Cumartesi öğlen, evimin kapısı çalıyor, durmaksızın hem de... Benim komşum, hem de yakın arkadaşım Sevtap perişan halde, yüzünde neyle karşılaşacağını bilemeyen panik kişi ifadesiyle kapımda.
Altı üstü öğlene kadar uyudum. Annem, ablam, Murat, Yasemin paniğe kapılmışlar.
Al sana hayat dersi; kimseyi bir rutine alıştırmayacaksın!
"Eğer sen her gün 18:30'da eve geliyorsan bir gün 19:00'da gel, bak karından nasıl fırça yersin" hesabı.
Ben de her sabah 7:00 itibariyle arkadaşlarımın telefon, çay, kahve hizmetine açıldığımdan, o sabah beni bulamayanlar çıldırıp, türlü türlü senaryolar kurmuşlar. Yahu belki uyudum, belki kafa dinliyorum, belki çalışıyorum, belki telefonum evde kaldı. Yoook!
En büyük delilleri de benim henüz 'Snap' atmamış olmam. Sevtap, Yasemin'i arayıp avaz avaz; "Ayşe snap bile atmamış, korkuyorum başına bi'şey geldi galiba" diye kapıma dayanıyor. Herkes nefeslerini tutmuş bekliyor.
Bense yataktan sürünerek çıkıp, fırçayı basıyorum tabii.
Yaa gördünüz mü, alıştırmayacaksınız. Ne kendinizi, ne başkasını. Aynılığa alışmak yok! Sonra hep beklendiği gibi olan, sürprizsiz ve monoton insanlardan sayılırsınız. Ki bu hiç hoş değil, hiç.
Not: "Snap atmadı acaba bi'şey mi oldu" cümlesi Snap âleminden kopuşum olabilir.