Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

CHP’nin TÜGVA binasında ne işi var?

Birkaç gündür Türkiye Gençlik Vakfı'nın (TÜGVA) 2018 yılında İBB'den kiraladığı Adalar'daki bir bina meselesi pervasızca "siyasi bir operasyona" dönüştürüldü. Olayın ne olup olmadığını sevgili Hilâl Kaplan, "Beş soruda İBB-TÜGVA gerilimi" başlıklı yazısında ayrıntılı olarak anlattı.
Ortada hukuken haklı olan bir TÜGVA gerçeği var ve tersi bir yargı kararı da yok. Ama buna rağmen İBB burayı "zorla" almaya kalkıyor ve bunu da CHP'li aktörlerle yapıyor. Daha vahim olansa CHP'nin bu olayı bahane ederek "sokağı" harekete geçirmesi...
Şu hale bakın, İstanbul Büyükşehir'e ait bir binadaki kiracıyı "zorla" çıkarmak için önce CHP Adalar İlçe Başkanı Ali Ercan Akpolat, sonra da İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu müdahale ediyor ve bununla da yetinmeyip halkı sokağa dökerek "tehlikeli" bir hareket başlatıyor.
Bu tehlikeli gidişata da İstanbul'u yöneten İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ekibi büyük yalanlarla destek veriyor.
Şimdi soralım, kamuya ait bir binanın boşaltılmasında CHP'lilerin ne işi var?
Faşist iktidarlar ve diktatörler hariç dünyada böyle bir örnek olduğunu sanmıyorum. Bu yüzden iş gelip, Kılıçdaroğlu'nun deyimiyle "CEHAPE zihniyeti"ne dayanıyor. Bir anlamda "tek parti" genetiği harekete geçiyor.
Geriye dönüp bakın, 1940'lardan beri CHP hep sokağı ateşleyerek, o çok şikâyet edilen "kutuplaşmayı" bilinçli bir biçimde körükleyen partilerden biri oldu ve bugün de durum değişmedi.
Tarihte bunun onlarca örneği var. Alın 1945'teki Tan Matbaası saldırısını. Sosyalist Zekeriya Sertel'e ait matbaayı yakıp ateşe verenleri bizzat CHP İstanbul İl Başkanlığı örgütledi. Oraya saldıranlar arasında Süleyman Demirel, İlhan Selçuk, Ali İhsan Göğüş ve Orhan Birgit gibi isimlerin olması ile bugünkü muhalefet fotoğrafı arasındaki paralellik de dikkat çekici.
Menderes'i idama götüren süreç de, bizzat CHP'li Orhan Birgit'in "Üniversite öğrencileri kıyma makinelerinden geçiriliyor" yalanıyla ateşlendi.
68'deki üniversite gençliğinin şiddetle buluşmasında da CHP ve solun ciddi katkısı oldu ve bunu da bizzat işin içinde bulunan Hasan Cemal, "Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım" kitabında açık açık anlattı. Gerçi o da bugün, o günkü rolünü yeniden üstlendi ya neyse...
Aynı şekilde bugünün CHP'li aktörleri değişse de rolleri değişmiyor. TÜGVA'ya karşı halkı kışkırtan CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun, bir yıl önce ne dediğini hatırlayın: "Bir erken seçimle veya başka bir şekilde... İktidar değişikliği değil bir sistem değişikliğine gidişatı görüyorum ve böyle olacaktır."
İşte Kaftancıoğlu'nun "başka bir şekilde..." dediği şey, bugün kaba bir biçimde Adalar'da, üniversitelerde ya da yurt meselesinde de karşımıza çıkıyor.
Ve öyle pervasız davranıyorlar ki, bir siyasi partiyi ilgilendirmeyen basit bir kira meselesi bile bahane edilerek halk sokağa dökülüyor.
Peki, bu tür bir olayda AK Partililer karşılık verip sokağa çıksa ne olur?
Asıl amaçları da bu zaten... Tıpkı geçmişte olduğu gibi; siyaset gerilecek, yönetilemeyen bir Türkiye imajı oluşturulacak... Ve ne tesadüf, CHP'nin başta ABD Başkanı Biden olmak üzere küresel dostları da bu zeminde muhalefete destek verecek.
CHP ve dostları değişmemiş olabilir, ama Türkiye çok değişti. Artık bu bilindik kirli numaraları kimse yutmuyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA