Soğukkanlı olmanın faydalarını saymaya gerek var mı? Mesela ani tepkiler vermezsin, sonradan pişmanlık duyacağın cümleler kurmazsın, krizleri yönetebilirsin (ki 35 yaşıma geldim gram kriz yönetebilmişliğim yoktur), sorunları itinayla çözebilirsin.
Hepsinden önemlisi kendini perişan etmezsin yani.
Bkz. atasözleri: Öfkeyle kalkan zararla oturur, keskin sirke küpüne zarar vesaire vesaire.
Peki şimdi durduk yere serin duruşlar nereden aklıma geldi de yazıyorum.
Gülben Ergen'den tabii ki. Videoyu bir internet sitesinde izledim. Gülben Ergen'in evliliğinden sonra eski eşi ve çocuklarının babası Mustafa Erdoğan "Çocuklarım başka bir adamla aynı evde yaşayamaz" demiş. Kızmış yani, istememiş. Ki bir kadın olarak düşündüğümde abartılı ve haksız bir açıklama olarak değerlendiriyorum bunu.
Anne olunca, boşanınca bir daha âşık olmayacak mıyız yani? Bir daha evlenemez miyiz? Mutlu olmak bizim hakkımız değil mi?
Hem anne ve baba ne kadar mutluysa çocuklar da o kadar mutlu olmaz mı?
Anneye sen çocuklarınla ayrı yeni eşinle ayrı bir hayat yaşa denmesi de olacak iş değil hani.
Neyse...
Gülben Ergen'e magazin muhabirleri iştahla sordular; "Ne olacak bu durum Gülben Hanım?"
O kadar sükûnetle, kendinden emin ve organizatörlüğün zirvesinde bir açıklama yaptı ki baktım oturduğum sandalyeden kalkmış ayakta alkışlıyorum.
"Mustafa haklı" dedi, ilk cümle bu. Sonra "Her şey rayına girer, sorun yok, rahat olun, eşim Erhan da harika bir babadır" dedi.
Üç cümlede hem eski eşin, hem yeni eşin sırtını sıvazladı, hem konuyu çözdü, hem basını susturdu, hem duruma tedirgin bakanları rahatlattı.
Şahane. İşte bunlar hep soğukkanlılık sevgili okur.
İşte ben ve benim gibiler hep bundan kaybediyor çünkü beceremiyor, ondan diyorum, soğukkanlı olunuz,oldurunuz.
Sorunları soğuk içiniz.
Dediğimi yapınız, yaptığımı bazen yapınız.