Kronolojik sırayla gidelim: Malum, kronos (zaman) mevhumunu göz ardı edilerek yapılacak her değerlendirme hakikati ıskalar.
22 Temmuz 2015: Türkiye'nin 31 yıldır mücadele ettiği terör örgütü PKK, hendek savaşını da kapsayan büyük bir kalkışmanın ilk fitilini ateşledi.
24 Kasım 2015: Anlık biçimde Hatay'da hava sahası ihlali yapan Rus Su-24 uçağı Türk F-16'sınca düşürüldü. Türkiye-Rusya ilişkileri yerle yeksan oldu.
15 Temmuz 2016: TSK içinde yuvalanmış FETÖ'cü teröristler, Türkiye tarihinin en kanlı darbe ve iç işgal harekâtını başlattılar. Kalkışma '15 Temmuz ruhu'yla bastırıldı.
7 Ağustos 2016: MHP, CHP ve AK Parti'nin katıldığı Yenikapı Mitingi'nde Cumhurbaşkanı Erdoğan tüm dünyaya "Bize hasım olanla mücadeleye hazırız" mesajı verdi.
24 Ağustos 2016: Türkiye, DEAŞ'ı sınırımızdan temizlemek için Fırat Kalkanı Harekâtı'nı başlattı.
10 Eylül 2016: Türk Silahlı Kuvvetleri, Fırat Kalkanı operasyonunda ilk büyük kaybını verdi. Tell El Hava Köyü yakınlarında DEAŞ teröristlerinin tankımıza yönelik roketli saldırısı sonucu üç askerimiz şehit oldu.
12 Ekim 2016: Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak ile birlikte Fırat Kalkanı Harekâtı kapsamındaki faaliyetleri sınırda inceledi.
14 Kasım 2016: Türkiye, Fırat Kalkanı Harekâtı'nın en kritik muharebesi olan El-Bab operasyonunu başlattı.
24 Kasım 2016: El Bab bölgesinde askerlerimizi hedef alan hava saldırısında üç Mehmetçik şehit oldu, 10 asker yaralandı. TSK "Saldırının rejim güçlerince gerçekleştirildiği değerlendiriliyor" açıklamasını yaptı. Aynı gün Adana'daki terör saldırısında iki sivil şehit oldu, 33 kişi yaralandı.
24 KASIM'IN YILDÖNÜMÜNDE
İmdi... Sıraladığımız bu olaylardan -15 Temmuz darbe kalkışması başta olmak üzere- hepsi büyük önem taşıyor. Ama biz bir yıl arayla, 24 Kasım'da meydana gelen iki olaya yoğunlaşacağız.
Tam da Rus uçağının düşürülmesinin birinci yıldönümünde Türk askerlerinin Esad rejimi güçlerince şehit edilmesi tesadüf değil. Olayın arka planının anlaşılması önemli elbette, ama Esad rejimi içinde Türkiye'deki FETÖ'vari bir paralel devlet olmadığına göre bu saldırının '24 Kasım'ın intikamı' olarak kurgulandığını varsayabiliriz. Özellikle seçilmiş, sembolik bir tarihte Türkiye'den öç almaya yönelik bir saldırı olduğu görülüyor.
Bununla birlikte saldırının, Fırat Kalkanı'nın, rejimle muhaliflerin stratejik çatışma alanlarından Halep'i baskılayan bir derinliğe ilerlemesini engellemeye yönelik planın parçası olduğu da görülmeli.
Ne Rusya, ne İran, ne de Esad rejimi; Fırat Kalkanı'nın El Bab'ı aşmasını, hatta kapsamasını istiyor. İşin bir başka boyutu, ABD de istemiyor. Elbette onlar istemiyor diye Türkiye kendi hedeflerinden vazgeçecek değil. Boşuna değil El Bab'a 'cehennem kapısı' denilmesi.
