Varlığı ve bugüne kadarki siciliyle "Komploya inan ya da inanma, komplosuz kalma" fikrini haklı çıkaran Central Intelligence Agency (kısa adıyla CIA), yani Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı, İkinci Dünya Savaşı'nın ertesinde, 26 Temmuz 1947'de kuruldu. İmza, o tarihte ABD Başkanı olan Harry S. Truman tarafından atıldı. CIA'in, o menfur darbe, terör ve iç işgal harekâtını devlet, millet olarak püskürttüğümüz 15 Temmuz'a yakın bir tarihte kurulmuş olması sadece bir rastlantı. O kadar komployu, konusu CIA olan bir yazı bile kaldırmaz!
Gelgelelim şu söylenebilir: Örgütün, (Bilerek örgüt dedim) biraz da Truman Show filminden ötürü bir Big Brother sembolü olan Harry Truman döneminde kurulmuş olması manidar.
Ağababası, atası Office of Strategic Services (OSS) olan CIA'in, savaş hazırlığı yaptığı için teknolojisini ve istihbaratını çılgınca geliştiren ve bu şeytani yetenekleri, muzaffer ülkeler tarafından tepe tepe kullanılan mağlup Almanya'dan ilhamla kurulması da anlamlı. Nazi generali Reinhard Gehlen'in, Avusturya Alpleri'nde çevik davullarda sakladığı mikrofilmleri ABD'nin hizmetine sunduktan sonra CIA'in temelleri attığını not düşelim.
CIA, bir kurumdan çok örgüt gibi çalışan bir yapı. Zira kontrgerilla örgütü misali faaliyet gösteriyor. İstihbarat esas olarak savunma amaçlı bir iştir. Ama CIA'in yapısı daha ziyade ofansif, tamamen saldırıya dönük hatta. Genetik olarak öyle kodlanmış çünkü.
Öte yandan ABD derin devleti denilen şey de CIA'den ibaret değil elbette. Çatı kurum Ulusal Güvenlik Konseyi'nin (National Security Council-NSC) altında örgütlenmiş, toplam sayısı 17 olan istihbarat teşkilatlarının, Pentagon'un, Beyaz Saray danışmanlarının, Kongre'nin, tekmil 'think tank'lerin, akademinin ve hatta WhatsApp, Twitter gibi popüler yazışma programı ya da sosyal medya ağlarının sahibi olan şirketlerin kolektif aklıyla oluşan devasa bir yapı ABD derin devleti. Bu yapı, ABD başkanlarının bile 'derininde' ve 'üzerinde' olan kalıcı, güçlü bir yapı.
Bu derin devletin esas oğlanı olan CIA'in, 15 Temmuz darbe girişiminin koçbaşı FETÖ ile ilişkisinin geçmişine dair değişik teoriler var. En eskisi ile başlayalım: 1960'larda Komünizmle Mücadele Derneği'nin oluşumunda rol oynayan CIA ajanı Ruzi Nazar'la Gülen'in dolaylı ve hatta belki de doğrudan ilişkisi vardı. Ayrıca Gülen'in, MİT eski Müsteşarı Fuat Doğu ile tanıştığı iddiası da dile getiriliyor. Bu muammayı aydınlatabilecek bir bilgi vereyim: Nazar'ın da iyi tanıştığı (Hatta eski istihbaratçıların anlatımına göre aralarında hem mesleki, hem de kişisel rekabet varmış) MİT eski Müsteşarı Fuat Doğu'nun, Teşkilat'ta bir kasada saklanan yayınlanmamış bir kitabı var. Doğu ile Gülen ve/veya Nazar ile Gülen tanışıyorsa bununla ilgili bilgi herhalde o kitapta vardır. MİT, vaktiyle o kitabın yayınlanmasına izin vermemiş. Ama şimdi Teşkilat yönetimi, CIA'in yıllar geçtikten sonra eski gizli belgeleri açıklaması gibi bu kitapta böyle bir bilgi varsa kamuoyu ile paylaşabilir.
Bu kısmı şöyle bağlayabiliriz: FETÖ'nün; en iyimser ihtimalle 1999'da tamamen ABD derin devletinin güdümüne girdiği, iyimser ihtimalle 1980'den beri zaten CIA'in kontrolünde olduğu, en kötümser senaryoya göre ise zaten başlangıçtan, 1960'lardan beri bir CIA projesi olduğu söylenebilir. Senaryolardan hangisini doğru kabul ederseniz edin yollar 'modern Roma'ya, yani ABD'ye çıkıyor.
ABD'den darbe gecesi yapılan "Uzlaşın" yollu tavsiyeler, İncirlik'in darbede ikmal üssü olarak kullanılması, hatta darbe harekâtının kritik kısımlarının orada planlanması, İncirlik komutanının ABD'ye iltica etmek istemesi ve ABD'nin, "İncirlik'teki nükleer silahlar tehlikede. Mecbur kalırsak Türkiye'yi NATO'dan çıkarırız" yollu üstü kapalı tehditleri 15 Temmuz kalkışmasındaki CIA izleri.
Darbe kalkışmasının gerçekleştiğinde Büyükada'da Henri Barkey öncülüğünde bir toplantı yapılmış olması da manidar. O toplantıda 'think tank' temsilcileri de var. Stimson Enstitüsü'nden Ellen Laipson ve Irak'ın eski ABD Büyükelçisi olan, Wodroow Wilson Center'dan Samir Sumaidaie gibi...
CIA'İN DÜNYADAKİ MARİFETLERİ!
- 1953'te İran, petrolünü millileştirmesin diye Başbakan Muhammed Musaddık'ı devirdi. Tabii devirmeden önce Musaddık'a diktatör (!) demeyi ihmal etmediler. Millileşme çabalarından sonra gelen diktatörlük yaftaları ve ardından darbe… Tanıdık geldi, değil mi? Bizde başaramadıkları, başaramayacakları şey...
- 1954'te Guatemala'da kendi eğittiği askerlerle hükümeti alaşağı etti.
- 1960'da Kongo Başbakanı Patrice Lumumba'yı öldürme girişiminde bulundu.
- 1961'deki Domuzlar Körfezi çıkarması başta olmak üzere pek çok başarısız Küba harekâtını yönlendirdi.
- 1961'de Dominik Cumhuriyeti'nde Rafael Leonidas Trujillo'yu öldürdü.
- 1963'te Güney Vietnam'da Ngo Dinh Diem'i öldürdü.
- 1965'te Endonezya Devlet Başkanı Sukarno'yu -direnişle karşılaşsa da sonuca ulaşan- bir darbeyle devirdi.
- 1971'de NSA ile birlikte Richard Nixon'ı iktidardan düşüren Watergate Skandalı'na karıştı.
- 1973'te Şili'de seçimle gelen Salvador Allende hükümetini devirdi. Allende bunun üzerine intihar etti.
- 1979'da İran İslam Devrimi esnasında ABD Büyükelçiliği'nde bulunan altı ABD'li diplomatın İran'dan kaçırılmasını organize etti. Argo filmine konu olan bu operasyon belki de CIA'in en meşru operasyonuydu.
- 1980'den itibaren Sovyetler'e karşı Afgan mücahitleri besleyerek Usame Bin Ladin canavarını yarattı.
- 1991'de en büyük operasyonlarından birini gerçekleştirerek Sovyetler Birliği'nin yıkılmasında kimilerine göre 'büyük', kimilerine göre 'küçük' rol oynadı.
- 2001'deki 11 Eylül'den sonra evvelce beslediği Ladin'i bahane ederek Afganistan ve Irak'a saldırdı. Bunların artçı etkisiyle 2003'te Irak'ın, 2011'de Suriye'nin iç savaşa sürüklenmesinde de CIA'in rolü var.
- 2011'de Pakistan'da Usame bin Ladin'i öldürdü. Bu operasyon CIA'in yurtdışındaki en önemli suikast operasyonu. Övünebilecekleri hemen her operasyonu olduğu gibi bu operasyonu da filmleştirdiler. Türkçe'ye Karanlık Operasyon olarak çevrilen filmin yönetmeni Kathryn Bigelow idi.
Hollywood'un sihirli Psikolojik Harp değneği Ladin operasyonuna da değdi!
TÜRKİYE'DE HANGİ DARBELERİ DESTEKLEDİLER?
- CIA, Türkiye'de 27 Mayıs 1960 darbesini, göz yumarak destekledi. Milli Birlik Komitesi'nin NATO/CENTO'ya bağlılık sözü vermesi boşuna değildi.
- 12 Mart 1971 Muhtırası'nı destekledi. 12 Eylül 1980 darbesini de… Paul Henze'nin meşhur "Our boys did it" sözü bile yeterli kanıt.
- Ve dahi 28 Şubat postmodern darbesi, seçilmiş hükümete balans ayarının üst aklı da ABD, dolayısıyla CIA'di.
- 15 Temmuz ise bütün bu darbelerden farklı olarak sadece bir darbe kalkışması değil, bir terör ve iç işgal harekâtı olduğu halde yine CIA destekli.
Eski CIA görevlileri Henry Barkey ve Graham Fuller'in darbecilere öteden beri ve açıktan destek vermeleri bunun göstergesi.
SABAH Özel İstihbarat Müdürü Abdurrahman Şimşek, geçtiğimiz günlerde A Haber yayınında Büyükada'daki toplantıya katılan Henri Barkey ve Gülen Örgütü'nü destekleyen Graham Fuller hakkında yakalama kararı ve Kırmızı Bülten çıkarılması gerektiğini söylemişti.
CIA'İN TEHDİT KABUL ETTİĞİ ÜLKELER
ABD'nin milli güvenlik tehdidi önceliklerine göre CIA'in başat görevi, bilhassa Rusya, Çin, İran, Küba ve hatta İsrail'le ilgili karşı istihbarat faaliyetleri yapmak. Her ne kadar adı geçmese de bu listede Türkiye'nin de bulunduğundan emin olabiliriz artık. Örgütün diğer misyonları ise küresel ölçekte terörle mücadele (Ortadoğu başta olmak üzere her yere müdahale bahanesi üretebildikleri gerekçe) ve nükleer silahların yaygınlaşmasını önleme.
Amerikan Merkezi Haberalma Servisi'nin, Elektronik (ELINT) ve sinyal (SIGINT) istihbaratını analiz eden İstihbarat Direktörlüğü, bu iki tür istihbaratın yanı sıra insana dayalı istihbaratı (HUMINT) temin eden Ulusal Gizli Servis (National Clandestine Service-NCS) Direktörlüğü, Bilim ve Teknoloji Direktörlüğü, Destek Direktörlüğü gibi alt bölümleri bulunuyor.
POPÜLER KÜLTÜRDE CIA
CIA'in şöhreti, istihbarat kelimesini ilk kez duyanlara kadar bile ulaşacak kadar yaygın. Bunun da temel sebebi örgütün popüler kültürde geniş yer bulması. CIA'i anlatan pek çok kitap, film ve hatta video oyunu var. Bunlardan; Argo gibi danışman destekli ve tamamıyla gerçek olaylara dayananları da var, Casus Oyunu gibi yine danışman destekli, ama yarı gerçek yarı kurmaca olanları da… Ve tabii Görevimiz Tehlike serisi gibi tamamen kurmaca olan mübalağalı örnekler de… Seç beğen al. Anglosakson edebiyatında önemli yer tutan casusluk romancılarının ABD'deki önemli temsilcileri ise Robert Ludlum ve Tom Clancy.
Açıklanmasında mahzur görülmeyen ve aslında bu yönüyle yine bir operasyona hizmet eden CIA belgeleri belirli aralıklarla açıklanabiliyor ama el altından casusluk romanları yazarlarına önceden dosya verildiği de vaki.
Örgüt bütçesinin bir kısmı bu tür projeler için kullanılıyor zaten. CIA, resmi bilgilere göre sadece ABD istihbarat topluluğunun değil, dünyanın bütün servislerinin de en büyük bütçeye sahip olanı. Bütçesi dudak uçuklatacak cinsten: 2013 bütçesi 14.7 milyar dolardı mesela. MİT'in aynı yıl bütçesi 995 milyon 569 TL idi. Arada 40 kat fark var.
İstihbaratın -hem teknik, hem de insana dayalı boyutuyla- neredeyse tamamen paraya dayalı bir iş olduğu göz önüne alınırsa CIA'in biraz da abartılan başarısının püf noktasının bütçe olduğu anlaşılır.
CIA için yazılacak daha çok şey var elbette. Ama yerimiz daraldı. Örgütün, ilk sivil başkanı Allan Dulles'dan son başkan John Brennan dönemine kadar ve elbette en meşhur başkan George Bush, yani baba Bush dönemi de dâhil pek çok küresel komplonun merkezinde yer aldığını söylemek gerekli. Bu komploların bir kısmının similasyonunun düşünce kuruluşu manasına gelen 'think tank'lerde yapıldığını da… Boşuna değildi, CIA'in 'think'inin, 15 Temmuz'da FETÖ 'tank'ı olarak karşımıza çıkarılması.