Gazze'de İsrail 4 bini aşkın çocuğu katlederken, ABD'nin başını çektiği dünyanın "demokratik" devletleri de destek veriyor.
Son birkaç gündür ABD, "insani ara" kılıfıyla sanki faşist Netanyahu'yla anlaşamıyorlarmış gibi bir tavır içinde. Tam bir ikiyüzlülük bu.
Oysa ABD istese bir dakikada bu kanlı soykırımı durdurur. Para ve bomba desteğini kesse yeter... Ama istemiyor. Ancak bu kanlı gidişatın da aleyhine döndüğünü görüyor. Dünya halklarının ayakta olduğunu, tepkinin dalga dalga büyüdüğünü görüyor.
Bu da ilk kez Filistin davasında yeni bir dönemin başladığını gösteriyor.
Çünkü bugüne kadar İngiliz ve ABD emperyalizminin desteğiyle işgali kanla sürdüren siyonistlere karşı Filistinlilerin verdiği mücadele hep "terör" parantezine alınarak dünya kamuoyuna sunuldu. Sanki toprakları işgal edilen onlar değildi. Bu kirli bir algı operasyonuydu. İlginçtir siyonist işgale karşı sadece Müslüman Filistinliler değil, Hıristiyan Filistinliler de FKÖ içinde mücadele etti. Yaser Arafat'la birlikte mücadele eden solcu George Habaş ve Nayif Havetme bunların en bilinenleri.
Bugüne kadar seküler, solcu veya İslamcı fark etmiyor, emperyalizm her defasında bir gerekçe bulup Filistinlilerin işgale karşı mücadelesini gölgeledi.
Bence ilk kez bugün, dünya İsrail'in işgalci olduğunu, esas terör üreten yapının İsrail devleti olduğunu, ABD'nin de buna destek verdiğini, bombalarla binlerce çocuğu birlikte katlettiklerini canlı yayında, sosyal medyada apaçık gördü ve lanetledi.
Artık bunun üstünü örtemezler.
'BİR ŞEY YAPMALI...'
Şu sıralarda usta yazarımız Alev Alatlı'nın "Kadere Karşı Koy A.Ş" kitabını okurken, özgeçmişinde yer alan Filistin ve Arafat isimlerini görünce doğal olarak dikkatimi çekti. "Yaseminler Tüter mi?" kitabı dâhil birçok kitabını okuduğum yazarın Filistin meselesiyle ilgili yazdıklarını, hatta Yaser Arafat'tan Filistin davasının tanıtımına yaptığı katkılardan dolayı 1986 yılında "Özgürlük Madalyası"yla ödüllendirildiğini gördüm.
Alatlı, geçtiğimiz haziran ayında da Anadolu Ajansı'na verdiği söyleşide Filistin davasıyla ilgili görüşlerini açıklarken bugüne de ışık tutan tespitler yapıyor:
"Ödülü bana gizli gönderdi. Tunus'ta sürgün hükümetindeydi. Bir elçi yolladı bana, Ebu Firas. Gecenin bir saatinde geldi. Açtım kapıyı korkarak, elinde madalya. Bir de Filistin elbisesi göndermişler. Yine Allah'ın işi. Amerika'da Filistinli delikanlılarla tanıştım, Amerikalılara Filistin diye bir devlet olduğunu anlatmaya çalışıyorlardı. Çok zor bir mücadele. (...)
Ne yapılabilir, diye delirdim. Güzel bir Katolik duası vardır: 'Ey Allah'ım, bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için güç, değiştiremeyeceğim şeyleri değiştiremediğim zaman sabır ve ikisinin arasındaki farkı anlayacak basiret ver' der. O yüzden mesela benden militan olmaz. Elime silahı alıp dağın tepesine çıkıp bir iş yapmam. Yapım müsait değil. Fakat yapabileceğim bir şey vardı: İşin propagandası. İki veyahut üç kitap çevirdim. Allah kimseyi öyle hallere düşürmesin. Öyle bir dönem ki. Filistinli kadın diyor ki; 'Ben 6 çocuk doğurmakla yükümlüyüm.' Neden? 'Başka türlü olmaz Alevcim' diyor. Niye olmuyormuş diye soruyorum: '2 tanesini İsrail öldürecek, 2 tanesi ancak eve ekmek getirecek, ikisini de okutmak lazım ki bir şeye yarasın.' Bakar mısın dağıtmaya. Kadın bunu bütün samimiyetiyle söylüyor. Yani Alev Hanım başka ne yapabilirdi, iş dönüşü saatlerce çeviri yapmaktan başka."
Biçimi ne olursa olsun, işgal altında mücadele eden Filistinlilere destek olmak için herkes, sokağa çıkmaktan soykırıma destek veren küresel ürünleri boykot etmeye kadar elinden ne geliyorsa yapmalı.