14 Kasım itibariyle Türk Silahlı Kuvvetleri destekli Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) El Bab'a girmesine 2 kilometre kalmıştı. Bölgede çatışmalar halen yoğun biçimde devam ediyor ve Türkiye'nin bölgedeki tek hasmı DEAŞ değil. TSK destekli ÖSO'nun Münbiç ilerlemesini engellemek isteyen PYD ve TSK'nın Halep'in kuzeyine yaklaşmasını istemeyen Esad rejimi de hasımlar arasında. Ve hepsi, Suriye İç Savaşı'nın başından beri yaptıkları gibi Türkiye'ye karşı zaman zaman işbirliği yapmaya da hazır ve nazırlar. Türkiye dışında hiçbir devletin terörle mücadele gibi bir derdi olmadığından Suriye, çatışmalar derinleştikçe vekâlet savaşları için kullanılan bir tatbikat alanına dönüştü maalesef. Türkiye'ninse gerek bölgedeki devletlere gerekse devlet dışı güçlere bakışı belli.
HAREKAT EN KRİTİK EVRESİNE GİRDİ
DEAŞ ve PYD'yi terör örgütü olarak kabul ediyor, buna göre davranıyoruz. Ankara, PYD'nin Fırat'ın batısına geçmemesi gerektiğini ABD'ye defaatle söyledi.
Ancak Münbiç'te görüldü ki ABD bu konuda verdiği hiçbir sözü tutmadı. Batı'da PYD'nin önceden hegemonya sağladığı Afrin de Türkiye için önemli. Afrin, Kilis ve Hatay'a yaslanan bir bölge ve orada bir terör yapılanması Türkiye'nin kabul edebileceği bir şey değil.
Suriye'ye bakışta Rusya ile ihtilaflarımıza gelince... 24 Kasım 2015'te bozulan ilişkilerimiz bir ölçüde tamir olsa da Esad rejimi ve Halep'in geleceği ile ilgili bariz stratejik yaklaşım farklılıklarımız var Rusya'yla. Bölgede sürekli Acem oyunu oynayan İran'la ihtilaflarımızı saymıyorum bile.
Gelelim Suriye meselesinin ABD ile ilgili boyutlarına... Belki de 100 yıldır en zayıf dönemini yaşayan ABD'nin, Suriye politikası karmakarışık. Obama yönetimi; Türkiye'ye, hatta halefi Trump yönetimine son dakika golü atarcasına PYD'yi ağır silahlarla donatıyor.
Pentagon, PYD'yi kolluyor, CIA ÖSO'yu kullanmaya meyilli. Ve Trump yönetiminin Suriye'de ne yapacağı ise an itibariyle belirsiz. Verili durumda belli olan şey, ABD'nin de -Albay John Dorrian'ın açıklamalarından anlaşıldığı kadarıyla- Türkiye'nin El Bab operasyonuna karşı olduğu.
Toparlarsak... Fırat Kalkanı Harekâtı, Suriye İç Savaşı'nın başından beri terörle mücadele hedefine en samimi biçimde odaklanan tek operasyon ve bu operasyonda elde edilen başarı sadece DEAŞ, PYD gibi terör örgütlerini değil, ABD, Rusya, İran, Esad rejimi gibi devlet güçlerini de rahatsız ediyor. Ama ne olursa olsun Türkiye'nin, uluslararası dengelere göre belirlediği bir derinliği (El Bab dâhil), doğusu ve batısı ile kapsayacak şekilde tamamlanacak.
Harekât, El Bab muharebesiyle en kritik evresine girdi. El Bab, DEAŞ'ın kıyametten önce Haçlı ordularına karşı son kutsal savaşın verileceği yer olarak gördüğü Dabık'a yakınlığı nedeniyle stratejik kabul ettiği bir yer. Hali hazırda zaten bir kıyameti yaşayan Suriye'de El Bab'ı bir süre daha konuşmaya devam edeceğiz. İki 24 Kasım arasında yaşanan gelişmelerin şifrelerini çözmeye de... Şifre, tarihlerde ve dolayısıyla zamanın ruhunda.