Türkiye 2013 yılından itibaren Başkan Erdoğan'ın deyimiyle çok büyük sınamalardan geçti. Masum bir taleple başlayan Gezi, pusuda bekleyenlerin devreye girmesiyle "hükümeti düşürme" eylemine dönüştü ve ülke yakılıp yıkıldı. İşin maddi boyutu bir yana ülkeye çok daha kalıcı zarar veren bir eylemdi.
Gezi, ABD ve AB'li emperyalist merkezlerin uzun süredir beklediği fırsatı verince hem onlar hem de aparatları terör örgütleri Türkiye'ye yönelik akıl almaz saldırılara başladılar.
Önce PKK'nın silah bırakması için başlatılan çözüm süreci sabote edildi. Şimdi Gezi'ye övgüler düzen Demirtaş bile o günlerde biraz da Öcalan'ın zorlamasıyla Gezi'yi hükümete darbe olarak nitelemişti.
Sonra devreye FETÖ, DEAŞ, PKK ve diğer terör örgütleri girdi. Bombalamalardan darbe girişimine kadar yapmadıkları şey kalmadı. Kobani bahane edilerek 6-8 Ekim vandalizmiyle 50'yi aşkın insan hayatını kaybetti. Yetmedi PKK, HDP'nin yüzde 80 oy aldığı ilçelerde bile hendek kazıp özerklik ilan etti.
Bütün bunların ülkeye maliyetini bir düşünün. Tek dertleri vardı: Sandıkta yenemedikleri Başkan Erdoğan'ı "ülkeyi yönetemiyor" diyerek darbeyle yenmekti. Sonunda darbe girişiminde de bulundular ama başaramadılar...
İşte Osman Kavala ve arkadaşları, bu kirli zeminin ilk adımı olan Gezi davasının sanıklarıydı.
O davaya ve davada yargılanan Kavala'ya en çok sahip çıkan parti de CHP ve Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu oldu.
Doğrusu CHP'nin genetiğini değiştirmekle övünen Kılıçdaroğlu'nun bu davayı sahiplenmesi hiç şaşırtmadı.
Şaşırtmadı, çünkü CHP, 2010'a kadar neye karşı çıktıysa, Kılıçdaroğlu onu sahiplendi.
Şu tabloya bakın; F Tipi dedikleri FETÖ'cülere de, "liboş" dedikleri sol liberallere de, "terörist" dedikleri PKK'lılara da, "kimlik" siyaseti yapmakla suçladıkları HDP'lilere de Kılıçdaroğlu sahip çıktı. İşte Gezi bu kirli ittifakın kuluçkasıydı.
Onlara "milliyetçi" maskeli yeni küreselci bir isim daha katıldı: İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener... Sahi, onun bu kadar ateşli Gezi savunucusu olmasının nedeni, kuzeni "kızıl milyarder" Kavala mıydı yoksa gözdesi olmak istediği küreselciler mi? Buna cevabı Koray Aydın versin.
Şimdi dönelim Kılıçdaroğlu'na... Peki, Kılıçdaroğlu neden aynı hassasiyeti CHP'ye kurulan kaset komplosu davasında göstermedi?
İlginç değil mi? Kılıçdaroğlu bir tek gün bile o davayla ilgilenmedi. Koca CHP'ye siyasi komplo kuruluyor, genel başkanı Deniz Baykal istifa etmek zorunda bırakılıyor, ama o partinin kılı bile kıpırdamıyor.
Bu işte bir terslik yok mu?
Bir genel başkan, kendi partisine kurulan komployu merak etmez mi?
Oysa bugünlerde Gezi davası gibi, kaset komplosu davası da sonuçlandı. Mahkeme 120 sanık hakkında 6 yıldan 92 yıla kadar hapis cezası verdi. Büyük çoğunluğu da FETÖ'cü polislerdi.
Kılıçdaroğlu bu davaya ilişkin tek söz söylemedi.
Neden acaba? O kaset sayesinde koltukta oturduğu için olabilir mi?
***
KAFTANCIOĞLU'NUN 'ÖBEK'İ ÇALINTI MI?
Kılıçdaroğlu'nun dün İstanbul'da bir otelde İmamoğlu ile görüşmesinden söz etmiştim. Kılıçdaroğlu o görüşmeden sonra, CHP İstanbul il örgütünün düzenlediği toplantıya katıldı. Toplantıda CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, örgütlenmeyle ilgili adını "ÖBEK" koyduğu bir projenin sunumunu yaptı. İzleyenler ne dedi bilmiyorum ama Kılıçdaroğlu'nun şu minvalde söyledikleri kısa sürede CHP kulislerinde konuşulmaya başlandı:
"İstanbul İl Başkanı'mızın dünyadan haberi yok. Söyledikleri 10 yıl önce Berhan Şimşek'in sunumunu yaptığı 'Kılcal Damarlar Projesi'nin aynısı. Herhalde fark etmeyeceğimizi sandı."
Dünyaya barış ve huzur getirmesi dileğiyle Ramazan Bayramı'nızı ve 1 Mayıs İşçi Bayramı'nızı kutluyorum.