Türkiye'nin yeni bir sisteme geçeceği tarihi seçimlere tam bir hafta kaldı. Sandığa giderken Avrupa'nın en genç nüfusunun geleceğini seçeceğimizi unutmamalı. Dışarıda ticaret savaşı için masaları devirmiş, karşılıklı yaptırım kararları alan bir dünya; yanıbaşımızda terörün yuvalandığı komşular var. Yakıp yıkıp geriye götürmeyi mi, bu ülkeyi küresel güç seviyesine taşıyacak adımlar atmayı mı? Hangisini seçeceksiniz?
Söz hakkı vatandaş olarak bizde.
Türkiye 16 yıldır istikrarla yönetildiği için bazı sıkıntıları çabuk unuttuk. Tüm saldırılara, içeride dışarıda tüm olağanüstü dönemlere rağmen ekonomide hep ileriye yürüdük. Ekonomi 3,5 kat büyürken IMF'nin adını bile unuttuk. Dünyanın 5'ten büyük olduğunu söyleyince, ABD'ye kafa tutunca dünyanın başımıza yıkılacağı kompleksinden kurtulduk. Yani hakkımızı aramaktan, daha iyisini hayal etmekten çekinmedik. Seçime giderken konuştuğumuz iş insanı, esnaf, vatandaştan hep aynı izlenimi ediniyorum. Düne kadar hayal olan denizaltından tüp geçitleri, hızlı trenleri, havayollarını o kadar benimsemişler ki olağan geliyor artık. Ev almak, yurtdışına gitmek hatta uçağa binmek sıradan.
Yani zihinsel olarak zaten bir üst lige çıkmışız.
2001 krizinde yaşanan iflaslar, işsizlikler, intiharların ardından 16 senede bu noktaya gelmek çok büyük başarı. Elbette sorun yaşanan alanlar, desteğe ihtiyaç duyan kesimler var. Ama çözülemeyecek hiçbir derin sorun yok. Daha da önemlisi dünya dijital çağdan geçerken teknolojiyi, katma değeri yüksek üretimi arttırmak için durmamak lazım. İşte seçim bu yolda durmadan planlı bir şekilde koşmak isteyenlerle, "Bi durup etrafımıza bakalım. Gerekeni yıkarız, aklımıza geleni yaparız" diyenlerin seçimi olacak. Düşünmek için son hafta. İyi bayramlar, doğru seçimler dilerim.