Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Alevi-Kürt meselesi ve İmamoğlu

Sesli dinlemek için tıklayınız.

CHP Genel Başkanlığı'na artık aday olacağını deklare eden İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu bu saatten sonra geri adım atar mı bilemem; ama ortaya koyduğu "Türkiye tahayyülü" beklenen rüzgârı estirmedi.
Bu da uzun zamandır alternatif üretemeyen ve iktidar olamayan muhalefet cephesinde hayal kırıklığı yarattı. Burada sorun sadece statükocu geçmişiyle yüzleşemeyen CHP de değil, aynı kısırlık MHP'yi bölerek "milliyetçi" aksta siyaset yapmak için yola çıkan İyi Parti'den "Milli Görüş" adına pazarlık yapan Saadet Partisi'ne, AK Parti'yi tırtıklamak için âlâyıvala ile kurulan DEVA'dan Gelecek Partisi'ne bütün partilerde var ve hiçbiri ne varlık gösterdi ne de yüzleşme yapabildi.
PKK'yla ilişkisi görmezden gelinerek ittifak bileşeni yapılan ve "İktidarı yıkacağız" diye hava atan HDP'de de durum farklı değil.
Böylece muhalefet topyekûn bir başarısızlık sendromu içinde. Buna rağmen ciddi bir sorgulama da yok. CHP içinde birkaç siyasi eleştiri var; ama onlar da daha çok "liderlik" değişimi ve "parti içi demokrasi" üzerinden yürüyor.
En dikkat çekeni ise İmamoğlu'nun çıkışıydı. Önceki gün yazdım; İmamoğlu'nun çıkışı CHP aklının bir adım ötesine geçmiş değil. CHP, nasıl DP iktidarını "karşı devrim" olarak gördüyse, İmamoğlu da AK Parti dönemini "karanlık tünel" olarak niteliyor. Siyasi ve toplumsal kutuplaşmaya da tipik CHP gözlüğüyle bakıyor.
"Acaba yeni bir şey mi söylüyor?" diye baktığımız Alevi ve Kürt meselesinde de durum farklı değil. Son 20 yılda bu iki alanda atılan bütün demokratik adımları görmezden geliyor. CHP'deki sorunu "liderlikte" gördüğü için de şöyle bir tespitle başlıyor
"Demokratik liderlik başta Kürt ve Alevi sorunu olmak üzere ülkenin açık yaralarını iyileştirmek için gerekli zemini inşa eder. Risk almaktan kaçınmaz."
Bugüne kadar nasıl siyasi bir risk aldığını hatırlamıyorum; ama en iyisi sözü bu meseleleri bilen ve bedel ödeyen yazar Orhan Miroğlu'na bırakalım:
"Gerçek şu ki, CHP gibi bir partide yeni liderlik iddiasının tecrübe edilmesi, Türkiye'nin tek parti dönemi ve sonrasıyla cesur bir yüzleşmeyle ölçülecek bir olay... İmamoğlu'nu okurken acaba Sayın Erdoğan'ı mı tarif ediyor dedim içimden. Sözünü ettiği iki sorun için, kendi siyasi hayatı ve iktidarı pahasına risk alan ve hatta 2015 Haziran seçimlerini kaybedip iktidardan düşen Sayın Erdoğan'dan başkası değildi. Ve ne yazık ki bütün bunlar olup biterken çözüm sürecine ve bin bir zorlukla inşa edilen çözüm zeminine PKK ve HDP'den geri kalmadan aynı şiddette ateş eden Sayın İmamoğlu'nun partisinden yani CHP'den başkası değildi."
Miroğlu son seçim sürecine de atıfta bulunarak şu değerlendirmeyi yapıyor:
"CHP helalleşme derken bile hiçbir samimiyet yaratamadı. Kürt seçmenin oyunu alabilmek için çok çirkin ve onur kırıcı pazarlıkların içinde oldu. HDP'li seçmen de (en az 1.5 milyonu) sandığa gitmeyerek mayıs seçimlerinde hem HDP/PKK'ya hem CHP'ye ders verdi. İmamoğlu ve diğer potansiyel liderlerin daveti, CHP tarihi ve bilhassa yakın dönem Türkiye tarihiyle anlamlı ve cesur bir yüzleşmeye davet olmayacaksa, bütün bu mücadeleler döner dolaşır, bir liderin 'adamlarıyla beraber gitmesine', yeni liderin de 'adamlarıyla beraber gelmesine' yol açar. Yürür mü, yürür evet, ortada başka bir muhalefet alternatifi olmadığı için yürür, ama girilen her seçimden bir yenilgi daha alarak yürür!"

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA