İnsanlık tarihi -başta uyuşturucu olmak üzere- insanın kendi icat ettiği kötü alışkanlıklara bağımlılığın ve bu bağımlıklarla mücadelenin tarihi bir yönüyle de. Bu, paradoksal ve trajik bir mücadele.
Esrarın ilk kullanımı, bundan 4 bin yıl öncesine, Sümerler dönemine kadar dayanıyor. Diğer yaygın uyuşturucular olan kokain ve eroin ise insanlığın başına 19. yüzyılda bela olmuş maddeler.
Son uyuşturucu madde belası, özellikle de Türkiye için, Bonzai adı verilen sentetik. Bu lanet maddenin sadece 15 yıllık bir mazisi var. Ama apokaliptik bilim kurgu filmlerindeki zombi virüsü gibi hızla yayılıyor. Zaten içince -şayet öldürmezse- her şeyi zihinde yaşattığı, bedeni geçici felce sürüklediği için Bonzai tribindeki kişilere argoda zombi deniliyor.
Üç Boyutlu Portre'nin bu haftaki konusu, maalesef son yılların ve günlerin 'Trending Topic' (TT) uyuşturucu sorunsalı olan Bonzai. Bonzai ilk kez 2002'de Almanya ile İspanya'da görüldü. Sonra Rusya ve Avustralya'da… İlk defa polis tarafından yakalandığı yer ise İsveç. Sene 2007.
Bu tarihlerden sonra Avusturya, Estonya, Almanya, Finlandiya, Fransa, Polonya, Rusya, İsveç, İsviçre ve İngiltere gibi ülkelerde yasaklandı.
Türkiye'ye giriş tarihi tam olarak bilinmiyor. Tahminlere göre en erken giriş yılı 2010. İlk kez üzerinde 'Bonzai' yazılı paketlerde getirildiği için adı öyle kalmış. Hammaddesi Çin'de. Kilosu 30 bin dolar. Bir kilo hammaddeden bir ton Bonzai üretilebiliyor.
Bonzai, marijuananın, yani esrarın etken maddelerinden biri olan 'kannabinoid'in sentetik bir versiyonu. Emniyetten edindiğim bilgiye göre kannabinoid genelde yurtdışından internet siparişi yoluyla getiriliyor. Uyuşturucu tacirleri bu maddeyi Türkiye'ye sokabilmek için çeşitli türde posta veya gemi ile kargo yöntemlerini deniyor. Her ne kadar denetimler son dönemde sıkılaşsa da geçişler oluyor. En kötüsü Bonzai'nin fiyatının düşük olması. İki TL'ye kadar düştüğü için kolaylıkla ulaşılabiliyor. Zehir tacirleri, maddeyi daha ucuza mal etmek için içine fare zehri bile koyuyor. Bonzai'nin içindeki maddelerin sadece dörtte biri tespit edilebilmiş durumda. Bilinmeyen daha pek çok madde var.
İstanbul Emniyeti Narkotik Şube Müdürlüğü'nün elindeki verilere göre 2014 yılından bugüne kadar 654 kilo 357 gram sentetik kannabinoid ve 366 kilo 118 gram hammadde ele geçirildi. Yine verilere göre Türkiye'de uyuşturucu bağımlılığı oranı son 3 yılda yüzde 20, son 10 yılda ise yüzde 40'lık bir artış gösterdi. Bu artışta Bonzai'nin yaygınlaşmasının ciddi etkisi var.
KULLANICIYI ZOMBİLEŞTİRİYOR
700'den fazla çeşidi olan 'Bonzai', yani 'kannabinoid', bir tür uyuşturucu mutantı. Diğer bütün sentetiklerden farklı. Uyuşturucunun tekmili beterdir ama bu bin beteri. Kan basıncında hızlı artış ve nabız yükselmesine neden oluyor. Geçici körlük ve geçici felç yaratıyor. Halüsinasyon falan ise küçük etkiler. Ölüm riski çok yüksek, öldürmediği durumlarda hayatı kilitliyor. Öldüğünü düşünme gibi hisler de yaratabiliyor. Bağımlılardan biri, bedensel kilitlenme durumunu şu sözlerle anlatıyor: "Her şeyi bilincinizde yaşarsınız. Hiçbir yerinizi hareket ettiremezsiniz. Bırak hareket etmeyi elinizi cebinize götürüp telefonu çıkarıp 112'yi bile arayamazsınız yardım çağırmak için." Bonzai'nin, kullanıldığı ilk seferde dahi öldürme tehlikesi var. Kalp krizi geçirme riskinin yüksek olduğu belirtiliyor.
Bonzai içtikten sonra 'zombileşmiş' gençlerin görüntüleri zaman zaman basına yansıyor. Son olarak Taksim'de sokakta bayılmış halde yatan genç kadının ve Gezi Parkı'nda yine baygın halde yatan yabancı turistlerin görüntüleri hafızalara kazındı. Alnında dövme ile 'Enayi' yazan biri tarafından kendisine Bonzai içirildiğini söyleyen genç kadın Emniyet'te şikâyetçi olmayınca 'Enayi' serbest bırakıldı. Emniyet yetkililerinin görüşüne göre kamu vicdanını tatmin etmeyen bu tür kararlar uyuşturucu ile mücadelede hukuki altyapı yetersizliğimiz olduğunun delili.
TÜRKİYE'YE KARŞI KOMPLO!
Bütün parametreler gösteriyor ki, Bonzai artık bir milli güvenlik sorunu. Rastlantı değil Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın silahlı terör ile uyuşturucu terörünü bir tutması. Erdoğan, geçtiğimiz çarşamba günü Sivil Toplum Kuruluşu temsilcileriyle iftar programında uyuşturucuyla mücadele konusunda şunları söyledi:
"Bizim nazarımızda silahlı terör neyse, uyuşturucu terörü de odur. Devletin uyuşturucuyla mücadele hususunda yaptığı pek çok çalışma vardır, ancak son günlerde basın-yayın organlarına yansıyan, hatta kendimizin de yol kenarında bizzat şahit olduğu, yürek yakıcı manzaralar bu konularda halen eksiklerimizin olduğunu gösteriyor. Bu ülkenin gençlerini ne Kandil'e ne Pensilvanya'ya ne de uyuşturucu terörüne feda edemeyiz."
Ülkemizin geleceğinin korunması için uyuşturucuyu güvenlik tehdidinde ilk sıralara koymak ve mücadeleyi uzun vadeli, ısrarlı bir devlet politikasına dönüştürmek gerekiyor. Uyuşturucuyla mücadelede polisiye tedbirler kapsamında baronların kontrolündeki büyük alımlardan en mikro talep alanlarına, yani sokaklara kadar bir denetim mekanizması oluşturmak gerekiyor. Sokak sokak, hatta ev ev mücadele torbacı ile müptelanın ilişkisini kesmek açısından önemli.
Çünkü bir ülkenin geleceğini sabote etmek istiyorsanız gençliğini uyuşturucu ile zehirlemeniz yeter. Buradan bakıldığında son yıllarda Bonzai'nin yaygınlaşmasını Türkiye'ye yönelik bir komplo olarak yorumlayanlar pek de haksız sayılmaz. Gerçi işin içinde uyuşturucu varsa ekstradan bir komploya hiç gerek yok. Uyuşturucunun bizatihi kendisi insana karşı en büyük komplo zaten. İnsana ait en büyük değerlerden birini, iradeyi yok eden bir komplo…