Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FERHAT ÜNLÜ

Sandığın siyasi kodları

Sandığın evrensel kültürel kodlar ve bizim ulusal kültürümüz açısından belli başlı önemli simgesel anlamları vardır.
Sandık imgesi; seçim, define, çeyiz ve mermi sandığını çağrıştırır. İlki devletin, ikincisi hazinenin (beytülmal), üçüncüsü ailenin, dördüncüsü ölümün simgesidir. Bunlar arasındaki uyum halinde düzen sağlanır, uyumsuzluk ise kaosa yol açar. Kaosa yol açabilecek ihtilaf ise ancak ilkinin hakemliğiyle çözülür.
YSK, hafta başında 31 Mart yerel seçimlerinin İstanbul'da yenilenmesine karar verdi. Karar hukuki ve siyasi açıdan bütün yönleriyle konuşuluyor, tartışılıyor. Cumhur İttifakı'nın Büyükçekmece (AK Parti) ve Maltepe'deki (MHP) itirazları ile alınan bu kararın ardından 7 Haziran-1 Kasım 2015 parantezinden sonra 31 Mart-23 Haziran 2019 parantezi de siyasi tarihimize geçmiş olacak.
Burada temel siyasi soru; 31 Mart-23 Haziran arasındaki enerjinin, 7 Haziran- 1 Kasım'dakine benzeyip benzemediği ya da ne kadar benzediğidir. 2015'te siyasi realiteye aykırı koalisyon çabaları, hendek kalkışmaları gibi faktörler AK Parti'nin oylarını artırmasını sağlayan lehte faktörlerdi. 31 Mart-23 Haziran'da oyları artıracak faktörlerin tespiti ve kampanya stratejisinin buna göre belirlenmesi önemli. 23 Haziran'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı zayıflatacak bir sonucun Türkiye'nin binbir güçlükle girdiği bağımsızlaşma sürecine sekte vuracağı açık.
Devlet-PDY savaşının başladığı Şubat 2012'de gündemi belirleyenin, savaşı kazanacağını yazmıştım. Devlet gündem belirleme gücünü yavaş yavaş FETÖ'nün elinden aldığı için kazandı. İstanbul'daki Cumhur-Millet ittifakı siyasi rekabetinde de gündemi belirleyen kazanır. Cumhur İttifakı; seçmene yeni/ güçlü söylemlerle gitmelidir.
Türkiye karşıtı ülkeler ve odaklar 23 Haziran'ı bir varlık yokluk seçimi, hatta 'Erdoğan'ın meşruiyet referandumu' gibi göstermek istiyorlar. Bu Türkiye'ye kurulmuş tuzaklardan biri. Ankara'da yaptığım görüşmelerden edindiğim izlenime göre devlet de, AK Parti de bu tuzağı görüyor.
Erdoğan bu ülkenin seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı ve 31 Mart da dâhil olmak üzere girdiği her seçimden galibiyetle çıkan bir lider. İstanbul'un kazanılması veya kaybedilmesi elbette önemli. Ama bu bir 'siyasal meşruiyet referandumu' değil. Mart 2014 yerel seçimleri bir beka seçimiydi mesela. 7 Haziran-1 Kasım 2015 seçimleri de Cumhurbaşkanlığı sisteminin ön referandumu idi. Bu yüzden ikisi de Türkiye içi dinamiklerle demokrasi referandumuna dönüşmüştü. 31 Mart-23 Haziran'ı referandum havasına sokmak isteyense Batı.
CHP ve Millet İttifakı'nın adayı Ekrem İmamoğlu, bir önceki yazımda ayrıntılı biçimde işlediğim +90 kanalının büyük ortağı Deutsche Welle Türkçe'ye yaptığı açıklamada "Tutuklanmaktan korkmuyor musunuz?" şeklindeki oryantalist/absürt soruya (İkinci sıfat, bizzat soruyu soran gazeteciye ait. Kendi sorusuna absürt diyor) "Bu soru ülkemize hakarettir. Yanıtlamam bile abesle iştigal olur" demek yerine "Evden helalleşerek çıkıyorum" gibi hamasi ve dahi Türkiye'yi yurtdışına 'jurnaller' tarzda cümlelerle yanıt verdi.
23 Haziran'a uzanan süreçte seçmenin, adayların bu tür her cümlesini etraflıca tartarak sandığa gideceğini ve kuyumcu terazisi hassasiyetinde en doğru kararı vereceğini düşünmemiz için pek çok haklı gerekçemiz var. Türkiye, mazisinde her kaosu, sandığın hakemliğinde aşmayı başarmış bir ülke.
Ülke yorgun, stresli diyorlar. Evet, bunda haklılık payı var. Ama sadece biz değil, bölgemiz yorgun ve stresli, dünya da öyle... Ayrıca yorgunluk ve stres şu süreçte en son şikayet etmemiz gereken şeyler. Bu millet tarihi boyunca 'doğru' kararları yoğun stres altında verdi, 'güzel' şeyleri çok yorularak tamamladı. Yani evet, her şey 'güzel' olacak!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA