ABD'nin başını çektiği küresel güçler, Türkiye'ye yönelik hesaplarını geçmişte biraz gizli saklı yapsalar da artık saklamıyorlar.
Soğuk Savaş döneminde komünizm öcüsüyle iç kargaşa yaratıp darbeleri destekleyen, Kıbrıs çıkarmasını bahane edip silah ambargosu koyan ABD ve Avrupa, artık "bahane" aramıyor. Terör örgütü ilan ettiği PKK-YPG'yi destekliyor, FETÖ'ye kucak açıyor, "Doğu Akdeniz ve Kıbrıs'taki haklarınızdan feragat edin, Suriye ve Libya'dan çekilin" diyor... Patriot satmadığı gibi Deli Dumrul misali F-35 için verilen paralara da el koyuyor.
Peki, bütün bunları yapan küresel güçler, ekonomiyi kendi haline bırakır mı? Mümkün değil, asıl dertleri ekonomi. Yapısal sorunlara ve pandeminin getirdiği küresel sıkışmaya rağmen ekonomisi ayağa kalkan bir Türkiye var ve küreselcilerin en büyük derdi de bu Türkiye'nin kontrolden çıkma olasılığı...
Bu yüzden Türkiye'nin faiz-dolar sarmalından çıkmaması gerekiyor. Bu yüzden içerideki ve dışarıdaki "ekonomik tetikçileri" harekete geçirilmiş durumda.
Doğrusu 1950'den sonra sürüklendiğimiz bu kısırdöngü ilk kez değiştiği için son 7 yıldır açık ve sert bir mücadele yaşanıyor. Öylesine sert ki, Başkan Erdoğan'ı indirmek için ABD Başkanı Biden kendisini ortaya koyuyor.
İşin en acı tarafı, küresel güçlerin bu açık saldırısına en büyük desteğin, "Battık batıyoruz, Türkiye bitti" diyen içerideki muhalefet partilerinden gelmesi... Daha vahimi ise bu kampanyanın başını milli mücadeleyi yürüten CHP'nin çekmesi...
YERLİ İŞBİRLİKÇİLER
Bu utanç tablosu nedeniyle zaman zaman CHP'ye gönül veren Kemalistlerin dikkatini çekmek, hâlâ CHP'de kalanlar varsa uyarmak için rahmetli şair-yazar Attila İlhan'a başvuruyorum.
Şimdi sözü, küresel "sistem" ile Türkiye ilişkisine özel önem veren İlhan'a bırakıyorum:
"Padişahların kötü yönetiminde memleket o hale gelmiş ki, uygar ülkeler bize 'Hasta Adam' adını takmış! Sevsinler mantığı! Yahu bizi 'hasta etmek' için üç yüzyıl elinden geleni ardına koymayan bu sizin uygar dediğiniz 'emperyalist' ülkeler. 'Hasta' edince başına üşüşüp, şurası senin, burası benim diye cesedini parçalamaya kalkışan da onlar. Padişahların hiç mi kabahati yoktu, vardı elbet, vardı ya, acaba bütün kabahat onların mıydı?
Şimdi aynı deyim ortaya çıkınca, bunu kendi kendimize sormalıyız. Anadolu yarımadasında güçlü bir Türkiye kimsenin işine gelmemektedir. Hasta olmasında, sürekli iç bunalımlarla uğraşmasında yarar umuyorlar. Hele güçlenip de bazı konularda iradesini sağına soluna geçirmeye kalkıştı mı, ayaklarını yerden kesmek için uğraşan uğraşana. İşin güzeli, her seferinde yurt içinden de bu uğraşlarına işbirlikçi bulmaları!
Hazin ama böyle."
Emperyalizmi görmeyip, sürekli Türkiye'yi ve iktidarı suçlayanların "işbirlikçi" kimliği çok tanıdık değil mi?