İşin özeti şu; Türk sinemasında yine yeniden senaryo sorunuyla karşı karşıyayız.
Pek bayıldığımız Çağatay Ulusoy'un başrolde oynadığı film 'Delibal' fragmanıyla "Bu filme kesin gidilir" etkisi yaratmıştı bende. Biz de yeni yılın ilk pazar günü sinemasını 'Delibal'dan yana kullandık.
Biz kim? E kızlar tabii.
Çağatay Ulusoy var, aşk var, müzik var, dram var kızlar koşuuuun hali.
Delibal'ın konusunu duymuşsunuzdur, bipolar kişilik bozukluğu taşıyan (yani manik depresif haller, aşırı duygu yükselmelerinden aşırı çöküşlere hızla geçiş yaşamak) baldan tatlı, her daim heyecanlı delikanlımız Barış'ın, güzeller güzeli idealist kızımız Füsun'la (Leyla Lydia) aşkı.
İlk yarıda sinemadaki kadın seyircinin dibi düştü tabii ki. "Ahh ne aşk bu yaaa", "Offf var mı böyle adamlar", "Kız ne kadar şanslı, şunun tatlılığına bak" gibisine cümleler kuruldu bol bol.
Gelin görün ki salondan çıktıktan sonra 'Delibal' hiçbirimizde bir iz bırakmayı başaramadı.
Sebep 1: Türk dizilerinde ve sinemasında başrol oyuncularının üzerine film/dizi uydurma hastalığı, yani Çağatay Ulusoy olsun da bütün genç kızlar salona koşsun ana fikriyle senaryonun havada kalması.
Aynı şey Meryem Uzerli'nin yeni dizisi için de yapıldı. Aylarca Meryem belli, senaryo belirsizdi. Yahu, senaryoya göre oyuncu aramaya ne oldu? Sinema esaslarına ne oldu?
Sebep 2: Filmin üzerine kurulduğu 'bipolar kişilik bozukluğu' neredeyse son dakikalara kadar filmde hiç işlenmedi, seyirciye gerektiği gibi anlatılmadı. Seyirci şıp diye 'bipolar' vaziyeti çakmak zorunda değil, sen anlatacaksın.
Sebep 3: Spoiler vermiyorum, zaten ilk sahnede görüyorsunuz, 'Delibal' çocuğumuz Barış'ın intiharının da altı boş kaldı. Yahu daha üç gün önce dünyanın en tatlı kocasıyken şimdi neden kendini uçurumlardan atıyorsun? Cevabı; çünkü çocuk bipolar Ayşe! değil. Sen oya gibi işleyemediysen bu seyircinin suçu değil. Bir senaryo açığı daha.
Sebep 4: Karakterler bizi kendine inandırmakta sıkıntı çekti. Çağatay Ulusoy'u pek sevsek de sürekli sırıtan, heyecanlı, sürprizli bir tipten daha fazlası değil midir bipolar karakterler? Yok muydu danışacak psikologlar falan.
Sebep 5: Güzeller güzeli esas kız Füsun'u oynayan Leyla Lydia Tuğutlu çok başarılı bir performans göstermiş olsa da kıza yazılan diyaloglar da sığ kalmış.
Sebep 6: Bir senaryo kazası daha; Bipolar kişilik bozukluğu olan oğullarına anne ve babasının davranışları oldukça vurdumduymazdı. Sürekli destekleyip, alkışlamaktan başka bi'şeye yaramadılar.
Ama Ali Bilgin'in yönettiği 'Delibal' için kötü demeyeceğim, "İzlediğim için pişmanım" da demeyeceğim. Fena değil işte, izlenir ama iz bırakmaz, izlenir ama sonraya kalmaz işte. Kızımız güzel, oğlumuz yakışıklı, konumuz aşk... Diyeceğimi dedim, gerisini siz bilirsiniz sevgili seyirci.
Ben sadece sinemanın birinci kuralı olan 'iyi senaryo'nun bizim sinemamızda bu kadar göz ardı edilişine kızıyorum.
Ey yapımcı(lar), hani benim senaryom!