Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SÖZÜN ÖZÜ ÖZLEM DOĞANER

Bağımsızlığa en yakın dönem

Pandemide küresel ekonomide öne çıkan iki konu var. Biri enflasyon biri büyüme... Tüm dünya gerek enerji gerek emtia gerekse gıda fiyatlarındaki hızlı artışla ciddi bir yüksek enflasyon kıskacına girdi. Büyüme ise ciddi bir sorun. Pandemide yaşanan kapanmalar, her ülkenin iyi planlayabildiği bir süreç olmadı. Sadece hizmetler sektörü değil aynı zamanda sanayide çarklar durdu; istihdam zayıfladı, tedarik zincirindeki aksamalar sistemi kilitledi. Bugün gelinen noktada Türkiye'nin büyümede yaşadığı tam bir pozitif ayrışmadır. İlk çeyrekte %7, ikinci çeyrekte %21.7 büyüme oranları dünyanın en hızlı büyüyen ülkelerinden biri haline getirdi. Bugün açıklanacak 3. çeyrek rakamları da Türkiye'nin yine dünyanın en hızlı büyüyen birkaç ülkesinden biri olduğunu ispatlamış olacak. Çin'in ve ABD'nin %4.9; Euro bölgesinin %3.9; Almanya'nın %2.6; İngiltere'nin %6.6 büyüyebildiği bir tabloda Türkiye'nin %9'a yakın bir büyüme sergilemesi şaşırtıcı olmayacak.
Son günlerde gündeme damga vuran Erdoğan'ın "Ekonomik Kurtuluş Savaşı" dediği tabloda bağımsız ekonomiye en yakın olduğumuz dönemi yaşıyoruz. Tabii klasik iktisat söylemleriyle, ezberleri bozmadan yakalanabilecek bir düzey değil bu. O yüzden bazılarının konfor alanları bozuldukça sesler farklı çıkıyor. Kur üzerinde iktisadi temelleri bulunmayan hareketler herkesin malumu. Ancak kur ekonomiyi değerlendirmek için tek kriter değil ama kur üzerinden saldırmak bilindik yol. ABD zamanında Çin'e de kurunu düşük tuttuğu için saldırıyordu. Çin bir yatırım üssü olup dünyanın liderliğine soyundu. Elbette bu noktada kurun seviyesinden öte volatilitenin en düşük seviyede olması önemli.
Bu bağımsızlık mücadelesi aslında enerjide atılan adımlarla kendine vücut buldu. "Bağımsız Enerji, Güçlü Türkiye" politikalarının amacı cari açığın en büyük kalemi enerjide atılacak adımlarla ekonomiyi bağımsızlığa kavuşturup cari fazlaya taşımaktı. O adımların meyvelerini toplarken bugün doğan çocukların doğalgazı olan bir ülkeye doğduğuna hepimiz şahit oluyoruz. Başta herkesin itiraz etmeye doyamadığı altyapı yatırımlarının bugün pandemide Türkiye'yi bir yatırım ve lojistik üssü olmaya taşıdığını görüyoruz.
Yeni varyantla, endişelerin geçmediğini gördüğümüz bu dönemde enflasyon, borçluluk ve durgunluk riskiyle karşı karşıya olan Avrupa'da bugün üretim ve ticaret sıkıntısı da had safhada. Çin'den Avrupa'ya sipariş teslimlerinin 24 haftayı bulduğu bir dönemi yaşıyoruz. Türkiye'nin teslim süresi ise 20-25 gün. Bu da Türkiye için bir fırsat.
Elbette bu tabloda tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'nin de satın alma gücüyle ilgili çözülmesi gereken sorunları oluştu ve bu konuda atılacak adımlara ihtiyaç var. Ama durum gösteriyor ki Türkiye hem milli gelire borç oranında yakaladığı düşük seviye hem bütçe disiplini nedeniyle elinde bunu da çözüme ulaştırabilecek formülleri daha rahat uygulayabilir.
Doğrusu şu ki dünyada kimse doğru formülü bilmiyor ve farklı yöntemler deniyor. Enflasyondan enerjiye sorunlar ortak ama reçeteler farklı. Bu nedenle kimse Türkiye'nin formülüne yanlış diyemez, bunu ispatlayacak ancak zamandır. Bu nedenle kuru gürültüye pabuç bırakmadan kararlı bir şekilde ilerlemek lazım. Bunun için hem altyapı hem insan kaynağı hem teknoloji gücüne sahibiz. Ekonominin yüzde 80'i algı yönetimidir. Kimse kızmasın ama izlediğim tek sorun şudur. Komutan sahadadır, kararlı açıklamalar yapmaktadır. Kurmayları ve askerleri de bir an önce sahaya çıkmalıdır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA