18 Şubat günü haber ajanslarına önemli ve ilginç bir haber düştü. Haber, FETÖ soruşturması kapsamında aranan 7 Şubat savcısı Sadrettin Sarıkaya ve Ergenekon davalarının hâkimi Dursun Ali Gündoğdu'nun Kayaşehir'de bir evde, Tevhid Selam kumpasının savcısı Adnan Çimen'in ise Bakırköy'de sokakta yürüdüğü sırada yakalandığını duyuruyordu. (Üç gün sonra da örgüt üyeliğinden tutuklanacaklardı.)
Sarıkaya ve Gündoğdu'nun yakalandığı ev bir hücre eviydi. PKK, DEAŞ, DHKP-C gibi örgütlerin kullandığı türden bir örgüt evi yani. Bir zamanlar hücre evi basma talimatları veren 'kudretli hukukçular' o tür bir evde saç sakalları birbirine karışmış vaziyette yakalanmışlardı. 15 Temmuz hain darbe girişiminde Marmaris'te polislere "Bak ininize girdik" diyen ve darbe başarısız olunca orman, tarla, menfez ve inlerde saklanan FETÖ'cü astsubay Zekeriya Kuzu'nun enselendiği halden hallice!
Evde bulunan boş pasaportlar FETÖ'cülerin kaçmak üzere hazırlık yaptıklarını gösteriyordu. Üç Paralel hukukçudan özellikle birinin hikâyesi, bütün FETÖ'cülere ibret olacak önemli ayrıntılarla dolu. Sadrettin Sarıkaya'nın 'itirafçılaştırılamama' öyküsü bu. Aracılar vasıtasıyla yaklaşık iki yıldır izlediğim öykünün bilinmeyenleri Üç Boyutlu Portre'nin bu haftaki konusu.
Hikâye, FETÖ'nün, 7 Şubat 2012'de dönemin Başbakanı Erdoğan ameliyat masasında iken giriştiği başarısız MİT operasyonundan hemen sonra başlıyor.
Devlet, FETÖ'nün bu ilk saldırı girişimini savuşturduktan sonra Sadrettin Sarıkaya'yı itirafçı yapmak üzere harekete geçti. Sarıkaya'nın, kendisini önceden tanıyan eski Savcı Murat Yiğit'le 22 Şubat 2012'de yaptığı görüşmeden sonra...
Sarıkaya, o dönemde 7 Şubat'ın talimatını veren örgütüne değilse bile şimdi firari olan FETÖ'cü İstanbul eski Cumhuriyet Başsavcı Vekili Fikret Seçen'e kızgındı. İstihbari deyimle motifi, zaafı buydu ve itirafçı olmaya meyilliydi.
ÜÇ ÇOCUĞU DA ASKER
Sarıkaya'yı ilk itirafçılaştırma girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. Bunun sebebi, önemli bir ayrıntıda gizli. Sarıkaya'nın üç çocuğu da vaktiyle askeri okullara yerleştirilmişti. Elbette FETÖ tarafından... Çocuklarından en büyüğü -kızı- bir havacıydı, pilottu. Diğer ikisi ise karacı ve denizci...
Sarıkaya, 7 Şubat'tan beri, Şemdinli operasyonunu yaptıktan sonra sürekli FETÖ tarafından korunup kollanan, maaşa bağlanan soyadaşı Ferhat Sarıkaya gibi örgütün himayesindeydi. Orduya yerleştirilmiş çocukları üzerinden... Bu yüzden 17- 25 Aralık sürecinden önce itirafçı olması zordu. Nitekim olmadı da...
Sarıkaya, 17-25 Aralık'tan sonra gelgitler yaşamaya başladı. Ancak örgütünü satması düşük ihtimaldi. Devletten maddi beklentileri vardı. Çocuklarının korunmasını da istiyordu. Sarıkaya'nın o süreçte vereceği tek önemli bilgi, şayet biliyorsa (ki bilmemesi imkânsız, çünkü çocukları asker) 15 Temmuz darbe girişimini önceden haber vermesi olabilirdi. Onun dışında 7 Şubat'ın bir FETÖ operasyonu olduğu zaten aşikârdı. Sadrettin Sarıkaya'nın şimdi yakalandıktan sonra söyleyebileceği en önemli şey, Başbakan Erdoğan'ı devirme amacı taşıyan 7 Şubat operasyonunun bu tür ayrıntıları ve elbette 15 Temmuz'un bilinmeyenleri olabilir.
İSTİHAREYE YATTIM DİYORDU