Pinhan… 1- Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre 'gizli, saklı, gizlenmiş' anlamlarına gelen Farsça kökenli kelime.
2- Elif Şafak'ın, kendini aramak için tekkeden ayrılıp İstanbul'a giden bir dervişin hikâyesini anlattığı ilk romanının adı.
3- Şafak'ın şimdi yurtdışında olan eşi Eyüp Can Sağlık'ın da üyesi olduğu FETÖ'nün, Küçükyalı Mh. Turgut Özal Bulvarı No: 5/Maltepe adresinde açtığı kara para aklama üssü restoranının adı.
FETÖ'cüler, Pinhan ismini Şafak'ın romanından ilhamla mı seçtiler bilmem. Seçmemiş de olabilirler. Bu tür eksantrik kelimeleri zaten severler. (Bkz: Örgüt jargonunda hissettirmeden varlığını sürdürmek anlamında kullanılan telattuf kelimesi.) Eğer seçmedilerse anlamlı bir tesadüf diyelim.
Eyüp Can Sağlık hakkında geçtiğimiz yılın Ağustos ayında, darbe sonrasında bir gözaltı kararı verilmişti ama şu an hakkında yakalama kararı olup olmadığını bilmiyorum. Ama herhalde bir Gülenci olduğuna kendi avukatı dâhil kimse itiraz edemeyecektir.
Bu hafta Üç Boyutlu Portre'nin konusu Pinhan adlı restoran üzerinden FETÖ'nün illegal para ağını nasıl yönettiğini gözler önüne sermek… Bir gazetecilik ve dedektiflik sloganı olan 'parayı ve kadını takip et' prensibi gereğince… Ve elbette belgeleriyle… Bu konuda iki belgeden yararlanacağım. Birisi Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı Fehmi Tosun'un talimatıyla hazırlanan 2017/77 No'lu bir fezleke. Diğeri ise SABAH'ın Özel İstihbarat Şefi Nazif Karaman vasıtasıyla ulaştığım bir ihtarname. İlki, FETÖ'nün kara para ağını gözler önüne seriyor, ikincisi örgütün, kayyum atanan Kaynak Holding'in paralarını Hollanda Amsterdam'da yerleşik bir şirkete kaçırmaya çalıştığının belgesi niteliğinde.
Önce işin güncel boyutundan başlayalım ve FETÖ'cüler'in çok iyi bildikleri hukuku zorlayarak yurtdışına nasıl para kaçırmaya çalıştıklarını birkaç cümleyle gözler önüne serelim. Bu arada parayı kaçırmak istedikleri yer de Türkiye'ye âdeta diplomatik savaş açan Hollanda'da mukim bir şirket…
İhtarnameyi INL Partners BV adlı şirket adına çeken kişi avukat Enes Güngören. Muhatap ise Kaynak Holding'te kayyum olarak görev yapan kişiler. Diyor ki ihtarnamede, "Bakiye 610.441.18-TL kar payı ödemesinin bir hafta içinde müvekkilimin 'INL Pertners B.V. IBAN: NL95ABNA0595……' hesabına gönderilmesini, aksi halde bütün yasal yollara müracaat edileceğini ihtaren bildiririz."
Bu rakam bir şey değil. Fezlekeye göre örgütün Fetullah Gülen'den sonraki ikinci ismi ve mali konulardaki beyni olan eski Türkiye imamı Mustafa Özcan'ın Avrupa bankalarında bunun neredeyse 40 katı parası var.
Özcan'ın sadece yurtdışı bankalarında tam 600 milyon Euro şahsi parası bulunuyor. Özcan bu paraları Almanya ve Lihtenştayn'daki hesaplarında saklıyor.
Özcan, elbette bu serveti kendi çabasıyla yapmış değil. Örgütün topladığı himmet, burs ve kurban paralarını argo deyimle indiragandi yaparak ulaştığı bir gayrimeşru servet bu. Bunun örgüt içerisinde, hatta Baş Yüceler Şurası adı verilen yönetimde rahatsızlığa yol açtığı söyleniyor. Hatta bir gizli tanığın ifadesine göre Gülen'in bile Güney Afrika'da bir okulun ihtiyaçlarının giderilememesi üzerine 'Mustafa Özcan'a söyleyin tırtıkladığı paralardan okulun ihtiyacını karşılasın' dediği belirtiliyor.
YEMİN METNİNDE PARA VURGUSU
Aralarında örgütün Mustafa Özcan'dan sonraki en büyük mali işler yöneticisi olan firari Ali Çelik'in de bulunduğu 47 sanıklı fezleke, FETÖ'nün, ilk bakışta alelade bir restoranmış gibi görünen Pinhan adlı restoranda yürüttüğü gayrimeşru ekonomik faaliyetlerin izini sürüyor.
Fezlekede yer alan örgütün kuruluşundaki yemin metninde bulunan 18 maddelik prensipler listesinin ilk üç maddesi parasal konularla ilgili:
1. Finansman kaynaklarının tekele verilmesi, şahsi tasarruflar yapılmaması.
2. Finansman kaynaklarının derneğe verilmesi.
3. Lüksten kaçınmak, israf yapmamak.
Fezlekede örgütün ilk olarak altın nesil oluşturma söylemleriyle ihtiyaç sahibi öğrencilere eğitim ve burs sağladığını iddia ederek yola çıktığı ve mali yapısını buna göre oluşturduğu belirtiliyor. Böylece örgütün ilk gelir kaynakları fitre, zekât, bağış, hibe, himmet adı altında toplanan paralardan oluşuyor. Zaman içinde örgüt, dünyanın pek çok ülkesinde gelir-gider kalemleri olan devasa bir ekonomik aygıta dönüşüyor.
Fezlekede örgütün ekonomik olarak kapalı devre usulü bir tür saadet zinciri gibi çalıştığı belirtiliyor. Fezlekede altın nesil yetiştirme iddiasıyla yola çıkan örgütün 'zengin nesil' yetiştirdiği şu cümlelerle anlatılıyor:
"Altın Nesil yetiştiriyoruz diye ortaya çıkan bu örgüt milletin safiyâne duygularla vermiş olduğu kurban, himmet, burs gibi paralarıyla saadet zinciri gibi zengin nesil yetiştirmiştir. Bu zengin nesil bugün itibarıyla yurtdışında sefa sürmektedir. Aynı zengin nesil örgütün cezaevlerinde bulunan alt tabakadaki üyelerini safsata rüyalar ve gerçekleşmesi mümkün olmayan vaat ve tarihlerle oyalayarak itirafçı olmalarının önüne geçmeye, örgütün çözülmesini önlemeye ve en nihayetinde örgütün gerçek yüzünün ortaya çıkmamasına çalışmaktadır."
Fezlekede örgütün belli başlı gayrimeşru gelir kaynakları şöyle sıralanıyor:
"1. Kamu kaynaklarından elde edilen gelirler (Borsa spekülasyonları, devlet ihaleleri, teşvik ve hibeler)
2. İşadamlarından sağlanan gelirler (Şantaj, tehdit)
3. Gönüllülük esaslı sağlanan gelirler (Himmet, kurban)
4. Örgüte ait şirket, holding, banka, vakıf ve dernek faaliyetlerinden elde edilen gelirler.
5. Eğitim faaliyetleri gelirleri (Dershaneler, özel okullar, öğrenci yurtları, yardımcı sınav kitapları)
6. Örgüte ait basın ve yayın organlarına verilen reklam ve aboneliklerden elde edilen gelirler.
7. STK'lardan sağlanan gelirler."
Toplanan bu gayrimeşru gelirlerin sisteme nasıl sokulduğu da fezlekede ayrıntılarıyla anlatılıyor:
"Örgütün kurumsal gelirleri konusunda herhangi bir sıkıntı bulunmamakta olup, 'şirket' ya da 'anonim şirket' olarak kurulan söz konusu kuruluşlar, elde ettikleri kazançları ticaret veya bankacılık üzerinden sisteme sokmaktadır. Bu konuda Bank Asya çok önemli hale gelmiştir.
