Amerikan Federal Soruşturma Bürosu'nun, yaygın namıyla FBI'ın, yarısı John Edgar Hoover'ın patronluğu ile geçen 95 yıllık mazisinde Anglosaksonlar'ın 'homeland' dediği anavatan dışında iş gördüğü nadirattandır.
İlk yarısı 'Edgar'ın Laneti'yle geçen (2006'da o dönemde grubumuza ait Merkez Kitap'tan çıkan bu isimli bir kitap vardı. Hakikaten iyi bir biyografiydi) FBI tarihinde Amerikan devleti adına 'kötü polis'i oynadığı da çok sık rastlanan bir şey değildir.
Teşkilatın bu rolü, bilhassa 15 Temmuz 2016'daki hain darbe girişimine kadar Fetullahçı Terör Örgütü'ne karşı oynadığını söyleyebiliriz. Ki CIA'in ABD devleti için iyi polis, FBI'ın ise kötü polis rolü oynadığını, 17-25 Aralık yargı darbesi girişiminden sonra çeşitli yayınlarda dile getirmiş, bu köşede de o fikri içeren bir yazı yazmıştım.
Ne var ki FBI, 15 Temmuz'dan sonra ABD devletinin genel stratejisine, yani FETÖ'yü koruma stratejisine beklenmedik değil ama hızlı biçimde uyum sağladığı için son iki buçuk yıldır 'charter (sözleşmeli) okul basan FBI haberleri'ne pek denk gelmiyorduk.
Bu durum, Türkiye'de espiyonaj suçlamasıyla yargılanıp mahkûm edildikten sonra yattığı süre göz önüne alınarak ülkesine gönderilen rahip Andrew Craig Brunson'ın iadesinden sonra göreceli olarak değişmeye başladı. Yani FBI, Fetullahçı Terör Örgütü'nü yeniden sıkıştırmaya başladı.
Boşuna değil, iki gündür Ankara'da temaslar yürüten ABD heyetinde Washington Savcısı, New York Doğu Bölge Savcısı, ABD Adalet Bakanlığı yetkilisi ve bilişim uzmanının yanı sıra FBI temsilcisinin de olması.
NEDEN CIA DEĞİL DE FBI?
Normal koşullarda FETÖ'den 'sorumlu' olan kurum CIA. Hatta olayın dış istihbarat boyutu olduğu için Türkiye ve dolayısıyla Milli İstihbarat Teşkilatı ile muhatap olması gereken kurum da CIA.
Ne var ki "FETÖ'yü -olur ya güçlü bir siyasi kararla iade etmeye niyetlenirsek- bunu neredeyse yarım asırlık, hadi 1999'da Gülen'in ABD'ye gelişini milat alalım çeyrek asırlık hamisi CIA değil, FBI eliyle yapalım" diyor ABD devlet aklı. Bu ziyaretin anlamı bu. Görüşme talebinin ABD tarafından gelmesi de bu yorumu güçlendiriyor.
ABD'li heyet; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nda Perşembe günü gerçekleştirdiği temaslar sırasında örgütün sivil imamlarından Kemal Batmaz'ın yanı sıra, darbe girişiminden sonra itirafçı olan 'Şapka' kod adlı gizli tanık eski albay Hakan Bıyık ve 'Kuzgun' kod adlı eski tuğamiral Halil İbrahim Yıldız'ı dinledi. ABD tarafı, Türkiye'nin gönderdiği dosyalar üzerinden dinlemek için seçtikleri üç kişinin ismini Türkiye'ye bildirdi. ABD'liler bilgisine başvurulacağı kişileri kendi seçti.
Heyetteki ABD Adalet Bakanlığı'na mensup üyeler Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ile, FBI ise Emniyet Genel Müdürlüğü yetkilileriyle görüştü. Böylelikle herkes kendi muhatabıyla konuyu masaya yatırma imkânı bulmuş oldu.
Bütün bunlar olumsuz gelişmeler değil elbette. Ama ABD heyetinin bu son ziyaretine, tıpkı Donald Trump'ın Amerikan ordusunu Suriye sahasından çekme açıklamasında olduğu gibi 'ihtiyatlı bir iyimserlik'le yaklaşmak gerektiği kanısındayım. Olursa âlâ, ama sonuç alamasak da çok şaşırmamak lazım.
Çünkü ABD derin devleti ile FETÖ ilişkisi sandığımızdan daha derin ve köklü. Yalnızca bir 'siyasal hiyerarşi' ilişkisi değil bu. Yani "CIA, FETÖ'nün üst aklı" deyip işin içinden çıkamayız. (Bu arada Amerikan derin devletinin FETÖ ile ilişkisinin ayrıntıları için bu köşede 23 Ağustos 2015'te yayınlanan FBI'ın 'Paralel Evren'i ve 12 Kasım 2017 tarihli CIA-FETÖ ilişkisinin kodları başlıklı yazıları okuyabilirsiniz.)
