Anlaşılan muhalefet, Başkan Erdoğan karşısında o kadar çaresiz ki, nasıl bir siyaset izleyeceğini şaşırdı. Son 10 yıldır sokakları yakıp yıkmaktan FETÖ darbesine destek vermeye kadar kullanmadıkları yöntem kalmadı. 14-15 parti bir araya geldi, tutmadı. Suriye'den Doğu Akdeniz'e, Libya'dan Karabağ'a bütün bölgesel operasyonlara karşı çıktılar, karşılık bulmadı.
İnsanlığın ortak derdi pandemiden bile medet umdular, tutmadı. Her seçim öncesini hatırlayın, CHP de, İyi Parti de göçmen meselesini kaşıdı ama bir karşılığı olmadı
Şimdi muhalefet topyekûn bir kez daha hayat pahalılığı ve işsizliği de fırsat bilerek göçmen meselesini siyasi araç olarak kullanıyor. Hem de büyük yalanlarla...
Şu örnekler yeterli...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu attığı tweet'te şöyle diyor:
"Erdoğan bırak bu hikâyeleri, hâlâ sınırdan akın akın kaçaklar geliyor."
Bir değil, birkaç defa hem Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar hem de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu sınırlarda ciddi önlem alındığını ve geçiş olmadığını söyledi. Ama Kılıçdaroğlu'nun veriler ve gerçekler umurunda değil. Umurunda olan tek şey "ülke yönetilemiyor" dedirtmek.
Bu konuda sınır tanımayan biri daha var, "yalanlarıyla" meşhur Prof. Dr. Bengi Başer. O duyum üzerine çok daha büyük bir yalanın altına imza atıyor:
"Bazı TV kanallarında duyduğum yorumlar çerçevesinde; hızlı bir şekilde dağıtılan vatandaşlıklar sayesinde, 8 milyona varan Suriyeli ve Afgan göçmen, önümüzdeki yıl yapılması beklenen seçimlerde önemli bir rol üstlenecek..."
Bu konuda parti kurmuş Profesör Ümit Özdağ'ın rolünü de es geçmemek gerekiyor. Bugünlerde göçmen meselesini en fazla o kaşıyor. Bir anlamda "sessiz istila"dan söz ederek Türk toplumunun yüzyıllar içinde oluşturduğu "merhamet ve adalet" hafızasını yerle bir ediyor.
İyi de bu meselenin böyle kışkırtıcı bir biçimde siyasete alet edilmesinin kaos ortamı yaratmak dışında Türkiye'ye nasıl bir yararı var?
Hiçbir yararı yok. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu defalarca açıkladı. Toplam geçici göçmen sayısı 5.5 milyon civarında. Bunun 3.7 milyonu Suriyeli. Bunların da 200 bine yakını Türk vatandaşlığına alınmış... 500 bin civarında Suriyeli ise Türkiye'nin denetimindeki güvenli bölgelere taşınmış. Birkaç gün önce Başkan Erdoğan da açıkladı, 1 milyon Suriyeli de önümüzdeki süreçte kademeli bir biçimde o güvenli bölgelere taşınacak.
Şu gerçeği herkesin görmesi gerekiyor: Türkiye göçmenlik meselesinde, tarihine yakışan bir tavır koyarak dünyanın vicdanı olmayı başardı. İnsanlığın Akdeniz'in karanlık sularına gömülmemesi ve Aylan bebeklerin ölmemesi için sesini yükseltti, onların sesi oldu.
Şimdi birileri onları göçmen yapan, katleden Beşar Esad'ın yönettiği Suriye'ye geri göndermek istiyor. Oysa Esad, hiç değişmedi. Başka ülkeleri saymıyorum, Türkiye dışında Lübnan'da 1 milyon, Ürdün'de 600 bin, Kuzey Irak'ta 300 bin, AB ülkelerinde 1 milyon Suriyeli var ve hiçbir ülke onları geri gönderecek bir çaba içinde değil. Çünkü Suriye'de böyle bir zemin yok. O demokratik ve insani zemin oluşmadan göçmenleri Suriye'ye göndermek, Türkiye'nin bugüne kadar verdiği bütün emekleri sıfırlamak demek...
Bunun da Türkiye'nin vicdani duruşunu değersizleştirmek, içeride kaos oluşturmak ve böylece küresel güçler karşısında Türkiye'nin elini zayıflatmaktan başka bir anlamı yok
Bu göçmen meselesinden çok daha vahim bir durum...