Vakıflar adı altında faaliyet gösteren kurum/kuruluşlar için ise vakıflara tanınan vergi muafiyetlerinden yararlanılmakta, bir kısım para 'bağış' adı altında söz konusu vakıflara verilmektedir.
Örgütün, sisteme sokulması yönünde sıkıntı çektiği gelir grubu, 'Himmet' adı altında toplanan paralardır. Şahıslardan alınan paraların doğrudan il/ilçe sorumlusunda (finans imamında) toplanması, hem saklanması hem de nereden bulunduğunun sorulması durumunda sıkıntı yaratabilecek hususlardır.
Örgüt bu sorunu, topladığı parayı, kendisine bağlılığı konusunda şüphe duymadığı ve güvendiği, mutemet tayin ettiği iş adamları üzerinden aşmakta, toplanan paralar, belirlenen iş adamlarına verilerek yakalandığında kendi parası adı altında legalleştirilmesini sağlamaktadır.
Bu sayede zaten maddi durumu yerinde olan iş adamı gerektiğinde o parayı kendi parasıymış gibi bankaya yatırabilmekte, hem de örgütün o parayla ilgisi olduğuna dair resmiyete dökülebilecek sorun ortadan kaldırılmaktadır."
TERÖRÜN FİNANSMANI KANUNU'NA MUHALEFET
Fezlekede FETÖ'nün 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanuna nasıl muhalefet ettiği ayrıntılarıyla anlatılıyor. Ekonomik suçlarda Asya Katılım Bankası personelinin ilgili hesapları ve yetki belgelerini nasıl suistimal ettikleri, belgeler üzerinde nasıl sahtecilik yaptıkları, sözde bölge imamlarının üçüncü şahıslardan 'burs, kurban, zekât ve himmet' adı altında finans sağlamaya yönelik örgüt üyelerine kazandırdıkları meziyetler, keşideciler ve cirantacılardan ilgili kanunların suç olarak kabul ettiği eylemlerle nasıl ve ne şekilde çek temin edildiği, Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) Başkanlığı'nın analiz raporlarına göre çeklerin ilgili kasalarda vade tarihinin beklendiği sırada, örgüt tarafından geliştirilen ve hangi 'sözde bölge' ve 'sözde amaç' doğrultusunda temin edildiğine yönelik örgüt üyelerince çekler üzerine işlenen kodlama sistemi ile nasıl şifreleme yapıldığı fezlekede ayrıntılarıyla anlatılıyor.
Fezlekede bütün bu karmaşık mali sistemi yöneten iki kişi olduğu belirtiliyor. Bu kişiler Mustafa Özcan ve Ali Çelik. Fezlekeye göre Enes kod adlı gizli tanık, Ali Çelik için şunları söylüyor:
"Ali Çelik isimli şahıs tüm Türkiye'nin bildiği gibi örgüt liderinin en güvendiği adamlardandır. Kazakistan, Kırgızistan gibi Türki Cumhuriyetler'de örgüte ait Kaynak Holding'in işlerini takip eder. O dönemin Türkiye imamı olan Mustafa Özcan ile birlikte hareket ederdi. Ali Çelik için her ne kadar basında örgütün para kasası olarak adlandırılsa da aslında örgütün en mühim adamlarından biridir."
Aynı gizli tanığın Mustafa Özcan hakkında söyledikleri ise şunlar:
"Mustafa Özcan bu örgütün en önemli adamıdır. Yardımcısı da Ali Çelik'tir. Mustafa Özcan Türkiye'de ünlü olarak iş yapan iş adamı ve önde gelen holding sahipleriyle birebir görüşen onlarla birebir ilişki kuran kişidir. Her ne kadar Mustafa Özcan bu ilişkileri kursa da tüm muhasebat işlerinden Ali Çelik sorumludur. Türkiye'de toplanan tüm himmet, burs ve diğer paralar Mustafa Özcan'da toplanarak hangi ülkeye, ne kadar para gideceğine karar verilir. O paraların aklanması işini de kendi şirketlerinde Ali Çelik ile birlikte yaparlar. Mustafa Özcan'ın toplanan himmet paralarının tamamını ilgili yerlere göndermeyerek şu anda kendi adına olan Almanya ve Lihenştayn hesaplarında 600.000.000 Euro para topladığı örgüt içinde bilinmektedir. Yine Ali Çelik, Mustafa Özcan'ın muhasebe işlerini yürüttüğünden dolayı bu paradan yaklaşık 50.000.000-60.000.000 dolar değerinde bina ve plazayı sus payı olarak Mustafa Özcan'dan edinmiştir. Ayrıca Mustafa Özcan Alman istihbaratı ile görüştüğünü ben duydum."
KARA PARA AKLAMA MERKEZİ
FETÖ'nün himmetleri dolaşıma sokma ve kara para aklama merkezi olarak alışan Pinhan Restoran'a yönelik operasyonunda düğmeye
bir ihbardan sonra basıldı. İhbara göre Maltepe sahilde bulunan Pinhan Restaurant Cafe isimli işyerinde FETÖ'nün gizli toplantılarının yapıldığı, burada himmet ve diğer gelirlerin sanki şirketin gelirleri imiş gibi sisteme sokulduğu belirtiliyordu.
Bu ihbar üzerine Pinhan Restoran'da arama yapıldı. İşyerinin arka kısmındaki sokakta park halinde bulunan bir kamyonette örgüt evrakları bulundu. Bunlardan mini kasa isimli belgede ise himmet hesabının tutulduğu, kimden ne kadar alındığı, kime ne kadar verildiğinin belirlendiği, özellikle Mısır'da örgüt adına yapılan okulun tüm bilgi, belge, doküman ve harcama belgelerinin bu restoranda saklandığı görüldü.
Fezlekede örgütün restoran için neden Pinhan isminin seçtiği de şu cümlelerle açıklanıyor:
"Bu restoran basit bir işyeri olarak düşünülerek ticari amaçla kurulmuş değildir. Tedbir ve gizlilik bu silahlı terör örgütünün dolayısıyla da örgüt üyelerinin ve kısmen de sempatizanlarının ruhuna ve damarlarına işlemiştir. Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre 'Pinhan' kelimesi 'gizli, saklı, gizlenmiş ve çok gizli' anlamlarına gelmektedir. Bu da gösteriyor ki burası örgütün emir ve talimatları doğrultusunda tüm gizli toplantılarının yapılacağı, kararların alınacağı ve uygulanacağı bir yer olarak düşünülmüş ve o amaçla açılmıştır.
Esasında bu gizli eylemlerle 15 Temmuz hain darbe girişiminin temelleri de atılmış oluyordu. Şöyle ki, herhangi bir örgütün insan kaynaklarının (yani üye sayısının) çoğalması kesinlikle ekonomik güç ile doğru orantılıdır. Ekonomik gücü yetersiz bir örgütün tesisleşmesi, coğrafi olarak genişlemesi, üye sayısının artması, gibi unsurların oluşması mümkün değildir. Bu sebepledir ki 15 Temmuz hain darbe girişiminin en büyük destekçisi ve olası bir başarıda da en çok nemalanacak kesimi de örgütün mali ayağı olacaktır."
Son cümle, FETÖ'nün mali ayağının peşine neden düşmemiz gerektiğini izah ediyor. Yalnızca 15 Temmuz'un değil, FETÖ'nün tekmil küresel varlığının izini, paranın peşinden giderek sürmek elzem. Örgüt, hangi 'pinhan'ın, hangi gizin arkasına saklanırsa saklansın…