Bugün muhalefet partilerinin yaşadığı deprem, bir seçim yenilgisi depremi değil. Muhalefet esas depremi siyasetsizlik ve ilkesizlik nedeniyle yaşıyor. Bunun müsebbibi de mevcut hükümet sistemi değil, onu bahane edip siyaset üretmeden siyaset mühendisliğiyle her önüne gelenle ittifak yapan siyasi aktörlerdir. Bu da sadece son dönemde ortaya çıkmış değil.
Bunun en çarpıcı örneğini CHP, "Her evden bir oy HDP'ye" diyerek 2015'te verdi. Bu, HDP'nin terör örgütü PKK'yla ilişkisi biline biline adı konmamış ilkesiz bir ittifaktı. Bu ilkesizlik öyle bir noktaya vardı ki, birbirini siyasi düşman ilan eden HDP ile Zafer Partisi aynı adaya oy verdiği gibi bundan da rahatsız olmadılar. Bu ilkesiz siyasetti ve seçim yenilgisi de kaçınılmazdı.
Şimdi o yenilginin sarsıntıları yaşanıyor. Millet İttifakı'nın üç büyük partisinin hâline bakın.
Birbirlerini "ihanet ve hançerlemekle" suçlayanlar mı, "Kurultayı para gücüyle kazandı" diyenler mi ya da partinin parasını çalmakla itham edilenler mi dersiniz bütün kirli çamaşırlar ortaya dökülmüş durumda.
CHP'DE HZ. ALİ KİM MUAVİYE KİM?
Partilere tek tek bakıldığında durum çok daha vahim.
Muhalefetin amiral gemisi CHP'de yönetim değişse de "siyasetsizlik" değişmedi. Daha vahimi, 100 yıllık CHP tarihinde hiç olmayan bir çift başlılık dönemi başladı. CHP'nin yeni genel başkanı Özgür Özel ama yönetim tamamen İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun kapsama alanında. Özel, "değişimci" siyasi kadroları ve fondaş medyayı coştursa da CHP sosyolojisinde derin bir kırılmadan söz ediliyor. Özellikle de Alevi sosyolojide yaşanıyor bu kırılma. O çevrede kurultayın "para gücü" ve "yalan vaatler"le alındığına dair derin bir inanç var. Bir süre önce, "Hz. Ali ve Muaviye'nin yüzük hikâyesi"ni yazınca inanılmaz tepki geldi. Herkes şu sorunun cevabını arıyor: "Kim Hz. Ali, kim Muaviye?"
Kafalarda benzer çok sayıda soru var. Ama en motivasyon kırıcı olanı da CHP Genel Başkanı Özel'in kurultayda şeref sözü verdiği hâlde önseçim ve tüzük kurultayı yapmama kararıydı. Özel'in hızlı çark etmesi CHP'lileri öfkelendirdi. Çünkü herkes biliyor ki bunun nedeni, önseçim olsa Özel ve İmamoğlu istediklerini aday yaptıramayacak. Arkasından da Kılıçdaroğlu'na destek verenlerin tasfiye edilmesi gelecek.
Zaten ilk tasfiyeye de Kılıçdaroğlu'nun Meclis'teki "sağcı" danışmanlarından başlandı. O isimler arasında kamuoyunun yakından tanıdığı Rasim Bölücek, Muhammet Çakmak ve İbrahim Uslu da var. Bu isimler partinin değil, CHP'nin Meclis'teki danışmanları.
Merak ediyorum, daha önce CHP solcuydu da bunlar mı sağcı yaptı?
Bir soru da Özgür Özel'e: CHP Meclis Başkanı'yken size danışmanlık yapan bu isimlere hiç itiraz ettiniz mi?
İYİ PARTİ BİTER Mİ?
CHP'de bunlar olurken İyi Parti'de de işler iyi gitmiyor. İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener çılgına dönmüş gibi kırıp döküyor, parti içine de dışına da saldırıyor. En yakınlarını bile "yolsuzluk" ve "ahlak dışı" işlere karışmakla suçluyor. Kendisini bu iddialardan ne kadar arındırır bilemem ama İyi Parti, CHP ile ittifak yapmadığı sürece saldırılar durmayacak. Bu saldırıların İyi Parti'yi bitireceğini sanmıyorum. Süreci CHP'nin yeni yönetiminin yerelde ne önereceği belirleyecek. Ama şu da bir gerçek: Akşener bu saatten sonra direnip tek başına seçimlere girse de cazip bir öneriye tav olup CHP'yle ittifak yapsa da ortada "kirlilik ve ilkesizlik" olduğu sürece sonuç değişmeyecek.
CHP'nin ipiyle kuyuya inmenin ne demek olduğunu anladı mı dersiniz?