Soyadının kökeni, milattan sonra 79 yılında İtalya'da Vezüv'ün lavlarıyla kül olmuş lanetli antik kent Pompeii'ye mi dayanıyor bilinmez ama Türkiye'ye, ABD'nin kendi elleriyle yakıp kül ettiği Suriye için geldiği muhakkak.
CIA'nin çiçeği burnunda Başkanı Mike Pompeo'nun ilk yurtdışı ziyaretini ülkemize yapması tesadüf değil. Başına geçtiği gizli servisin üst akıllığını yaptığı iki örgütün; 7 Şubat, 17-25 Aralık, 8 Ağustos (PKK'nın hendekli kalkışması) ve 15 Temmuz'da bileğini bükemediği devletle el sıkışmaya geldiği söylenebilir.
12 Eylül darbesinin o meşhur sözü "Our boys have done it" (Bizim çocuklar başardı) söyleminin 15 Temmuz'da mutlak bir yenilgiyle sonuçlanmasının neticesiydi bu.
Gerçi Obama dönemi politikalarını baştan sona değiştireceği vaadiyle gelen yeni başkan Donald Trump'ın atadığı bir CIA direktörü Pompeo. Hem de büyük beklentilerle... Öyle ki onun için şöyle diyor: "Ülkemize onurla hizmet etti ve hayatını vatandaşlarımızın güvenliği için mücadele ederek geçirdi. Amerikalıların ve müttefiklerimizin güvenliğini garantiye almak için istihbarat topluluğumuzun parlak ve amansız bir lideri olacak."
Yeni başkanın yeni direktörü olarak yakın geçmişten sorumlu olmadığı düşünülse de devletlerde, özellikle de istihbarat teşkilatlarında devamlılık esas olduğu için Pompeo, Türkiye düşmanı örgütlerle iş yapmayacağını ispatlamak için fazladan efor sarf etmek zorunda. Türkiye'yi ikna edebilecek tek şey bu.
Trump yönetimi ve onun CIA direktörü, İran'ın, Irak'ta ve Suriye'de kendine alan açmasından, nüfuzunu artırmasından duyduğu rahatsızlıkla Türkiye'ye yakın durmaya çalışacak. Çok değil, ABD seçimleri öncesinde Türkiye ile İran arasında hemen hemen fark görmeyen birinin İran için ayağımıza kadar gelmesi manidar ve ironik.
HASSASİYET İLETİLDİ
CIA Direktörü'nün Türkiye'ye geldiği gün büyük oranda hâkimiyet sağladığımız El Bab'da üç askerimizin şehit edildiği bir saldırının meydana gelmesi de tesadüf değil. Ruslar 'sehven' oldu dese de işin aslı, yapılacak inceleme sonucunda ortaya çıkacak.
Pompeo'nun ziyaretinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump'ın terörizmle mücadele konulu telefon görüşmesinin detayları üzerinde yoğunlaşıldığı bilgisini aldım. Erdoğan'ın, MİT Müsteşarı ile birlikte kabul ettiği CIA Direktörü'ne ABD tarafından PYD/YPG'ye silah, mühimmat desteği verilmesinden duyulan rahatsızlığımız iletilmiş. DEAŞ'la mücadele ve muhtemel Rakka operasyonu konuşulmuş.
ABD'nin Fırat Kalkanı'nda büyük başarı elde etmiş bir ülkenin askeri ve istihbari gücünden istifade etmeye çalışması normal. Ama Türkiye, karşılığını almadan bir şey vermemeye kararlı.
HUKUK OKUDU
CIA Direktörü Mike Pompeo'nun ilginç, renkli bir geçmişi var. Trump ile benzer dünya görüşüne sahip. Cumhuriyetçi Parti içerisindeki muhafazakâr Çay Partisi hareketinden gelen eski bir kongre üyesi.
Pompeo, 30 Aralık 1963 Kaliforniya doğumlu. West Point'teki Amerikan Askeri Akademisi'nde eğitim gördü. Makine Mühendisliği okudu. Ardından Harvard'da hukuk eğitim aldı.
Putin'den 11 yaş küçük olsa da onun KGB adına Berlin'de istihbarat topladığı dönemlerde, yani Berlin Duvarı'nın yıkılmasından önce Almanya'da devriye olarak görev yaptı. Birinci Körfez Savaşı'nda görev aldı. 2010'da Kansas eyaletinden Temsilciler Meclisi'ne girdi.
Obama'yı özellikle güvenlik politikaları sebebiyle eleştiren Pompeo NSA'in dinleme programlarını destekledi. Bu teşkilatın gizli belgelerini sızdıran Edward Snowden'ın 'idam edilmesi gereken bir vatan haini' olduğunu söyledi.
Selefi John Brennan, Suriye ve Irak'taki devlet yapısının zarar gördüğünü, bu yüzden her iki ülkede de federal sisteme geçilmesi gerektiğini savunuyordu. 'Artık bölelim' stratejisinin nazikçe itirafı... Türkiye ise hele de PKK/PYD'nin inisiyatif alanının genişletildiği seçenek söz olursa buna tamamen karşı.
Pompeo, değil Türkiye'de, Suriye'de bile seleflerinin 'bizim çocuklar' olarak gördüğü örgütlerle çalışmaya devam ederse kaybedeceğini anlayarak dönmüş olmalı ülkesine. Aksi seçenek, en çok ABD'ye kaybettirir.