CHP bu kez de bizzat genel başkanları Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuştuğu "Cehape zihniyeti" belgeseliyle sarsılıyor.
Kılıçdaroğlu belki de ilk kez kendi ağzıyla CHP'de nasıl bir rol üstlendiğini açık açık anlatıyor. Böylece Kılıçdaroğlu, yıllardır Başkan Erdoğan'ın CHP'ye yönelttiği, "Cehape zihniyeti" suçlamasını kabul ederken aynı zamanda "gerçek" CHP'lileri de ayağa kaldırıyor. Parti genel merkezinden ilçe teşkilatlarına bütün CHP'liler bu konuyu tartışıyor.
CHP'liler şaşkın, çünkü belgesel baştan sona bugüne kadar CHP'ye yöneltilen halktan uzak, statükocu suçlamalarının haklı olduğunu, bunu değiştiren kişinin de Kılıçdaroğlu olduğunu anlatıyor.
Yapımcı dijital medya platformu 140journos belgeseli şu spotla sunuyor:
"Türkiye'nin en uzun soluklu iktidarına karşı yıllarca etkisiz kalan ana muhalefet, geçmiş alışkanlıklarını terk ediyor."
Peki, gerçekten CHP neyi terk etti ve ne yönde değişti?
Bu konuda yorumculardan çok Kılıçdaroğlu'nun söylediklerine bakalım. Bu açıdan en çarpıcı tespiti daha önce basına da yansıyan şu sözleri: "Muhafazakâr olan biziz."
Bir anlamda CHP'nin statükoculuğunun bu yaklaşımla aşıldığı söyleniyor. CHP'deki değişimin ikinci işareti olarak da en çok üzerinde durulan konu, "Adalet Yürüyüşü"ne muhafazakârların, solcuların ve HDP'lilerin katılması ve benzer siyasi geçmişleri olan aktörlerin CHP'de siyaset yapması gösteriliyor.
Oysa aynı şeyi Deniz Baykal yapmış, o dönemde muhafazakârlara dokunan, sağ-muhafazakâr siyasi aktörleri kapsama alanına alarak yeni bir çıkış başlatmıştı. Anlayacağınız ortada yeni bir siyaset yok. Ama daha vahim bir şey var: Kılıçdaroğlu, hem klasik CHP'yi "hiçleştiren" bir siyaset izledi, hem de yeni bir statükocu siyasetin temellerini attı. Bu yeni statüko, eski vesayet hastalıklarını taşıdığı gibi, içinde FETÖ'den PKK-HDP hattına kadar çok daha tehlikeli ilişkiler ağı barındırıyor.
Yani Kılıçdaroğlu, CHP'nin tabularını yıkarken aslında yıkılan sadece CHP'nin adı. Onun yerine onu bile aratan yeni bir statüko inşa etti.
Kılıçdaroğlu siyasetinin en tehlikeli yanı da bu. Bunu en net biçimde darbeler ve küresel dostlar yaklaşımında görüyoruz.
Ama ne yazık ki belgesel bu konulara girmiyor. Belgeselde ne Türkiye siyasetini derinden etkileyen 17-25 yargı darbesinden, ne bölgesel anlamda Suriye'den Mavi Vatan'a, Libya'dan Karabağ'a uzanan konularda CHP'nin duruşundan, ne de kanlı 15 Temmuz darbe girişiminden söz ediliyor. Sahici değil, suni bir Kılıçdaroğlu profili çiziliyor.
Şu sorunun cevabını da merak ediyorum: Sert ve acımasız bir küresel hesaplaşmanın yaşandığı günümüzde etkisi giderek azalan ama "milli" konularda hassas davranan "Cehape zihniyeti" mi tehlikeli yoksa 15 Temmuz'a "kontrollü darbe" diyen, bölgesel bütün hamleleri itibarsızlaştıran, Biden'dan medet uman "Yeni CHP" zihniyeti mi?
Bu durumda birilerinin dediği gibi "CHP özgürleşti" tezi değil, Yılmaz Ateş'in öne sürdüğü CHP'nin Kılıçdaroğlu eliyle "FETÖ'ye teslim edildiği" iddiası çok daha gerçekçi.
Seçimi CHP'liler yapacak. Bu yüzden CHP'de eskisinden çok daha sert bir hesaplaşma bekleniyor.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz