Savaşmadan kazanma sanatının kurnaz erbaplarından ABD eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger'ın, Molla Mustafa Barzani'ye 1975'te gönderdiği mektupta yazdığı cümle, gizli servis operasyonlarının doğasını özetler:
"Gizli servis operasyonları bir hayır işi değildir."
Bu cümle, Barzani önderliğindeki Kürtlerin 1974'te ABD, İsrail ve İran'ın desteğiyle ayaklanma başlatınca, bölge devletleri arasında yapılan anlaşmayla yüzüstü bırakılmalarından sonra Barzani'nin "Kürtlere karşı siyasi ve ahlaki sorumluluğunuz var" serzenişine verilen bir yanıttı.
Diplomasi adlı kitabında, 20. yüzyılda, bilhassa Birinci ve İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki örnekleriyle anlattığı savaş ve barış güçleri arasındaki kuvvet dengesinde yaşanan deneyim ve çabaları ayrıntılı biçimde anlatan Kissinger'ın diplomasi ve istihbarat konseptine de uygun bir cevaptı bu.
Ne de olsa "Biz Amerika olarak neden güçlüyüz, biliyor musunuz? Çünkü içimizdeki vatan hainlerini çabuk öldürürüz. Dünyanın birçok memleketinde vatan hainlerini ise kahraman yapar, ülkelerinde önemli yerlere getiririz" diyen adamdır Kissinger.
ABD Başkanı Donald Trump'ın Amerikan askerlerini Suriye sahasından çekme kararından sonra terör örgütü PYD'nin düştüğü duruma bakılırsa tarih yine tekerrür ediyor.
ABD niçin Suriye'den çekiliyor ve bu kararın sonuçları ne olacak sorusunun yanıtına gelelim… Bir defa bu kararın ilk sonucu Savunma Bakanı Jim Mattis'in istifası oldu. Mattis, Başkan Trump ile yaşadığı görüş ayrılığı nedeniyle istifasını sundu. Mattis'in, Suriye'den ABD askerlerinin geri çekilmesi kararına itirazının tezahürüydü bu.
68 yaşındaki Mattis, Trump'a gönderdiği istifa mektubunda gerekçe olarak, Başkan ile arasındaki görüş ayrılıklarını gösterdi ve "Görüşleri sizinkine daha yakın bir savunma bakanıyla çalışma hakkınız var. Bu yüzden görevden ayrılma kararım kendim için doğru" diye yazdı.
Son yıllarda özellikle 2014'teki Kobani savaşından sonra Suriye sahasında Amerikan Merkezi Haber Alma Teşkilatı'nı da (CIA) devre dışı bırakarak bütün inisiyatifi ele geçiren Pentagon'da dört yıldır yaşanan ilk ciddi sarsıntı bu. Trump, siyasetten ne kadar anlıyor tartışılır ama ABD devlet aklı bünyesinde ciddi bir sarsıntıya sebep olduğu muhakkak. Bu istifayı, CENTCOM Komutanı
Joseph Votel'in de istifası takip ederse şaşırmamak lazım. Zira PKK/PYD'ye destek fikrinin mimarlarından Votel, bu karardan sonra ABD'li gazetecilere yaptığı açıklamada "Mideme yumruk yemiş gibi hissediyorum" dedi.
Asıl yumruk yemiş gibi hisseden ise PKK/PYD.
TÜRKİYE'NİN SAHADA AYAĞI, MASADA ELİ VAR
Trump'ın bu noktaya gelmesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yıllardır sürdürdüğü ısrarlı istihbarat diplomasisinin belirgin rolü olduğu aşikâr.
Bu diplomasinin 'Kissingervari oyunlara' benzeyen türden olmadığını, Ağustos 2016'da başlayan Fırat Kalkanı Harekâtı'ndan sonra sahaya inen ve Suriye'de önce söyleyen, sonra da söylediğini yapan bir ülkenin kararlılığının tezahürü olduğunu yeri gelmişken not düşelim.
Trump'ın, "DEAŞ'la mücadele sona erdi" yargısını gerekçe göstererek Suriye'den çekilme kararını Beyaz Saray-Pentagon-CIA arasındaki derin görüş ayrılıklarının bir sonucu olarak da görmek gerekiyor. Tersinden ifade edersek bu sonuca gelinmesinde üç devlet odağından ikisinin Beyaz Saray ve CIA'in, askerin Suriye sahasından çekilmesini uygun görmesi başat etken. Buna Trump'ın duygusal (maddi) sebeplerini de ekleyebilirsiniz, ikincil konudur.
Haa, genellikle -mesela Cemal Kaşıkçı cinayetinde olduğu gibi- Trump'ın tersine bir strateji izleyen CIA, Suriye sahasında Trump'la birlikte Pentagon'un karşısına dikilmişti. Çünkü Pentagon, 2014'ten bu yana CIA'i Suriye sahasından âdeta men etmişti. Kendini Amerikan devletinin beyni olarak gören istihbarat teşkilatı, kol ve bacakların sahada kesilmesine kıs kıs gülüyor olmalı.
Bu kararın sahadaki yansımaları ne olur sorusunun cevabı ile yazıyı toparlayalım:
PYD, kendini 'ihanete uğramış' gibi hissediyor. Bu tür durumlarda hep, Cervantes'in Don Quijote'undaki o meşhur İspanyol atasözü aklıma gelir: "İhanet hoşa gitse de hain sevilmez."
Kendisi doğası gereği hain olan ve insanına ihanet eden bir örgütün büyük devletin ihanetinden şekvacı olması beyhude. Beyhude, çünkü eğer ihanete meyyal bir doğanız varsa sizi kullanan, bunu bir süre görmezden gelir ama sonra gücünü kullanarak size ihanet eder. Çünkü başkasına ihanet ettiğiniz için hiçbir zaman size güvenilmemiştir.
Bu durumda ihanete uğradığını düşünen hain ihanet dozajını hemen yükseltir. Boşuna değil, PYD'nin hapisteki DEAŞ'lıların salınması seçeneğini -eğer bir seçenekse tabii- masaya yatırması! Söndürülmüş yangını, işlev kazanmak için yeniden alevlendirmeye çalışan kundakçı sözde itfaiye gibiler. Türkiye içinse fark eden bir şey yok. PKK da DEAŞ da Türkiye'nin namlusunun ucunda. Olmaya da devam edecekler.
Tarihin kritik evrelerinde liderlerin siyasi yetenekleri beka için temel faktöre dönüşür. Vladimir Putin, Rus devletinin projesiydi, milleti de projeyi benimsedi. Recep Tayyip Erdoğan ise milletinin projesidir. Devleti, onun liderliğini sonradan benimsemiştir. Tarihin akışına bakılırsa devlet aklının gelecekte hiç pişman olmayacağını, bilakis minnettar olacağını tahmin ediyorum. Zira 'Erdoğan diplomasisi'nin yol açtığı sonuçlar yalnızca bölgesel değil, küresel sonuçlardır. Ve tarihte de iz bırakacaktır.
Bir de ABD'nin çekilme sebeplerinden dolaylı, ama belki de en kritik olanına değinmeden geçemeyeceğim. Hele de Suriye gibi karmaşık bir sahada yaşanan hiçbir gelişme elbette tek faktörle açıklanamaz. Ama tarihte en çok diplomatik ve istihbari sonuca yol açmış olay olarak, Cemal Kaşıkçı cinayetinin Suriye sahasına da etkileri oldu. Allah rahmet eylesin, Kaşıkçı hunharca öldürüldü ama ölümünün -elbette Türkiye'nin 'smart diplomasisi'yla- bölgenin hayrına sonuçlara yol açtığı kesin.
Ezcümle Trump'ın Suriye'den çekilme açıklaması olumlu ve her halükârda
Türkiye'nin Suriye sahasındaki ağırlığının artmasıyla alakalıdır. Çünkü Türkiye bir istinat noktasıdır. Denge değiştiren bir istinat noktası…