İnanamıyorum! Aklım memleketteki genel atmosferin de etkisiyle komplo teorilerine, organize örgütlere gidiyor!
Kanımca yıllardır gazetelerin ikinci sayfalarındaki bikinili sarışın turist kız resminin altına "Türk erkekleri çok mükemmel / muhteşem / seksi / güçlü / cazibeli" başlığı attıran bir gizli 'Türk erkeği propagandası' örgütü var ve bu örgüt 2011 itibariyle gelmiş geçmiş en büyük ve uluslararası eylemine imza attı!
Ve bunu deşifre etme gazetecilik başarısına da ben imza atıyorum! Şöyle ki:
Her kadın gibi Jane Austen romanları, bunların uyarlama filmleri ve İngiltere kırsalında geçen uzun etekli, yeşillikli, büyük İngiliz evlerinin başrolde olduğu ve genellikle evin kızının koca bulma sorunsalı üzerine kurulmuş, 'entelektüel ve tarihi pembe dizi' diyebileceğimiz eserlere bayılırım!
Ki azınlıkta olmadığımı düşünüyorum, çünkü yine, 2011 itibariyle İngiltere'de üretilip tüm dünyayı kasıp kavuran iki yeni dizi var: Biri, 40 yıllık Aşağıdakiler Yukarıdakiler'in yenilenmiş versiyonu, ikincisi de, yazımızın konusu Downton Abbey dizisi, ki, şu anda sadece anavatanı İngiltere'de değil, Amerika'da da harika reytinglere ve New York Times başta olmak üzere önemli basın organlarının övgülerine mazhar olmakta.
TÜRK DİPLOMAT NEFES KESİYOR
Dizinin üçüncü bölümünde, bizi ilgilendiren hikayeyle karşılaşıyoruz. 1900'lerin başında, zengin ve soylu Crawley ailesinin malikanesine, elbette koca arayan en büyük, en akıllı ve en güzel kızları Mary'nin talibi olarak, bir İngiliz asılzadesi gelecek, yanında da misafiri var, haberi geliyor.
Misafir bir Türk diplomat! Bu snob aile ve kızları "Acaba yabancı misafir ata binmeyi filan biliyor mudur, hayır ava mava çıkılacak, yoksa adamı nerede serip nerede kuruturuz?" diye endişelenirken, bir Türk diplomat geliyor ki, amanın aman! Theo James isimli Yunan asıllı İngiliz aktörün canlandırdığı, nefes kesici yakışıklılıkta, janti mi janti, müthiş ata binen, hanımların ellerini öpen, etkileyici, entelektüel, esprili, malikanenin tüm genjkızlarından, hanım lady'sine, hatta aşçı kadınlara bile iç geçirten bir civan!
Adı da Kemal Pamuk. Muhtemelen yazarlar Mustafa Kemal Atatürk ve Orhan Pamuk dışında ünlü Türk tanımadıkları için!
Diziyi tüm dünyada tahmini 50-60 milyon kişinin izlediğini kaydedersek, sadece bu bile Turizm Bakanlığı'nın özel ödenek çıkararak yapamayacağı bir tanıtımdır "Türk erkeklerine bayıldım," diyecek tüm Helga'lar, Jane'ler, Ingrid'ler için diye düşünüyorum.
Ama Türk Erkeği Propagandası Örgütü, esas bu noktada tamamen ipleri eline alıyor! Zira Kemal Pamuk hemşherim, Mary hanımkızın, o esnada bir sürü talibi olmasına rağmen, bir gecede kalbini çalmayı başarıyor! Tam da Türk usulü! Önce kızı etkiliyor, sonra uşağı kafa kola alıp Mary'nin yatak odasının yerini öğreniyor.
Gece karanlığında da odada bütün cazibesiyle beliriverip, Türk erkekleri bir olup fantezilerini yazmışçasına, azıcık zorlama, azıcık flört, azıcık maçoluk ve emrivakiyle, o ulaşılmaz, burnu büyük, kurallı kızı yatağa atmayı başarıyor, iyi mi? O andan sonra, Mary, bir Türk magazinci ifadesini alsa, "Ne olduğunu anlamadım, Kemal hem çok yakışıklı, hem çok güçlü! Türk erkeğinin maçoluğu ve güçlü pazuları beni benden aldı, İngiliz erkeklerine yuh olsun! Yaz tatilinde İstanbul'dayım!" diyecek kıvamda!
SONRASI SKANDAL VE ŞANTAJ
Benim bile televizyonun karşısında vatandaşlarım adına koltuklarım kabarırken, senaryoda aniden bir sürpriz oluyor. Kemal Pamuk kıza artık neler yaptıysa, bu özel gecenin sonunda kalpten ölüyor! Gidiyor gencecik çocuk ve neyse ki en azından mutlu gidiyor!
Sonrası yedinci bölümde hâlâ çözülmemiş bir skandal tabii. Mary ve annesi, ateşli gece anlaşılmasın diye, Kemal'in cesedini kendi odasına taşımış, hizmetçilerden görenler var, skandal, şantajlar, Türk büyükelçiliğine yazılan mektuplar, Mary zaten aşkını kaybetmiş olmaktan dolayı bunalımda ve Londra'nın I. Dünya Savaşı öncesi en büyük dedikodu kazanı kaynıyor!
Diziyi şiddetle tavsiye ederim, ayrı konu. Ama rahmetli kurgusal diplomat yakışıklı Kemal Pamuk, 2011 yaz sezonu turizm sektörümüzün en büyük bombası olabilir. Benden söylemesi!