FETÖ'NÜN İLHAM ALDIĞI FBI BAŞKANI
Bu yazıda daha derin ve yapısal bir benzerlikten söz edeceğim. Ama bunun için öncelikle John Edgar Hoover'ı anlatmam elzem. Hoover 1924-1972 yılları arasında tam 48 yıl FBI Başkanlığı yaptı. Özel yaşamın mahremiyetini hiçe sayarak toplattığı bilgilerle sayısız gizli dosya oluşturdu. Öldürülen ABD Başkanı John F. Kennedy ile Marilyn Monroe'nun ilişkisini ayrıntılı biçimde kaydettiği de söylenir.
Yani, Allah taksiratını affetsin, Edgar Hoover denilen zat-ı muhteremin kişisel tarihinde, istihbarat gücü ile özel hayatın delik deşik edilmesi ve sonrasında şantaj gibi habis maksatlarla kullanılması başta olmak üzere pek çok mesleki günah mevcut. Hatta bir adım ötesine geçersek aynı yöntemleri Türkiye'de taa 1990'lı yıllardan günümüze -misal Nuh Mete Yüksel olayında olduğu gibi- sistematik biçimde kullanmış FETÖ'nün de ilham kaynağı olduğu söylenebilir Hoover'ın.
Bu Hoover'ın yaşam öyküsünün usta yönetmen Clint Eastwood tarafından beyazperdeye uyarlandığını da hatırlatalım. Bu filmde Hoover'ı Leonardo DiCaprio oynamıştı. Edgar'ın Laneti adlı kitabı bu konuda çıta kabul ettiğimden midir ya da Eastwood'dan daha iyisini beklediğimden midir nedir film aman aman beni etkilememişti. Ama yine de izlenmesi gereken bir biyografidir.
Edgar Hoover tam sekiz ABD Başkanı eskitti: Calvin Coolidge, Herbert Hoover, Franklin D. Roosevelt, Harry Truman, Dwight Eisenhower, John F. Kennedy, Lyndon Johnson ve Richard Nixon. Bunlar da bir kısmı Kennedy örneğinde olduğu gibi suikastla ya da Nixon örneğinde olduğu gibi skandalların ifşasıyla gitti.
Geçmiş zaman (Kitabı 2006'da okumuştum), hikâyenin ayrıntılarını hatırlamıyorum ama Watergate skandalında Derin Gırtlak'ın bir FBI ajanı olduğunu hesaba katarsak Hoover'ın Nixon aleyhine de çalıştığını varsayabiliriz. Gerçi Nixon'ı istifaya zorlayan Watergate skandalının, FBI Başkanı olma hayali suya düşen teşkilatın iki numarası Mark Felt tarafından sızdırıldığı biliniyor.
1977'de Hoover'ın terk-i dünya eylemesinden sonra Mark Felt ile diğer başkan yardımcısı Clyde Tolson arasında bir rekabet vardı muhtemelen. Çünkü Hoover, 1930 yılında yardımcısı yaptığı Clyde Tolson ile 42 sene birlikte çalıştı. Yedikleri içtikleri ayrı gitmezdi, ikisi de hiç evlenmedi, bugün yan yana iki mezarda yatan Hoover ve Tolson'ın eşcinsel yakınlık içinde olduğu düşünülüyor.
Yani Hoover kendi özel hayatını gizlerken heteroseksüellerin ilişkilerini kaydedip onlara şantaj yapabiliyordu. Bu mantalitenin FETÖ'ye ilham verdiği kanaatindeyim. Örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in özel hayatıyla ilgili spekülasyonları 2011 yılında sağda solda dile getiren ve yazacağını söyleyen gazeteci Haydar Meriç'in domuz bağıyla cezalandırılarak öldürüldüğünü hatırladığımızda ne demek istediğim daha net anlaşılır.
Farkındayım, özel hayatı dâhil Hoover konusuna fazla daldık. Ama Çehov'un "Duvarda asılı tüfek patlamalıdır" ilkesi gereği bunun da bir sebebi var. Arz edelim:
FBI ve FETÖ, kuruluş kodları itibarıyla birbirine benzetebileceğimiz teşkilat ve örgüt açıkçası. Buna itiraz edene McCarty döneminde Hoover'ın yaptığı fişlemeleri örnek gösterebilirim mesela. Mantalite aynıdır. Elbette biri devlet teşkilatı, diğeri bir terör örgütüdür. Ne var ki FETÖ'nün bir istihbarat teşkilatı olarak kurgulandığı unutulmamalı.
Buraya FETÖ'yü iade etme niyetiyle geldiği söylenen FBI'ın kurucusu ve yarım asırlık liderinin FETÖ'yle yapısal benzerliği dikkat çekici. Ouroboros misali giriş cümlesine dönersek… FBI'ın, yarısı Hoover'ın patronluğunda geçen 95 yıllık mazisinde anavatan dışına çıktığı hakikaten enderdir. Evin dışına çıkmasının da iki sebebi olabilir. Ya evin içindeki kötü çocuğu dışarı teslim etmek ya da dışarıdaki yaralıya kol kanat gerip onu içeri almak… Bunlardan hangisinin gerçekleşeceğini zaman gösterecek.