CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gündemi elinde tutmak için her şeyi göze almış durumda. Bir bakıyorsunuz, 5 yıl boyunca "evet" dediği tezkereye "hayır" deyip, HDP'yle yan yana duruyor, bir bakıyorsunuz "Kandil'i yerle bir edeceğim" diyerek tam tersi bir yere savruluyor.
Şimdi de partisinin açtığı toplumsal yaralarla "helalleşmek" için başı sonu belli olmayan yeni bir yolculuğa çıkıyor.
Oysa gerçekte helalleşmeye giden yol yüzleşmeden geçer... CHP Genel Başkanı olarak Kemal Kılıçdaroğlu, eğer toplumsal barışı sağlamak için helalleşme yolunu açacaksa, önce CHP tarihi ve kendi kişisel tarihiyle yüzleşmesi gerekiyor. İşin bu yanını bir yana bırakıp, sadece "helalleşme" demesinin bir tek amacı var: Muhafazakârlardan oy almak.
Bu Kılıçdaroğlu'nun son yıllarda siyaset üretmeden denediği ama başaramadığı bir yöntemdi. Ekmeleddin İhsanoğlu ve Abdullah Gül girişimleri buna örnek. Şimdi tek tek siyasi aktörleri bırakıp sosyolojiye yöneliyor.
Ancak partisinin açtığı yaralardan söz etmesi parti tabanını ayağa kaldırınca o iddiasının arkasında bile duramıyor.
Çünkü asıl derdi gerçek yüzleşmek değil, öyle olsaydı en azından şimdilik başörtüsü meselesini Anayasa Mahkemesi'ne götürenlerden biri olarak gönlünü kazanmak istediği muhafazakâr kadınlardan özür diler, herkesi şaşırtırdı. Ya da attığı adımın ciddiye alınması için "kontrollü darbe" dediği 15 Temmuz için milletten özür dilerdi.
İşin ilginç tarafı bu konular, bırakın bir kurultayda veya parti meclisinde CHP MYK'sında bile tartışılmış değil.
Peki, bu helalleşme olayı nereden çıktı?
CHP'ye yakın bir düşünce kuruluşu veya Sosyal Demokrasi Vakfı gibi bir kurumdan mı geldi yoksa parti içinde oluşturulan bir "Masa" mı böyle bir çalışma yaptı?
Hiçbiri değil. Sonradan yaptığı açıklamalara bakınca, 100 yıllık cumhuriyet tarihini ilgilendiren böyle devasa bir siyasi hesaplaşma için partide hiçbir hazırlık yok.
CHP kulislerinden aldığım bilgiye göre, bütün hikâye Kılıçdaroğlu'nun muhafazakâr çevreden kadınlarla bir araya gelmek istemesiyle başlamış. O kadınlardan biri de Yeni Şafak gazetesinin eski bir yazarıymış. Sanıyorum danışmanlarından biri, o kadın yazara, "Kılıçdaroğlu ile görüşür müsünüz?" diye sorunca, şöyle bir cevap almış:
"Görüşürüz ama CHP'nin bizimle helalleşmesi lazım."
İşte bu talep Kılıçdaroğlu'na iletilince, kafasında şimşekler çakıyor ve parti yönetimine bile haber vermeden o meşhur videoyu çekip yayınlıyordu.
Mesajın sırrı da, muhafazakârları memnun eden ama kendi partisini ayağa kaldıran o ilk satırda saklıydı:
"Benim liderliğini yaptığım partinin geçmişte derin yaraları vardı. Uzun süredir o yaraları yaratan o sistemi değiştirmekle uğraştım..."
Kılıçdaroğlu'na göre buradan gerçek bir yüzleşme ve helalleşmenin çıkıp çıkmaması önemli değildi. Önemli olan CHP'li ve sol aydınların da dediği gibi "mesaj" vermek ve "gündem" olmaktı.
Şimdi merak ediyorum, o yazar ve muhafazakâr kadınlar için de bu kadarı yeterli mi?
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz