Erkeklerin botoks sırasına girdiği bir semtte oturmanın da dezavantajıdır herhalde diyorum. Ama bulunduğumuz dönemin genç görünme baskısı baş edilecek gibi değil! Annelerimizin bizim yaşlardaki resimlerine bakıyoruz kızlarla, döpiyes, inci kolye ve robadan göbek bir mecburiyet gibi! Bizlerinse o resimlere bakılan andaki çabası, sıfır selülitle 34 beden mini kot eteğin içine girmek ve günışığında makyajsız mükemmel görünmek, ki en son 13 yaşında başarmışız bunu! Bir önceki neslin kadınları, Sex and the City yıldızlarının yaşlarına geldiklerinde köşelerine oturup, başlarına beyaz tülbent örtmeye başlarlardı! Peki biz niye ağız tadıyla yaş alamıyoruz ya, bizim suçumuz nedir? Eğri oturup doğru konuşayım, hayatımın hiçbir döneminde aynaya baktığımda mutsuz olmuş biri değilim. Hem bir şikayetim olmadı hem de mankenlik filan yapmadığım için idare ettiğimi düşündüm, konuyu kafaya takmadım. Fakat bu yeni genç görünme rüzgarına illa ki takılıyor insan. Örneğin son zamanlarda, yıllardır bir özellik olarak gördüğüm uzun boyun lüzumsuzluğunun farkına vardım. Podyuma çıkmıyorsan, basket oynamıyorsan, üst raflardan tencere alabilmek dışında kime ne faydası var? Akraba hanımların "Bir yere girince herkes bakıyor," övgüsünün, esasen mahcup mizaçlı birine ne kadar faydalı olduğu tartışılır, ayrıca bir biçimde ünlü olduk, uzun kısa, zaten bakıyorlar! Üstelik hamata tavuk her zaman piliç değil midir? Bedia Akartürk'ün torununun çocuğu olmuş, ama benden beş yaş filan büyük görünüyor! Ben ana sınıfındaydım, yine böyle görünüyordu. 1.60'lık ablam da Bediagillerden! Benden 13 yaş büyük, geçen gün bir mağazada kardeş olduğumuzu öğrenip "Hanginiz büyüksünüz?" diye sordular, bir fena oldum!
GENÇLİK AZİMMİŞ ARKADAŞ
Gençlik furyasının gereklerinden biri estetik müdahalelere başvurmak. Göz kaleminden bile korkan bir insan olarak bir türlü şu işlere girişemedim. 27-28 yaşında arkadaşlarım var, hepsi botoksun, dolgunun, daha adını hatırlayamadığım nelerin kitabını yazmışlar! Onların tavsiyesiyle mezolifting'e başladım. Aklıma yattı, cilde iğnelerle vitamin şu bu takviyesi yapılıyor, sağlık desteği gibi geldi kulağıma. Yüzünüze bir krem sürüp uyuşturuyorlar, sonra belki 20 yerden iğne yapıyorlar. Acısını bıraktım, çıkışta Mike Tyson'la bar kavgası yapmış gibiydim! Morluklar 10 günde geçti! Halbuki birçok isim vermişlerdi bana, falanca her hafta yaptırıyor, fişmanca hiç aksatmaz diye... Mezolifting'in mecburi 10 seansından sadece birine gitmiş oldum böylece! Ve gençliğin ne olduğunu anladım! Aynaya bakınca değil ama. Kavram olarak. Derler ya, "Gençlik sağlıklı cilttir," ya da "Gençlik bir enerjidir," filan. Gençlik azimmiş arkadaş! O da bende yok! Ben dünyanın hiçbir ödülü, hiçbir parası, kimsenin hatırı için 10 defa o iğneleri yemem! Oturur beş tane film senaryosu yazarım daha kolay. Bazen kadın dergilerinden filan arayıp "Güzellik sırlarınız nedir, kullandığınız ürünler," filan diye fikir soruyorlar! Bir kere, ekrana çıkıp hâlâ Osmanlı'nın burunsal mirasını taşıyan tek kadın ben kalmışım, insan şüphelenip "Sormayalım, bilmez o yelken burun be," demez mi? Ama kırmıyorum, diyorum ki "Gülsuyu!" "Ama doğal gülsuyu olacak, yapayı değil," diye de önemle ekliyorum! Not filan alıyorlar yazık. Gülsuyu kullanmıyor muyum? Aa kullanıyorum. Bir zamanlar eve koliyle hediye gelmiş Gülbirlik'ten, sağolsunlar. Tonik olarak sürüyorum ki, tonik kozmetik ürünlerinin arasında en gereksizidir. Olsa da olur olmasa da. Gülsuyunun da bir zararını görmedim, dolayısıyla içim rahat tavsiye edebilirim. Muhallebinin üzerine döküp yiyebiliyorsan, yüzüne de sürebilirsin gibi bir mantığım var. Ayrıca "Cildime ne güzel bakıyorum, doğal gülsuyu her derde deva, şimdiden 10 yaş gençleştim" durumunun psikolojik yararları saymakla bitmez. Benden en kral güzellik öğüdü bu kadar. Konuya daha ciddi yaklaşan ve illa ki genç görünme derdinde olan arkadaşlar için de 'azim' tavsiye ediyorum ve Ajda'yı bkz. olarak veriyorum!