Ne kamunun borcu ne özel sektörün dış borcu bahsettiğimiz borç... Bu, gönül borcu, can borcu, minnet borcu...
Yani öyle kolay kolay kapanmaz. Emaneti daha ileriye taşımakla eda edebiliriz ancak.
Çok darbe gördü bu memleket. Her 10 yılda bir evlatlarımız öldü; demokrasimiz yerle bir oldu; ekonomimiz geriye gitti.
15 Temmuz'da da hedef aynıydı ama olmadı.
İnsan söylemeden edemiyor.
Bizi bize bıraksalar bugün bambaşka bir yerdeydik. 2001 yılında tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşayan Türkiye yepyeni bir sayfa açmıştı. 2013 yılı ise tüm göstergelerde baharı yaşadığımız dönemdi.
Kişi başına düşen milli gelir 11 bin dolar seviyelerine yaklaşmıştı. Politika faizi yüzde 4.5 ile tarihin en düşüğünü, borsa ise tarihin en yüksek seviyelerini görüyordu. "Artık darbeler sona erdi.
Ekonomimizde Cumhuriyet tarihinin rekorları kırılıyor" dediğimiz anda yine o gizli el devreye girdi.
Mayıs 2013'ten itibaren başladılar karıştırmaya. Ve son koz 15 Temmuz'da devreye sokuldu. İçimizdeki hainler işe koyuldu. Ama yine umduklarını bulamadılar.
Bu halk darbeye darbe yaparak tarihe geçti. Yine seferberliklerle ekonomisi dimdik ayakta. Yine büyümede rekorlar kırıyor. Yine 2023 hedeflerinden vazgeçmiyor.
Kayıplara bakın. Resmi ağızlardan yapılan açıklamalara göre Gezi ve 17-25 Aralık'ın maliyeti 160 milyar dolar. 15 Temmuz'un maliyeti net olmayan rakamlarla 300 milyar lira... Bu 5 yılı bu şekilde yaşamasak kişi başı milli gelir 15 bin doları aşmış olurdu.
Bizim amacımız en büyük 10 ekonomiden biri olmak, onlarınki bizi G20'den düşürmek.
Evet, sayelerinde olmamız gereken kadar zengin değiliz.
Ama onurluyuz, gururluyuz, birlikteyiz.
Her şeye rağmen...
Ne mutlu ki cennet vatanımız sadece coğrafi olarak değil ekonominin, enerjinin, barışın, insanlığın da köprüsü ve hep öyle kalacak. Minnetimiz ve mahcubiyetimiz sonsuz.
Borcumuz aklımızda.
Şehitlerimize rahmet dilerken, gazilerimize saygılarımı sunarım.