Tarihi bir seçim yenilgisi Altılı Masa ve bileşenlerini sarstı ama hâlâ hiçbiri o sarsıntının gereğini yapmış değil. Ortada siyaset adına dar alanda kısa paslaşmalar dışında somut bir şey yok. CHP'de değişimciler çark etti, İyi Parti yerinde sayıyor. Yenilgiye en hızlı tepki veren ama siyasi irade zafiyeti yaşadığı için ne yapacağını bilmeyen HDP daha da şaşkın durumda. Küçük partilerin durumu ise vahim ötesi, kimse güvenmiyor.
İşte Millet İttifakı partileri böyle ağır yaralı hâlde yerel seçimlere gidecek.
Buna rağmen siyaset mühendisleri boş durmuyor, şimdiden 2019 yerel seçim ruhunu çağırma seansları başladı bile... O ruha, İmamoğlu gibi İstanbul İttifakı diyerek partiler üstü bir misyon yükleyenler bile var.
Ama artık çok geç. 14-28 Mayıs seçimlerinde Altılı Masa aklı süreci öyle kötü yönetti ki, kurulmadık kirli ilişki, yapılmadık kirli pazarlık kalmadığı gibi ellerindeki bütün siyasi aktörleri de kullandılar ve geriye "güvenecek" kimse kalmadı.
Bir partinin değil, toptan muhalefet ile toplumsal kesimler arasındaki "güven" ilişkisi zedelendi, yara aldı. Artık CHP'li seçmen İyi Parti'ye, İyi Partililer CHP yönetimine, HDP seçmeni ise hiçbirine güvenmiyor.
Bu da en sert biçimde HDP içinde tartışılıyor. HDP'nin yerel seçimlerde ne yapacağı da merak ediliyor. Aday mı çıkartacak yoksa yine "iktidara kaybettirme" taktiğiyle CHP'ye destek mi verecek?
Son seçim yenilgisi, Kandil'e bağlı HDP aklının 2015'ten sonra izlediği bütün politikaları sorgulatır hâle geldi. HDP'li her seçmen, artık partisine yöneltmese bile kendi vicdanında şu soruların cevabını arıyor. O soruları bir HDP'li sıralıyor:
"Biz 2015'te 'Seni başkan yaptırmayacağız' dedik, tam tersi oldu. 2019'da 'Kaybettireceğiz' denildi kaybettirdik ama biz de kaybettik. Elimizde belediye kalmadı. Son seçimde 'Yürü Bay Kemal' dedik, oy kaybettik. Bu siyasi ilişki bize ne kazandırdı?"
HDP'de yaşanan derin sancıya en net teşhisi de o sosyolojiyi iyi bilen yazar Orhan Miroğlu koyuyor:
"Mayıs seçimlerinden sonra, derin tartışmalar yaşayan partilerden biri de HDP oldu. Bir milyona yakın seçmeni, sandığa gitmeyerek partisinin aday ve ittifak tercihlerini protesto etti. HDP, İyi Parti gibi 'kendi özüne' dönme hazırlığı içinde, yani 2019'da olduğu gibi kayıtsız şartsız ve sırf 'AK Parti ve MHP'nin yerel yönetimlerdeki iktidar alanını' daraltmak için CHP'nin adaylarına oy vermeyip kendi adaylarıyla seçime katılacak gibi görünüyor."
HDP'nin eski eşbaşkanlarından Gültan Kışanak da katkı verdiği o politikalardaki başarısızlığı, "HDP verdiği oylara sahip çıkamadı" diyerek HDP yönetimine bağlıyor ve şöyle diyordu:
"Yeşil Sol Parti kesinlikle yerel seçimlerde tüm kentlerde aday çıkarma stratejisi izlemeli ve bunu ciddi bir şekilde planlamalı, çalışmalarına zaman geçirmeden başlamalı."
Aslında bu konuda, HDP/YSP yönetiminden daha çok seçmenden tepki var. Bir ara İyi Partililerin, "İstanbul'u kazandık ama Türkiye'yi kaybettik" dedikleri gibi HDP'li siyasi aktörler de, "CHP'ye İstanbul'u kazandırmak için onlarca belediye elimizden gitti" demeye başladılar. Sadece bu değil, seçim öncesi de yazdım, bölgede Diyarbakır Anneleri'nin haklı direnişi ve terörün etkisizleştirilmesi seçmende ciddi tepkiye yol açtı. Miroğlu'nun hatırlattığı "Bir milyon HDP'li seçmen protesto ederek sandığa gitmedi" tespiti önümüzdeki yerel seçimlerde çok daha etkili olacak.
Bütün bu gerçeklere rağmen HDP yönetiminin, Kandil'in baskısıyla tıpkı 2019'daki gibi CHP'ye destek verme ihtimali de çok yüksek. Bu İyi Parti için de geçerli. Bu nedenle kimse yerel seçimlere çantada keklik gözüyle bakmamalı.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz