Şahidiz. Sadece bir ay önce sokaklarında futbol sevgisiyle dans eden taraftarların neşesi yankılanıyordu. Bugün Nice'de de gözyaşı var.
Biz bu gözyaşını tanıyoruz.
Türkiye terör meselesine hiçbir zaman "Bu senin terörün bana ne" diye yaklaşmadı. Dünyanın ikiyüzlü yaklaşımının aksine bu konuda dil, din, ırk ayrımı yapmadan hiçbir acıyı kendi acısından ayırmadı.
***
Hiç şüphe yok. Bugün
dünya ekonomisinin önündeki en büyük risk terör... Yarın giderlerin yarısını teröre harcamak, gelirlerin yarısını terörden kaybetmek istemiyorsak alınması gereken önlemleri almalıyız.
Terörizmin küresel maliyeti 11 Eylül 2001'de New York'ta
Dünya Ticaret Merkezi'ne yapılan saldırıdan bu yana görülen en yüksek düzeye ulaştı. Ekonomi ve Barış Enstitüsü tarafından hazırlanan küresel terörizm endeksine göre
terörün maliyeti 53 milyar dolar. Maliyet hesabında zarar gören binalar, tıbbi bakım masrafları, gelir kaybı ve ölüm-yaralanma maliyeti de dikkate alınıyor.
Küresel şiddetin dünya ekonomisine getirdiği yük ise
14.3 trilyon dolar. Dünya milli gelirinin
yüzde 13.4'üne ulaşan bu rakam, Brezilya, Kanada,
Almanya, İspanya ve İngiltere'nin ekonomik
büyüklüğünün toplamına denk.
***
Dünya, terörü etkisizleştirmeden küresel ekonominin ayağa kalkması zor görünüyor. Çünkü beyinleri yıkanmış bu insafsızlar artık insanların alışveriş yaptığı, tatil yaptığı yerleri, seyahat etme özgürlüğünü vuruyor.
Üstelik terör artık başka ülkelerden ithal edilmiyor. Yerli üretime geçtiler. Birlikte yaşadığın, seninle senin gibi yaşayan vatandaşın vuruyor seni...
İstediğiniz kadar trilyon dolarlara hükmeden ülke ol, halkın mutsuzsa zengin ülke sayılmazsın.
***
Ekonomide artık global bir köy haline geldiyse dünya,
terörle mücadelede de tek vücut olmalı. Sivrisinekleri öldürmeyi bırakıp bataklığı kurutmalıyız. Bu bataklık
da sadece belirli bölgeler, ülkeler değil... Kendi bakış açımız.
Dünyanın artık terörle mücadele konusunda
Türkiye'nin net tavrına ulaşabilmesi lazım. Çünkü görünüyor ki terör örgütleri, bu ayrım yapan bakış açısından cesaret buluyor.
Öncelikle teröre giden yolları tıkamalıyız. Hem maddi hem de insan kaynağı olarak... Hepimize düşen görevler var. Örneğin, savaştan, sefaletten kaçan mülteci çocuklara sadece evsahipliği yapmak yetmiyor.
Çocukları itip kakmak yerine eğitmeli, vefa duyması gereken ülkeye hınç duymamalı.
Bugün Türkiye'de de sosyal sorumluluk konusunda elini taşın altına koyan bütün şirketlerin dikkate alması gereken konulardan birisi bu. Suriyeli çocukları sokaktan alıp eğitimlerine destek vermeli...
Bu konuda adım atan şirketler olduğunu da duyuyoruz. Umarız çoğalırlar.