendirip kentsel dönüşüm işini hakkıyla tamamlamalıyız. Allah korusun; İstanbul'da bir büyük afette yaşayacağımız kayıplar vicdanlarımızı paramparça eder. Canlarımızı kaybettikten sonra 6 Şubat'ta olduğu gibi dövünür dururuz.

ENGELLERLE MİLİM MİLİM İLERLİYOR

İmdi… Konunun mikro boyutuna biraz daha yakından bakalım ki, makro resmi çekebilelim. Malum, bilgi ayrıntıda gizlidir. Okmeydanı kentsel dönüşüm projesi denilen proje, toplamda altı mahalleyi kapsıyor. Fetihtepe, Kaptanpaşa, Keçecipiri, Kulaksız, Piripaşa ve Piyalepaşa Mahalleleri… Toplam 123,25 hektarlık bölge… Kentsel dönüşümün hali hazırda kanunu da var: 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun.

İstanbul'un bu bölgesinde dönüştürülmesi gereken bina sayısı 5 bin 552, bağımsız bölüm, yani daire sayısı ise 24 bin 278. Bu binaların hemen hemen tamamı ruhsatsız. Ve yapılar da 1999 öncesinde kalitesi düşük malzeme kullanılarak yapılmış.

Bu altı mahalle yukarıda sözünü ettiğim kanun kapsamında 13 Haziran 2016 tarihli ve 2016/8949 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına ile 'riskli alan' ilan edildi. Ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nca, darbenin akşam saatlerinde başlayacağı tarih olan 15 Temmuz 2016 tarih ve 8753 sayılı olur ile bu alanda çalışma yetkisini Beyoğlu Belediyesi'ne verdi. Beyoğlu Belediyesi de bu yetki çerçevesinde riskli alan içerisinde yapılacak işlemlere ilişkin KİPTAŞ ile 15 Kasım 2016 tarihinde ortak hizmet protokolü imzaladı.

Yapı adalarındaki uzlaşma oranları düşük kalmasına rağmen 3 bin 562 ada 2 parsel ve 3563 ada 3 parselin kısmi alanlarından oluşan ve 'Van Blokları' olarak anılan yerdeki 8 blok ve 80 bağımsız bölüm için hak sahipleri ile yapılan görüşmelerde uzlaşma sağlandı. Bu kapsamda mevcut yapılar yıkılarak inşaat çalışmaları başladı ve tamamlanan 4 blok 130 konuttan oluşan projede, hak sahiplerine yeni konutların anahtar teslimi 16 Kasım 2020 tarihinde yapıldı.

Sonra toplamda 186 binada, 778 konut ve 161 iş yeri olmak üzere 939 bağımsız bölümün tamamı tahliye edilerek yıkım işlemleri tamamlandı. Ve 5 Kasım 2022'de temel atılarak inşaat aşamasına geçildi. Başladığı tarihten itibaren 18 ay içinde de sahiplerine teslim edilmesi planlanıyor.

Ama sırf Okmeydanı'nda bile işler bitmiş değil, daha gidilecek çok yol var. Çünkü bu iş, gerek vatandaşın çoğu zaman yersiz olan hak kaybı kaygıları, gerekse de muhalefetin yapıcı olmayan tavrı nedeniyle milim milim ilerleyen bir iş.

İDEOLOJİLERDEKİ 'FAYDA' DÜŞMANLIĞI

Hâlbuki mesele rant değil, dönüşüm meselesi. Buradan en ufak bir 'rant' üretmeye kimse cesaret de edemez, hak sahiplerinden başlayarak millet de buna müsaade etmez. Bu kez ekonomiye katkı olsun, ülke kazansın diye değil, insanımız ölmesin diye bina yapacağız. Kimsenin buna itiraz etmeye hakkı yok. Hele marjinal yapıların, örgütlerin hiç yok. Hayatı boyunca taş üstüne taş koymamış, yapılan ve yapılacak her şeyi küçümsemeyi şiar edinmiş bir örgütlü müşkülpesentlikten bahsediyoruz. Müşkülpesentlik de hafif kalır, 'İstemezükçülük' diyelim. Bir de "Buralar Katar'a verilecek" diye yayılan şayialar, alıcısı kolaylıkla bulunabilen kent efsaneleri, komplolar da işin içine girince bunlar kendilerine alan bulabiliyorlar. Bu bahsedilen Fetihtepe'de -iyi bildiğim bir yer- öyle binalar var ki, Allah korusun bir afet ânında değil ambulans, sedye bile sokamazsınız.

Beyoğlu Belediye Başkanı Yıldız, İBB Meclisi'ndeki konuşmasının sonlarına doğru "Beyoğlu'nda binlerce çocukla buluştum, buluşuyorum. Kimi mühendis, kimi pilot olmak istiyor. Bu çocuklar Allah korusun enkaz altında kalırsa bu vebalin altından kalkamayız" da diyor.

Deprem bölgesinde kaybettiğimiz çocuklarımızı düşünelim, bin bir güçlükle bedenlerinin minik olmasının sağladığı avantajla hayatta kalan yüzlerce çocuk, bebek çıktı enkazlardan. Sembol olan Mucize bebek mesela. Daha ailesinden biri bile bulunamadı bu yavrucağın.

Bu tablolarla bir daha karşılaşmamak adına, 6 Şubat afetinden, bu büyük musibetten ders çıkarıp kentsel dönüşümü gerçekleştirmemiz gerekiyor. Önümüzdeki yılların başat gündem maddesi bu, öyle de olmalı.

Afet bölgelerindeki yeniden imar sürecinin yanı sıra depremin henüz olmadığı kentlerdeki riskli binaları oturulabilir hale getirmek elzem. O binalarda yaşayanların kendileri; yerel yönetimlere, devlete, "Gel bizi dönüştür" demeli.

İşler tebligatla falan yürümeye başladı mı hukuki bağlama oturuyor ve bu noktada devlet, soğuk yüzünü göstermeye başlıyor.

Yıldız, "Kentsel dönüşümü yapıyoruz. Bugün deprem olsa, can kaybı olsa vebali kimindir? Kentsel dönüşüm siyasete malzeme edilecek bir konu değil. 10 sene önce bu davalar açılmamış olsaydı. Bu binalar yenilenmiş olurdu. Herkes kendi vicdanına sorsun" dedi.

Yazı 12 bin vuruşa ulaştı. Artık toparlayalım: Beyoğlu, bir küçük İstanbul olarak, İstanbul da bir küçük Türkiye olarak kentsel dönüşüm sürecinde yaşayacağımız zorlukların bize bir fragmanını veriyor. Ve fragmanını beğensek de beğenmesek de bu filmin tamamını izlemek, hatta yaşamak zorunda kalacağız.

Seçim satı mailini de girilmişken kendimize vatandaş olarak soracağımız tek soru şu: Önünde sonunda izleyip yaşayacağımız bu filmi kimin çekmesini istiyoruz. Bu; vatandaş için siyasetten de, ideolojilerden de bağımsız pragmatik bir mesele. Genele teşmil etmiyorum ama solcuların kahir ekseriyeti, Yunanca kökenli 'pragma' kelimesinden hazzetmezler. Hâlbuki yararlı iş, eylem yapabilmenin tek yolu hayata pragmatik bakabilmektir. Kentsel dönüşüm muamması; bize bunu gösteriyor. Israrla, biz görene kadar da göstermeye devam edecek.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA