Hadi bakalım hikayedeki aşkı bulalım. 'Bu Tarz Benim'in jüri üyesi Ivana Sert'in sevgilisi sert çıkmış.
Kendisinin televizyon programında giydiği kıyafetleri pek açık buluyor ve rahatsız oluyormuş (hatta programdaki yarışmacılar bile açık giyiniyormuş abimize göre... bak sen).
Bir uyarı, iki uyarı derken sonunda tepesinin tası atmış ve Ivana Sert'ten ayrılmış "Benim kadınım öyle kıyafetler giyemez, kıskanırım, dayanamam" buyurmuş. Aman da ne seksi, ne kahramanca, ne adam beee ne adam.
Malum, Ivana Sert'in sevgilisi bu konuda tek değil. Bizim erkeklerin çoğunun tarzı bu; kadını neşesiyle, kıyafetiyle, güzelliğiyle, mesleğiyle, statüsüyle, enerjisiyle beğen, sevgili ol, sonra onu o yapan ne varsa gıcık kap, kıskançlık krizlerini takiben isyaaaan çıkar.
Sanki Ivana Sert hayırlı kısmetini bekleyen ev kızıydı da adamla sevgili olunca mı miniler, dekolteler giymeye başladı. Kadının zaten işi en moda kıyafetler giymek, hoş, seksi, göz alıcı görünmek, hemcinslerine 'moda ikonluğu' yapmak.
Şimdi sen altı ay sonra çıkıp da "Bana bağğ kadın, bu kıyafetler yassaaaağ" çekemezsin. Çekersen de böyle ellerin bomboş kalakalırsın.
Eee ne oldu? Ivana Sert'in kıyafetleri mi değişti. Hayır.
Hani aşktan, kıskançlıktandı tüm bunlar. Eee şimdi sevdiğin, o çok kıskandığın kadının hayatında bile değilsin n'aber? Peki bu nasıl aşk? Nasıl sevgi? Nasıl kıskançlık? Evet, kıskançlığı bile yalandandır bunların.
Bunlar hep ego, hep patron olma sevdası, hep eli senden güçlü kadını ezme savaşı.
İki dakika önce kıskançlıktan kavga ediyorsun, iki dakika sonra 'boş ol, boş ol' çekip artık o pek aşık olduğun kadının ne yaptığını umursamamaya karar veriyorsun. Bir daha da arkana bakmıyorsun. Hadi oradan. Ucuz kahramanlar sizi.