İletişimin mazisi pre-historik çağlara, medyanın mazisi ise İlkçağ'a dayanır. Antik Yunanlıların, Milattan Önce 490 yılında Perslere karşı makûs talihlerini yenip Maraton Muharebesi'ni kazandıkları haberini, kırk iki kilometrelik bir koşudan sonra Atina'ya ulaştıran kişi bir yaya haberciydi. Halk deyişiyle 'ayaklı gazete'ydi yani.
Ancak daha sonra birden fazla ulağın kullanılması, haberlerin aktarılması sırasında anlamın değişmesi, manipüle edilmesi ve bir söylentiye dönüşmesi gibi sakıncalar ortaya çıkardı. Bu sakıncaları ortadan kaldırmak için haberlerin ezberletilmesi yolu seçildi. Mesela İnkalar, ulakları bir konakta buluşturur ve konağa koşana dek haberleri ezberleme zorunluluğu getirirdi.
Yazılı medya tarihine gelince… Yazılı medyanın mazisi de yazının, Milattan Önce 3500'lerde ani bir sıçramayla tarih sahnesine çıkan Sümerler tarafından icadına dek uzanıyor. Paris'teki Louvre Müzesi'nde saklı bazı Mısır papirüsleri, Firavun III. Thutmose'in (Milattan Önce 1481-1425) bakanlarından birinin bir gazetede çıkan yazıyı tekzip ettiğini gösteriyor. Fransız yazar Voltaire'e göre Çinliler 4 bin yıl önce bir çeşit gazeteye sahiplerdi. (Kaynak: Milli Eğitim Bakanlığı'nın MEGEP Mesleki Eğitim ve Öğretim Sistemini Güçlendirme Projesi kapsamında hazırladığı Basının Doğuşu ve Gelişimi başlıklı çalışma.)
Basının tekamülünde üçüncü aşama matbaanın icadı ile başlıyor. 1450'de
Johannes Gutenberg'in, ortağı Fust ile birlikte Almanya'nın Mainz şehrinde metal harflerle basım tekniğini bulması ve 1455'de basılan İncil'in 'best seller' olması modern yazılı basının ortaya çıkışına vesile oldu.
İlk düzenli gazete 1605 yılında Hollanda'da ortaya çıktı. (Wettlycke Tıjdinghe.) Ondan dört yıl sonra Strasbourg'da haftalık olarak Almanca yayınlanmaya başlanan Avisa Relation oder Zeitung, bugünkü anlayışa uygun ilk gazete kabul ediliyor.
SOSYAL MEDYA EVRİMİ
Günümüze doğru geldiğimizde sinema (1895) ve televizyonun (1928) ortaya çıkışı medyanın tekamülünde dördüncü aşamaya tekabül ediyor. Beşinci aşama için ise, internetin keşfi (1973-90) ve sosyal medyanın 2000'lerin başından itibaren hayatımıza girişi milat kabul edilebilir. Bizi en çok ilgilendiren de bu aşama. Zira 'Sosyal medya versus konvansiyonel medya' konulu bu haftaki Üç Boyutlu Portre'nin püf noktasını bu aşama oluşturuyor.
Bugün sosyal medya, haber fonksiyonunda Twitter, fotoğraf haberciliği fonksiyonunda Instagram, eğlence fonksiyonunda Facebook ve TV yayıncılığı fonksiyonunda Youtube üzerinden konvansiyonel medya ile yarışır, yer yer onu geçer hale geldi. (Twitter'ın, haberin yanı sıra dezenformasyonun da kaynağı olması ve Instagram'ın, çoğunlukla haber fotoğraflamak için değil, Narsisizm'i tetikleyecek şekilde 'kendini fotoğraflamak/fotoğraflatmak' için kullanılması büyük resmi değiştirmiyor.)
Spesifik olarak Youtube'a odaklanalım. Çünkü Youtube, 5 Mayıs'ta bu köşede yabancı dört medya kuruluşunun malum maksatlarla Türkiye'ye girişini anlattığımız 'Mahşerin Dört Atlısı' başlıklı yazıda belirtildiği gibi konvansiyonel medyayı dönüştürür hale geldi. Youtube, bugün 'teenage Youtuber' Enes Batur örneğindeki gibi sinemayı da etkiler hale geldi. Eren Medya'nın yapımcısı olduğu ve yenisi de bu hafta vizyona giren Enes Batur Hayal Mi Gerçek mi? 1.5 milyon gişe yaptı. Kafalar Karışık 900 bin gişeye ulaştı. Yılda yaklaşık 200 filmin vizyona girdiği Türkiye'de Müslüm gibi gişe rekoru kıranlar hariç maksimum on filmin bu rakamlara eriştiği göz önüne alındığında Youtube'un sinemayı da nasıl şekillendirmeye başladığı görülebilir.
AİLE VE OKUL GERİDE KALMAMALI
Türkiye'de Youtube fenomenlerinin ortaya çıkışının miladı, 5 Mayıs 2008'de Atatürk'ün anısına hakaret niteliği taşıyan videolar barındırdığı gerekçesiyle kapatılan Youtube'a erişimin önündeki yasal engelin -Ankara'nın talepleri yerine getirildikten sonra- 29 Ekim 2010'da kalkması. Bu olaydan sonra Youtube kullanımı yaygınlaşmaya başladı. Şu anda Türkiye'de 35 bin ila 50 bin arasında Youtube kanalı bulunuyor. Bu kanalları 24 yaş altı gençler takip ediyor. Youtube kullanma yaşı 8'e kadar iniyor. Bir başka deyişle Youtube, Y kuşağı da değil, Z kuşağı ve hatta daha alt kuşağın ana medya kaynağı.
Dünyada ilk 10 YouTuber sıralamasına bakıldığında bu kuşağın kimleri izlediğini, kimlerden ilham aldığını ve ne tür bir kültüre dâhil olduğunu daha net biçimde görmek mümkün. Sosyal medya, özellikle Youtube üzerinden Z ve alt kuşağı şekillendirirken konvansiyonel kültür üreticileri (medya, sinema, edebiyat) bu sürecin gerisinde kalıyor. Siyasetin yeni nesillere yeterince nüfuz edememesi ise başlı başına bir yazı, hatta tez konusu.
Aile, okul ve giderek devlet dışı (f)aktörlerin yeni nesillerin eğitiminde başat rol üstlenmeye başladığı bir dönemde bu üç temel toplum taşıyıcısını sosyal medya alanına hakkıyla dâhil etmek şart. Bir başka deyişle aile, okul ve devletin medyadaki kolu konvansiyonel medyanın sosyal medyanın gerisinde kalmak şöyle dursun onun önüne geçmesi gerekiyor. Yazıda değindiğimiz bütün tarihsel medya evrim süreçlerini kendi lehine çevirmiş olan aile, okul ve devletin altıncı tekamülden yenilgiyle çıkmaması için bu elzem.