Bir haftalık iznimin önemli bir kısmını Ankara'da geçirdim. Ankara'da sadece hayat pahalılığını ve kiralık evlerdeki fahiş atışları değil, siyaseti ve siyaset kulislerini de yakından izledim. Kulislerde özellikle CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığına CHP'liler kesin gözüyle bakıyor. Öyle eminler ki, bırakın 6 artı 1'li masadaki özel hesapları, kendi çevrelerindeki "Ekremci" foncu medyanın saldırılarını bile umursamıyorlar.
Bu da bana, bu konuda Kılıçdaroğlu ile Akşener'in anlaştığını gösteriyor. Aksi halde CHP'liler bu kadar emin olamazdı
Bu tabloyu son dönemde İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in açıklamaları da doğruluyor. Mesela, Akşener'in İyi Parti içindeki Koray Aydın ve Yavuz Ağıralioğlu gibi "Ülkücüleri" refüze ederek etkisizleştirmesi, merkez sağ aktörlere ağırlık vermesi ve bazı araştırmalara göre geçmişte merkez sağın güçlü olduğu Ege ve Trakya'da CHP oylarının İP'e kayması da buna işaret... Ama en önemli işaret, Akşener'in ısrarla "Ben başbakan olacağım" demesi...
Bunun nasıl olacağını da hiç açıklamadı
Bu hesaba göre önce cumhurbaşkanlığını kazanacaklar, sonra seçime gidecekler, o seçimde Akşener en çok oyu alacak ve başbakan olacak.
Bu en az iki yılı alabilecek uzun bir süreç. Ama Akşener "2023'te başbakan olacağım" diyor.
Peki, bu nasıl olacak?
Bunu yolu İyi Parti'nin 2023 milletvekili seçimlerinde CHP'yi geçip ikinci parti olmasından geçiyor. O zaman en azından fiili başbakanlık mümkün olabilir. Daha önce de yazdım, Akşener bunu İmamoğlu ile birlikte yapmayı hesapladı. Ama anlaşılan o ki, şimdilik İmamoğlu'na gerek kalmadı; çünkü Kılıçdaroğlu ona bu fırsatı fazlasıyla sunuyor.
Şu tabloya bakın; Kılıçdaroğlu, Demirtaş'a sahip çıkıp terör yasasının değişmesini isteyerek CHP'yi HDP'nin yanına konumlandırıyor. Onun cumhurbaşkanı olması için HDP'nin oyuna ihtiyacı var. Bununla da yetinmiyor, "CHP eski CHP değil" diyerek muhafazkârlara, FETÖ'cülere selam yollayarak kendi sabit kitlesi Atatürkçüleri, merkez sağcı laikleri CHP'den uzaklaştırıyor, onların İyi Parti'ye yönelmesinin önünü açıyor.
Gördüğünüz gibi 6'lı masa ve o masaya AK Parti'yi tırtıklamak için oturtulan "muhafazakâr" siyasetçiler sadece figüran.
Asıl aktörler, CHP, İP ve HDP...
Zaten Kılıçdaroğlu da özellikle 2015 seçimlerinden itibaren böyle bir misyon üstlendi ve CHP'nin oyunu artırmaktan çok, CHP oylarıyla önce HDP'nin sonra da İyi Parti'nin Meclis'e girmesini sağladı. O günlerde CHP sosyolojisi de bunun farkındaydı ve şöyle deniyordu:
"CHP'nin oy kaybetmesi önemli değil, önemli olan AK Parti'nin daha çok milletvekili çıkarmaması."
Bu aslında tam da ABD Başkanı Biden'ın çok istediği küresel stratejiydi
Bu strateji ekseninde bir anlaşma olduğu için Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanlığı, Akşener de başbakanlık konusunda bu kadar eminler. Ama evdeki hesabın çarşıya uymayacağı, hem seçimi kaybedebilecekleri hem de oyu yükseliyor diye havaya giren Akşener'in her an Kılıçdaroğlu'na ters köşe yapacağı ihtimali de var.
Ama en önemlisi hesaba katmadıkları şu ihtimal: 15 Temmuz'da tanklara, F-16'lara çıplak bedenleriyle direnen halkın sandıkta bu projecileri ters köşe yapması. O zaman siyasette nasıl bir deprem olur göreceğiz.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz